Telvin Hüsn-ü Hat Sahaf Şiir
Anasayfa > Nizâm-ı Âlem Yazıları > İmzalar sahte, ama olsun siz yine de geri çekin..

İmzalar sahte, ama olsun siz yine de geri çekin..


Büyük Birlik Partisi bu kadarını gerçekten hak etmiyor...


Evet, Büyük Birlik Partisi belki Türk siyâsî hayatının yönünü değiştiremedi. Skor tabelâsında ânlı şanlı yüzdeler yazdıramadı kendi hânesine..  On yedi yıllık siyâsî tarihinde her aldığı kadar da doğru değildi açıkçası. Zaman zaman hatalar, hatta büyük hatalar da yaptı. Kendisini kurumsal anlamda anlatmakta zorlandı. Teşkilatları yurdun en ücrâ köşelerine kadar yayılamadı. Toplumun kılcal damarlarına nüfuz edemedi. Hemen hemen hiç bir seçim öncesinde dört başı mâmur bir seçim propagandası yürütemedi, bunun tüm argümanlarını istihdâm edip, bünyesinde toplayıp sahaya süremedi. Hep geniş kadro sıkıntısı yaşadı, yedek kulübesi, içinden ikinci bir takım oluşturacak kadar hiç zengin olamadı. Zaten bir politik yıldızlar topluluğu hiç olamadı, ilk zamanlar böyle bir hedefi de yoktu zaten. Yıldız transferlerinde de hep gadre uğradı. BBP kongrelerinde duygulanıp salya sümük ağlayarak; "Pazartesi günü ya siyâseti bırakacağım ya da artık BBP'de siyâset yapacağım... " diyen politika dünyasının yıldızları(!) aslında pazartesi derken hep çocukluk günlerimizin o meşhur pazartesini kast ettiler:


Çıkmaz ayın pazartesisiydi o pazartesiler... Kimini ailesi bırakmadı, kimini oğlu, kimini şeyhi, kimini gelecek kaygıları...


BBP kongrelerinde misafir kontenjanından mikrofon alan pek çok siyasetçi, hamasî, belâgati yüksek konuşmalar yaptılar ve mehdi gibi beklendiler, hiç gelmediler...


Çünkü onlar profesyonel mebuslardı, onlar dünyaya mebus olmak için gelmişlerdi, mebus olmadan ne kendileri ne de aileleri asla yaşayamazlardı. BBP'yi hiç bir zaman garanti bir mebusluk zemini olarak görmediler.


Büyük Birlik Partisi iç bünyesinde hiç problem olmadı mı?


Olmaz mı?


Hep "sevgi pıtırcıkları" olarak mı yaşadı onca yılı BBP kadroları?


Tabii ki hayır!..


Hem de ne problemler!...


Geçelim...


Fakat, problem ne kadar büyük olursa olsun hiç bir Genel Merkez Yöneticisi bu problemleri, problemin kendisi bile olsalar "câmide, mevlütde, kahvede ve kapı önünde" konuşmadı. Âit olduğu zeminlerde konuşuldu, âit olduğu zeminlerde halledildi problemler ve âit olduğu zeminlerde de saklandı, donduruldu, ilâ âhir...


Bugün olan bitenler neden BBP'nin mâzisinden bu kadar kopuk?


Evet.. kabûl.. Genel Başkanlık düzeyinde bir muhâlefetle ilk kez karşı karşıyayız. Bunun şaşkınlığı bir süre için kabûl edilebilir bir şeydir, bu şaşkınlık bir süre için makûl telâkkî edilebilir. Lâkin aradan bir yılı aşkın bir zaman geçti artık. Bunu kabullenmek o kadar mı zor? Neticesi meçhûl bir kongre için  bir genel Başkan Adayı daha var, adaylığını beyân eden ve bunun için de siyâsî faaliyetlerine  devam eden bir aday. Nesi garip bunun? Neresi anlaşılmaz? Nerede zorlanıyorsunuz?


Genel Başkan adayı olan ve herkes gibi(harekete sonradan katılan istisnaları hâriç ki onlar da pek harâretliler) hayatını bu hareketin içinde tüketmiş, mevcut yöneticilerin hemen hepsinin bugün tavazzuf ettikleri vazifeleri en üst düzeyde ifâ etmiş bir dâvâ arkadaşımız / arkadaşınız, partinin hatta bütünüyle hareketin "iyi yönetilmediğini" düşünüyor ve açıkça"ben daha iyi yönetmeye tâlibim" diyor...


