Telvin Hüsn-ü Hat Sahaf Şiir
Anasayfa > Nizâm-ı Âlem Yazıları > Kongre taraf veya taraflar için bir tecviz imkânıdır…

İktidar olmak liyâkatin hücceti değildir…


Kongre taraf veya taraflar için bir tecviz imkânıdır…


Muhsin Başkan ve “ecel arkadaşları”nın vefatlarının üzerinden bir yıl geçti. Muhsin Başkan’sız bir Büyük Birlik zamanıydı bu. Tabiidir ki, bu denli büyük bir kaybın tesellîsinin bir yıla sığması mümkün değildi; evvelemirde muhterem ailesi için, sâniyen bütün sevdikleri, bütün sevenleri, dâvâ arkadaşları, mücâdele arkadaşları, yol arkadaşları ve mesâi arkadaşları için de durum bundan ibâretti.



Bu denli âni bir kaybın, Muhsin Başkan’ın yokluğunun ve “ülkücü hareket” için oluşturduğu boşluğun telâfisi de yakın zamanda mümkün görünmüyor. Hareket içinde kapladığı sıklet merkezinin, dengesinin ve câzibesinin mevcûdiyetinin bile nasıl bir “itimat hissi” ve “itimat istinatgâhı” olduğu her tülü izahtan vârestedir.



Hayatın devam ettiğine dair hakikat, her acı kaybın ardından bir ilâhî tecellî olarak idraklerimizi ikaz eder ve hayat bir taraftan akmağa devam eder. Hayatın zâruretleri ne kadar isterseniz isteyiniz, elinizi ayağınızı işten çekmenize mâni olur.



Dünyaya geldiğinizde en çok mutlu olanları, anne ve babanızı kaybedişinizin ardından siz bekleyen “verâset ilâmları”gibi kerih bir işi hâl yoluna koymak zorunda kalırsınız. Ve daha da acısı bâzen bu ameliye esnâsında nâhoş bir vasatın içinde bulursunuz kendinizi, çünkü hayat akmağa devam etmektedir, yaşamak yükü omuzlarınızdadır.



Muhsin Başkan’ın ardından hukukî prosedürün kapımıza dayadığı 25 Mayıs 2009 Olağanüstü Kurultayı, hayatın devam ettiğine dâir bir ameliye olarak tüm câmianın “hüzün kurultayı”na tebdil ettiği bir kurultaydı. Büyük Birlik Partisi ve câmiası kendilerine yakışan bir olgunluk ve nezâket ile itmâm etti bu bahse konu “hüzün kurultayı”nı.



Şüphesiz bu kurultay câmia için bir “siyâsî öngörü” kurultayı değildi, bir siyâsî “gelecek tasavvuru” kurultayı olmadığı gibi. Yalnızca bir “hüzün kurultayı”ydı, öyle de idrak ve i’fâ edildi.



Kurulduğu günden 25 Mart 2009 tarihine kadar BBP kürsüsünü bir vakar, bir haysiyet, bir ciddiyet ve bir hakikat kürsüsü olarak yaşatan Muhsin Yazıcıoğlu’nun ardında bıraktığı bu siyâsî mesuliyet, bundan sonra da bu kürsüyü aynı ahlâkî ölçülerle, aynı ciddiyet ile, aynı vakar ile, aynı haysiyet ve hassasiyet ile Türk milletinin mukadderâtına söylenecek sözün kürsüsü olarak yaşatmak mesuliyetidir.



Siyâsî hareketlerde bu kürsü bazen güven tâzeleme kürsüsüdür, bâzen de o sözü söyleme ehliyetinin, hüccetinin, birikiminin, liyâkatinin iddiasını ve talebini yüksek sesle ifade edenlerin “işler yolunda değil, seçicinin, yani kongrenin huzuruna çıkalım” talebi ve teklifinin resmî muhatabı olarak, gereğini yapma cesâretinin gösterildiği bir kürsüdür.



Mevcut durum tam anlamıyla budur.



25 Mayıs Kongresi’nin tâyin ettiği bir yönetim uslûplarınca, ellerinden gelen ile yaklaşık bir yıldır iş başındadır. Tabii olarak da, küpün içinde ne var ise dışarıya sızan odur, iddia sahibi ya da sahipleri de bahse konu dışarıya sızanın liyâkatini, ehliyetini, hüccetini kâfi bulmayıp, mâkul bir yakın zamanda tekrar seçicinin, yani kongrenin huzuruna çıkma taleplerini yüksek ve alenî bir sesle seslendirmektedir.



Mevcut yönetim bu sesi bir davetiye kabul ederek gereğini yapmalı ve hukukî şartlar hayata geçerse, yani icap eden imza huzurlarına gelirse bir olağanüstü kongreye gitmeğe hazır olmalıdır veya işin aslı, Genel Kurultay’ın tehir edilmesi fikrinden teberrî edilerek, zamanında bir kurultay için gereken yapılmalıdır. Kaldı ki, Olağan Kongrenin ertelenmesi için hiçbir makûl sebep yoktur, gelecek seçimlerin öncesinde bir kadro yenilenmesi, kongreyi kimin kazanacağından bağımsız olarak her hâl û kârda faydalıdır. İster mevcut yönetim güven tazelesin, ister kongre vazifeyi bir başka adaya tevdî etsin, neticesinden hayır ummak gerekir. Ne olursa olsun seçimleri bu yönetim ile atlatacağız, dereyi geçerken at değiştirilmez gibi gerekçeler, sudan bahâneler olmaktan öte bir anlam taşımaz.



