Saygı duymuyorum…
Bir saygı tekerlemesi almış başını gidiyor...
Siyâkından sibâkından koparılmış, anlamından kaydırılmış, hakikatinden soyulmuş, illetinden savrulmuş, kaşı gözü yarılmış, terkîbi muharref, muhatabından bağımsızlaştırılmış, âdeta bir mücerrete saygı; cinnet gibi, tecennün gibi, saygı sârâsı nöbetinde bir tâife…
Tâife saygı diyor, biz ihtirâm diyelim ki, kelâmın musikîsi de olsun. Tâife saygı diyor, biz tevkîr diyelim ki,(vakarlı tutma), kelâmın da vakarını saklayalım, hâlel-dâr etmeyelim. Tâife saygı diyor, biz hürmet diyelim,(muhterem tutma) mahremin içine alalım ki, kelâmın bir mahremiyeti vardır, muhafaza edelim, mukaddesâtı vardır, ihtirâm duyalım…
İhtirâm edilmez, tevkir edilmez, hürmet edilmez.
İhtirâm, tevkir, hürmet hissedilir, duyulur ancak; derûnî bir histir ki, gemlenemez, mâni olunamaz, sipâriş edilemez, tabîi tecellîsinin hâricindeki tezâhürleri bir abes, bir kerihü’l menzâr, bir sunilik alâmet-i fârikasıdır, bunları fark etmek için insan olmak kâfi ve de vâfidir…
Hürmete şâyan olan kişilik, erdem, nezâket, letâfet, nezâhet, usûl, erkân, muâşeret, terbiye, lâtife, tedrîcen birikir, her biri bir cemîl olarak vücûd bulur insanda. Vücûd bulduğunda da muhataplarına, topluma, her birisi ayrı ayrı bir ziyâ gibi ulaşır, gözleri kamaştırır. İşte o vakit muhataplar, toplum insiyâki olarak ihtirâm duyar, hürmet duyar, tevkîr eder…
Bu kavramlardan muhatabını soyutlamaya çalıştığınız zaman ortaya çıkacak olan bir komedidir.
“Muhatabımız saygın olmayabilir, ama işgâl ettiği makam ona saygı duymayı gerektirir”(!)
Ne zavallı bir retorik, içinde itirafnâme ihtivâ ediyor...
Peki makâmın ihtirâmı ne olacak? Evvelemirde merkeze almamız gereken, evvelemirde muhâfaza etmemiz gereken, evvelemirde vakarını düşünmemiz gereken makâmın kendisi ise eğer, makâmın sâhibi evvelemirde muhterem, ihtirâma lâyık olması gerekmiyor mu? O makâmın sâhibinin liyâkati öncelikli meselemiz değil midir? Bu mesele ortada tüm çıplaklığıyla dururken, kimi hangi sağlıklı ve mâkûl gerekçelerlere ihtirâma mecbur edebilirsiniz, kimi hangi ihtiramsızlıkla suçlayabilirsiniz?
“İhtirâmın muhatabı yok, ihtirâmsızlığın kurumsallaştığı bir yapıya ihtirâm duymuyorum, aksi taktirde kendime ve ilkelerime, inandığım değerlere, mücâdeleme saygımı muhafaza edemem, kendime, ilkelerime, inandığım değerlere ve mücâdeleme saygımdan daha kıymetli değil benden istediğiniz sipâriş saygınız, zâten benden saygı istemeniz karşınızda niçin bulunuyor oluşumun hazîn bir te’yididir ” derse ne diyeceksiniz, saygısızlıkla suçladıklarınız?
“Sevginin bir tercih saygının ise mecburi olduğu partimizde…”
Mecburi saygı… Hiçbir şeye benzemek istemezseniz böyle karikatüre benzersiniz. Mecburi saygı.. İşte bütün mesele bu. Biraz lûgat karıştırmış olsaydınız ‘hürmet’in mazmunları arasında hazım olduğunu görürdünüz. … Hazım, hazmetmek.. Bulunduğunuz mevkileri hazmetmez iseniz oradaki sıfatınız işgalci olur. ‘Mecburi saygı’ talep etmek zorunda kalırsınız, çünkü sevk-i tabii hâlinde samimî ve derûnî bir ihtirâma muhatap olmazsınız..