Bunun başka yolu var mı?


Yok!...


Efendim, falan zamana kadar beklesin!..


Neden?


Hele biz bir seçim atlatalım, zaten kongreyi de erteledik!..


Neden?


Kongreye gidin, tekrar seçilin, güven tâzeleyin, bir değil bin seçim atlatın, gözü olanın gözleri çıksın!...


Gözü olan, yağlı kurşunlara gelsin!..


Gözü olan, lokomotif altında kalsın!..


Ne için direniyor ve neden eski köye yeni âdetler ihdâs ediyorsunuz?!


Nasıl mı?


Bizler, evimize düşman bile ilticâ etse, evimizde olduğu zaman içinde canının, malının, nâmusunun kefili olmak üzerine terbiye görmedik mi?


Sizler evinize veya işyerinize bir misâfir geldiğinde ne yapıyorsunuz? İliniz, töreniz nedir?


Kapıdan mı kovuyorsunuz? Çevik kuvvete haber mi veriyorsunuz? Misâfir geliyor, bizi koruyun mu diyorsunuz?


Yalnızca "bir kongre talebi" anlamı taşıyan imzalar size ulaştığında, beş dakika sonra "imzalar sahte" diyecek kadar tenezzül etmeyi nereden öğrendiniz? 


Ardından "Bunlar Ergenekoncu, bilmem neci..." diyerek merkez sağın o mide bulandırıcı, ahlâksız taktiklerini nereden ve kimlerden öğrendiniz Allah aşkına?


Yapmanız gereken yemeyip içmeyip medyaya iftirâ servisi yapmak değildi, yalnızca şuydu:


"Genel Başkan Adayımızın kongre talebini içeren imzaları aldık, bunu yetkili kurullarımızda inceleyip değerlendireceğiz..." demek... Ve ağanın eli tutulmaz ya, bir sıcak çay ikrâm etmek... Bu kadarcık medenî olamıyor musunuz? Hiç olmazsa bundan sonra deneyiniz, belki memnun kalırsınız kendinizden!...


Nasıl anladınız imzaların sahte olduğunu beş dakika içinde?


Bir önceki kongrede size oy veren delegelerin Ergenekoncu olduklarını o gün beş dakika içinde mi tespit ettiniz? Biz öyle demedik, ya da ben demedim, kim demiş bilmiyorum, diyeni inek içti, inek dağa kaçtı, dağ yandı kül oldu deseniz de artık faydasız...  


Hiç insaf, hiç izan, hiç akıl, hiç siyâsî terbiye, hiç ele güne karşı arlanma duygusu yok muydu ya da kalmadı mı sizde?


Pekâla... Gelelim "beş dakikada kriminalog M.D".'nin sahte imza tespitine.


Mâdem imzalar sahte!.. Niçin huzursuzsunuz?


 O günden bu yana gün yirmi dört saat telefon başında her biriniz(kare as) ve taşradaki sonradan olma "hesap bilen"acar MKYK üyeleriniz niçin delegeleri ve imza sahiplerini arıyorsunuz, "o sahte imzaları" geri çekmeleri için!


İkna için kullandığınız argümanlar niçin hep akçeli argümanlar?


"Parayı biz veriyoruz, partiyi O mu yönetecek?"


Allah size akıl fikir versin, Allah sizi ıslah etsin!..


Sn. Genel Başkan Adayı sizlere, "Siz parayı temin edeceksiniz ben de partiyi yöneteceğim mi diyor, sizden para mı istiyor?"


Yönetiyorsanız gerekli finansmanı da sağlayacaksınız zaten.


Yani siz, "parayı biz veriyoruz, düdüğü biz çalacağız" mı diyorsunuz, zaten öyle şu ânda..


Genel Başkan adayı da yalnızca, "düdüğü iyi çalamıyorsunuz" diyor size, sizden para istediği yok!..


Sizden bir kere ringe çıkmanızı istiyor, hakem; BBP Kurultay Delegeleri. Neden çekiniyorsunuz?


Yok efendim, bilmem hangi gerekçeyle olağanüstü kongre talebi yokmuş, yok efendim müracaat hukukî değilmiş?


Var sayalım böyle! O imzaların bir kongre talebi olduğu gerçeğini ortadan kaldırıyor mu bunlar? Sizin titizliğiniz hukukî prosedür mü?