Zamanında veya olağanüstü, her ne şekilde olursa olsun, bahse konu bu kurultay taraf veya taraflar için Türkiye’nin anayasa değişiklikleriyle yeniden yapılandırıldığı bu konjonktürde önemlidir. Dünün, cumhurbaşkanlığının yetkilerinin azaltılması gerektiğini söyleyen bugünün iktidarı, bugün cumhurbaşkanlığının yetkilerini neredeyse “başkanlık sistemi”ne çevirecek kadar arttırmanın peşindedirler. Bu da nihâyetinde konuşulabilir bir şeydir teorik olarak, yalnız Büyük Birlik Partisi’nin bu yoğun döneme hazırlıklı olmak mecburiyeti vardır ve bu dönemde artık içeride taşların yerine oturması bir zarurettir.



Bunun yolu da bir yeni kongredir.



Bahse konu kongrenin -mevcut yönetim de dâhil olmak üzere- bütün taraflarının niyetleri şüphesiz ki, Büyük Birlik Partisi adına, Türk milletinin mukadderâtına daha güçlü ve daha doğru ve daha cesur sözler söyleme niyeti olacaktır.



Ya mevcut yönetim güven tâzeleyecektir ki, böyle bir netice sonrasında, -bu satırların yazarı başta olmak üzere- herkes tezâhür edecek olan irâdeye saygı duyacak ve neticesiyle amel edecektir.



Ya da kongre bir vazife değişikliğine irâde gösterecektir, bu durumda da netice değişmeyecek, taraf veya taraflar yine birbirlerine saygı duyacak ve neticeye göre amel edeceklerdir.



Bu da, taraf veya taraflar için kongre salonunda bir “tecviz imkânı” demektir. Mevcut yönetim veya başka iddia sahibi ya da sâhipleri cevazlarını kongre salonundan alacaklardır.



O güne kadar taraf veya taraflara düşen mesuliyet yalnızca centilmenlik olmalıdır.



Gerisi teferruattır, çünkü mevzu bahis olan vatandır...




Yorumlar

Güvenlik Kodu

vahiy  insan  şehir  revelation  ahlâk  etik  ethica  nüzhet yalan estetik  metafizik  ebrah doğu  batı  fıtrat  creation  yaratılış  iyilik  kötülük  dürüstlük  eşref-i mahlûkat  kişilik  asâlet  cesâret  vefâ  sadâkat  ihânet  yalan  immoralist  mitoloji  belh’um adâl  aere perennius  antere  genetik  şuur  terbiye  muâşeret  muâşaka  muvâsalat  firâk  zarâfet  letâfet  ferâset  panteon   rolyef  fresk  heykel  portre  gravür   ideal  ülkü  ülkücü   kerbelâ  aşk keşke  cennet  cehennem  araf  âdem  havva  hâbil  kâbil  elma  haz  hayâ  hicap  gurur  hürriyet  adâlet  musâvat  agnostic  akıl  dacret  locig  analytical  antiq  aristokrasi  kûrûn-i vustâ  giyotin  hakikat  hikmet  paradox  dialectic  tenkit  stoa  akademia  logos  logos spermaticos  felâsife  gelenek  hermeneutic  semantic  hint  upanişad  mutezile  ihvân-ı safa  ilk neden   iskenderiye okulu  medinetü’l fâzıla   hürriyet  kölelik  rönesans  ütopya  rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed  kur’ân  endülüs ibn-i rüşd  aristotales  şeyh gâlip  farâbi  platon  sokrat   marcus aurelius  galile  mimar sinan  kirkedard  farabi  ibn-i sina   ibn-i hâldun  kafka  taşköprülüzâde  gazâli  musa cârullah  şemseddin sâmi frasheri  bergson  enver paşa  muhammed ikbal  hayyam  mehmet âkif  yâkup cemil  şems  ibn-i haldun  mevlâna  ali şeriâti  fuzulî  ebu’l âlâ el maarrî  ahmet mithat efendi  cemil meriç  nâmık kemal  ahmed hamdi tanpınar  kemal tahir  yahya kemal  cahid zarifoğlu  dostoyevski  tolstoy  knut hamsun  nietzsche  oğuz atay gogol  albert camus  descartes  herman hesse  puşkin  halil cibran  kaşgarlı mahmut  tevfik fikret  cenap şehabettin  neyzen tevfik  motzart  bach  mahler  tarkovski  suç ve  cezâ   anna karenina  madonna  prag  istanbul  çocuk kalbi  sn. petersburg  soljenitsin  marks  kant  heraklit  hegel  el-hamra  endülüs  kâmus u türkî  redhouse  wagner  kâmus u okyanus  lugat-i fransevî  iliria shqip  meydan larusse  şakâyık-ı nûmâniye  mevzuâtü’l ulûm  abdülkadir merâgi  ıtrî  muhammed esed  michelangelo van gogh  cezanne  rembrand  monet  hoca ali rıza  ulysess gaze  eleni karaindrou  sezen aksu  golha  farid farjad  osman hamdi

Tasarım : ATS