Çâreyi hiyerarşinin o dayanılmaz câzibesinde zanneder ve bir paçavrayı imzaya açarsınız. Bunun size saygınlık sağlayacağını düşünürsünüz, saygınlık probleminizi yayarak azaltma yoluna gidersiniz. Ne kadar parçalara bölünürse sizin hissenize düşen kısmının küçüldüğünü hissedersiniz…
Yanılırsınız…
Saygınlığınızı oturduğunuz makamdan alamazsınız, sizden evvel o makamda kim oturmuş olursa olsun, o makâmın kendisi size saygınlık kazandırmaz, saygınlık bizâtihî size ait olması icâp eden bir haslettir. Siz makâmınıza saygınlık katarsınız, siz makâmınızı muhterem kılarsınız, tevkîr edersiniz. Aksi mümkün değildir. Hiyerarşi, tüzük, prosedür, idâre-i maslahat saygınlığınızı değil, ancak masalarınızın üzerindeki kalemliklerinizde yazan sıfatlarınızı korur…
İşletmeye çalıştığınız disiplin kurumunun(sizin tâbirinizle) kararı murâdınız mûcîbince çıkarsa, tarihinize bir abes olarak geçer. Ki böyle bir kararın çıkması da mümkün görünmemektedir.
Saygı duymuyorum, kendime olan saygımdan, o sizin hafife aldığınız hâtıralarımıza olan saygımdan, inandığımız değerlerimize olan saygımdan, mücâdelemize olan saygımdan, ilkelerimize olan saygımdan, hiç bir şartta ve hiç bir şekilde "kimseye" devredemeyeceğim hür irâdeme olan saygımdan dolayı size saygı duymuyorum…
Ves-selâm…
vahiy insan şehir revelation ahlâk etik ethica nüzhet yalan estetik metafizik ebrah doğu batı fıtrat creation yaratılış iyilik kötülük dürüstlük eşref-i mahlûkat kişilik asâlet cesâret vefâ sadâkat ihânet yalan immoralist mitoloji belh’um adâl aere perennius antere genetik şuur terbiye muâşeret muâşaka muvâsalat firâk zarâfet letâfet ferâset panteon rolyef fresk heykel portre gravür ideal ülkü ülkücü kerbelâ aşk keşke cennet cehennem araf âdem havva hâbil kâbil elma haz hayâ hicap gurur hürriyet adâlet musâvat agnostic akıl dacret locig analytical antiq aristokrasi kûrûn-i vustâ giyotin hakikat hikmet paradox dialectic tenkit stoa akademia logos logos spermaticos felâsife gelenek hermeneutic semantic hint upanişad mutezile ihvân-ı safa ilk neden iskenderiye okulu medinetü’l fâzıla hürriyet kölelik rönesans ütopya rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed kur’ân endülüs ibn-i rüşd aristotales şeyh gâlip farâbi platon sokrat marcus aurelius galile mimar sinan kirkedard farabi ibn-i sina ibn-i hâldun kafka taşköprülüzâde gazâli musa cârullah şemseddin sâmi frasheri bergson enver paşa muhammed ikbal hayyam mehmet âkif yâkup cemil şems ibn-i haldun mevlâna ali şeriâti fuzulî ebu’l âlâ el maarrî ahmet mithat efendi cemil meriç nâmık kemal ahmed hamdi tanpınar kemal tahir yahya kemal cahid zarifoğlu dostoyevski tolstoy knut hamsun nietzsche oğuz atay gogol albert camus descartes herman hesse puşkin halil cibran kaşgarlı mahmut tevfik fikret cenap şehabettin neyzen tevfik motzart bach mahler tarkovski suç ve cezâ anna karenina madonna prag istanbul çocuk kalbi sn. petersburg soljenitsin marks kant heraklit hegel el-hamra endülüs kâmus u türkî redhouse wagner kâmus u okyanus lugat-i fransevî iliria shqip meydan larusse şakâyık-ı nûmâniye mevzuâtü’l ulûm abdülkadir merâgi ıtrî muhammed esed michelangelo van gogh cezanne rembrand monet hoca ali rıza ulysess gaze eleni karaindrou sezen aksu golha farid farjad osman hamdi