Olabilir, dünyada neler olmuyor! Bu da mümkün, hüsn-ü zan etmek gerekir, belki de bu tüzük vs hususlarında pek titizsinizdir!


O zaman bir resmî açıklama yapın ve "Tüzüğe ve cümle prosedüre uygun noter tasdikli olağanüstü kongre talebi içeren yeterli sayıda imza geldiğinde kongreye gideceğiz" deyiniz... 


Ama lûtfen bu açıklamayı hepiniz imzalayın, Genel Başkanınızın ortalık yerlerde verdiği sözlerde durmadığı/duramadığı, etiği yeminlere sâdık kalmadığı/kalamadığı artık vaka-i âdiyeden. Kim bilir, belki kendisi verdiği sözlerde durmak istiyor da siz (kare as)müsaade etmiyorsunuzdur, mümkündür, samimiyetle yazıyorum; vallahi buna da inanırım...


Beyler, BBP bu kadarını hakikaten hak etmiyor!


Herkes sizin bir şaşkınlık içerisinde saçmaladığınıza veya aslında şaka yaptığınıza inanmak istiyor...


Bütün bunların "kamera şakası" olduğunu söyleyin, lûtfen!..


Söz, ben sizin hepinize bir kamera alacağım, daha sonra şaka yapmanız için! En büyük ve en pahalı full aksesuar, çelik jant ve pioner teyipli kamerayı da "beş dakikada kriminalog M.D."ye alacağım


Ves-selâm...


Yorumlar

Güvenlik Kodu

vahiy  insan  şehir  revelation  ahlâk  etik  ethica  nüzhet yalan estetik  metafizik  ebrah doğu  batı  fıtrat  creation  yaratılış  iyilik  kötülük  dürüstlük  eşref-i mahlûkat  kişilik  asâlet  cesâret  vefâ  sadâkat  ihânet  yalan  immoralist  mitoloji  belh’um adâl  aere perennius  antere  genetik  şuur  terbiye  muâşeret  muâşaka  muvâsalat  firâk  zarâfet  letâfet  ferâset  panteon   rolyef  fresk  heykel  portre  gravür   ideal  ülkü  ülkücü   kerbelâ  aşk keşke  cennet  cehennem  araf  âdem  havva  hâbil  kâbil  elma  haz  hayâ  hicap  gurur  hürriyet  adâlet  musâvat  agnostic  akıl  dacret  locig  analytical  antiq  aristokrasi  kûrûn-i vustâ  giyotin  hakikat  hikmet  paradox  dialectic  tenkit  stoa  akademia  logos  logos spermaticos  felâsife  gelenek  hermeneutic  semantic  hint  upanişad  mutezile  ihvân-ı safa  ilk neden   iskenderiye okulu  medinetü’l fâzıla   hürriyet  kölelik  rönesans  ütopya  rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed  kur’ân  endülüs ibn-i rüşd  aristotales  şeyh gâlip  farâbi  platon  sokrat   marcus aurelius  galile  mimar sinan  kirkedard  farabi  ibn-i sina   ibn-i hâldun  kafka  taşköprülüzâde  gazâli  musa cârullah  şemseddin sâmi frasheri  bergson  enver paşa  muhammed ikbal  hayyam  mehmet âkif  yâkup cemil  şems  ibn-i haldun  mevlâna  ali şeriâti  fuzulî  ebu’l âlâ el maarrî  ahmet mithat efendi  cemil meriç  nâmık kemal  ahmed hamdi tanpınar  kemal tahir  yahya kemal  cahid zarifoğlu  dostoyevski  tolstoy  knut hamsun  nietzsche  oğuz atay gogol  albert camus  descartes  herman hesse  puşkin  halil cibran  kaşgarlı mahmut  tevfik fikret  cenap şehabettin  neyzen tevfik  motzart  bach  mahler  tarkovski  suç ve  cezâ   anna karenina  madonna  prag  istanbul  çocuk kalbi  sn. petersburg  soljenitsin  marks  kant  heraklit  hegel  el-hamra  endülüs  kâmus u türkî  redhouse  wagner  kâmus u okyanus  lugat-i fransevî  iliria shqip  meydan larusse  şakâyık-ı nûmâniye  mevzuâtü’l ulûm  abdülkadir merâgi  ıtrî  muhammed esed  michelangelo van gogh  cezanne  rembrand  monet  hoca ali rıza  ulysess gaze  eleni karaindrou  sezen aksu  golha  farid farjad  osman hamdi

Tasarım : ATS