Telvin Hüsn-ü Hat Sahaf Şiir
Anasayfa > Nizâm-ı Âlem Yazıları > “Müesses Nizam” adacığında göçük altında kalan bir yalnız lider ve yönetimi: Devlet Bahçeli ve MHP…

“Müesses Nizam” adacığında göçük altında kalan bir yalnız  lider ve yönetimi:



Devlet Bahçeli ve MHP…


Referandum neticeleri ile Türk siyâsetinde bir fay kırıldı ve MHP Lideri Devlet Bahçeli ve üst yönetimi fayın bir tarafında,MHP tabanının çok önemli bir bölümü diğer tarafında kaldı. Görünen o ki, kırılan fayın iki yakası bundan böyle birbirinden biteviye uzaklaşacak.



MHP’nin geleceği için iki fay arasındaki ulaşım imkânının tamamen ortadan kalkması ve MHP lideri ve üst yönetiminin bir“müesses nizam” adacığında yalnız kalmaları geleceği kurtarmak adına ve gelecek için en sağlıklı olanı; yanlarına iletişim araçları hâricinde istedikleri üç şeyi alabilirler.



MHP lideri ve üst yönetimi için Türk siyâsî hayatında bugün bulundukları yerin adı; “yoğun bakım ünitesi”. Artık“makineye bağlı” olarak “bitkisel hayatlarını” devam ettirebilirler. “Devrim” isimli otomobile benzeyen “bağlı”oldukları “eski model” makinenin, MHP tabanı ile ciddi bir senkronizasyon problemi olduğu artık âşikâr.



Sürücünün direksiyon hâkimiyeti “sıfır”. Yol hâkimiyeti “sıfır”. Gözleri işâret levhalarını seçemiyor, algılayamıyor.“Kasaptan alınmış bir ehliyet” mevzubahis. Sürücünün yalnızca “gece karanlığında görüşü” biraz iyi, lâkin MHPtabanı artık “gece karanlığında” değil, “gündüz seyâhat” etmek istiyor.



MHP’nin kırk yıllık oy depolarının içinin boşalması anlamı taşıyan referandum neticeleri, Erzurum, Yozgat, Kırşehir, Nevşehir, Çankırı, Gümüşhane ve “sembolik” anlamı olan Osmaniye’de “evet” oylarının % 70 gibi bir ortalamaya oturması, MHP tabanı ile MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve üst yönetimi arasındaki zihniyet makasının ne kadar açıldığının en bâriz göstergesi.



Siyâsî partiler demokrasinin “vazgeçilmez unsurları” olarak milletten “kopuk” olarak siyâset yapamazlar. Siyâsî partiler yine demokrasinin “vazgeçilmez unsurları” olarak tabanından “kopuk” olarak da siyâset yapamazlar. Varlık sebeplerine mugâyir bir durumdur bu.



Parti genel merkezlerinin bir odasında “birkaç kafadar” bir araya gelerek siyâset oluşturamazlar, strateji ve politika belirleyemezler. Eğer buna direnirlerse, en önce millet ve kendi tabanları kendilerini inkâr eder. Tekerler direksiyona direnir ve ayrı yöne seyrederler.



MHP Genel Başkanının ve üst yönetiminin bugün yaşadığının adı tam olarak budur.



Üstelik MHP’nin yaşadığı ikinci “çirkin ördek yavrusu sendromu”dur bu. Cumhurbaşkanını halkın seçmesiyle ilgili referandumda da aynı neticeyi yaşamasına rağmen, konumunda ısrar ermesi mânidardır.



Referandumun iki absürt uca savrulmuş en ilginç iki partisi aynı geleneğin iki partisi oldu: MHP ve BBP.



MHP siyâsetin geçimsiz partisi olarak rijit bir “istemezük” tavrıyla “hayır” propogandası yaparak millet nezdinde sevimsizleşti. “Evet” ile neticelenecek bir referandumun sonunda ülkenin bölüneceği üzerinden bir korku imparatorluğuna oynadı. Bunu yaparken iç bünyede farkı düşünenleri “soğuk savaş” jargonunun artık belgesellerde kaldığını fark edemeyen bir kafayla “hain” ilan etti, “bir sigara dumanı kadar değersiz” ilan etti.



Referandum neticelerinin hemen akabinde Devlet Bahçeli’nin açıklamalarının arkasındaki psikoloji  dikkate almağa değer.



“Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve AKP’nin bölücülük ve yolsuzluk siciline uygun yandaş yargı yaratma gizli amaçlarına hizmet edecek Anayasa değişikliklerinin Türk milleti tarafından kabul edilmesiyle Türkiye için hayati risk ve tehlikelerle dolu karanlık bir döneme girildiğini…”.(D. Bahçeli)



Bu açıklamanın satır aralarında, Cumhurbaşkanını halkın seçmesiyle ilgili referandumda Türk milleti tarafından“anlaşılamayan”, Anayasa değişiklikleriyle ilgili referandumda yine Türk milleti tarafından  “anlaşılamayan” MHP lideri ve üst yönetimi, bu durumun vebâlini ve kabahatini “Türk milleti”ne yüklüyor. Sanırım bu yönetim/yönetimsizlik ile ilk seçimlerde yine “Türk milleti” tarafından anlaşılamamak gibi bir kabahate(!) muhatap olacak.



Referandumun diğer absürt ucunda ise BBP var. Aslında hakikaten ancak “mükellefiyetler bahsi”nde değerlendirilebilecek bir “Divan Yönetimi”. Kameraların ve objektiflerin dayanılmaz câzibesi ve “evet” demenin harâretiyle ortada ne usûl, ne erkân, ne BBP çizgisi, ne âdâb-ı muâşeret ve ne de siyâsî strateji gözetmeyen, iktidârın koltuk değneği ve payandası fonksiyonunu “gönüllü olarak” üstlenen Genel Merkez yönetimi, bir kez daha BBP’nin misyonunu ifâ edemeyecekleri malûmunu ilân ettiler.



Ülkücü Gelenek, bir önemli siyâsî virajda daha şarampole yuvarlandı.



Kim bilir, belki dibe vuracağız sıçramak için…



Referandum neticelerinin Türk milleti adına hayırlı olmasını temennî ediyorum.



Yakın dostlarım kadar mutmâin değilim, lâkin, umarım değişiklikler, “yargı kastın”ın kartvizit değişikliğinden ibâret kalmaz ve demokrasinin ve adâletin herkes için gerekli olduğu gerçeği Türk yargısının mihenk taşı olur.


Bundan sonra ümid ederiz ki, ne mezhep ne de ideolojik aidiyetler ve önyargılar “yargımızı ve adâletimizi”gölgeleyebilir.



Yorumlar

Güvenlik Kodu

vahiy  insan  şehir  revelation  ahlâk  etik  ethica  nüzhet yalan estetik  metafizik  ebrah doğu  batı  fıtrat  creation  yaratılış  iyilik  kötülük  dürüstlük  eşref-i mahlûkat  kişilik  asâlet  cesâret  vefâ  sadâkat  ihânet  yalan  immoralist  mitoloji  belh’um adâl  aere perennius  antere  genetik  şuur  terbiye  muâşeret  muâşaka  muvâsalat  firâk  zarâfet  letâfet  ferâset  panteon   rolyef  fresk  heykel  portre  gravür   ideal  ülkü  ülkücü   kerbelâ  aşk keşke  cennet  cehennem  araf  âdem  havva  hâbil  kâbil  elma  haz  hayâ  hicap  gurur  hürriyet  adâlet  musâvat  agnostic  akıl  dacret  locig  analytical  antiq  aristokrasi  kûrûn-i vustâ  giyotin  hakikat  hikmet  paradox  dialectic  tenkit  stoa  akademia  logos  logos spermaticos  felâsife  gelenek  hermeneutic  semantic  hint  upanişad  mutezile  ihvân-ı safa  ilk neden   iskenderiye okulu  medinetü’l fâzıla   hürriyet  kölelik  rönesans  ütopya  rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed  kur’ân  endülüs ibn-i rüşd  aristotales  şeyh gâlip  farâbi  platon  sokrat   marcus aurelius  galile  mimar sinan  kirkedard  farabi  ibn-i sina   ibn-i hâldun  kafka  taşköprülüzâde  gazâli  musa cârullah  şemseddin sâmi frasheri  bergson  enver paşa  muhammed ikbal  hayyam  mehmet âkif  yâkup cemil  şems  ibn-i haldun  mevlâna  ali şeriâti  fuzulî  ebu’l âlâ el maarrî  ahmet mithat efendi  cemil meriç  nâmık kemal  ahmed hamdi tanpınar  kemal tahir  yahya kemal  cahid zarifoğlu  dostoyevski  tolstoy  knut hamsun  nietzsche  oğuz atay gogol  albert camus  descartes  herman hesse  puşkin  halil cibran  kaşgarlı mahmut  tevfik fikret  cenap şehabettin  neyzen tevfik  motzart  bach  mahler  tarkovski  suç ve  cezâ   anna karenina  madonna  prag  istanbul  çocuk kalbi  sn. petersburg  soljenitsin  marks  kant  heraklit  hegel  el-hamra  endülüs  kâmus u türkî  redhouse  wagner  kâmus u okyanus  lugat-i fransevî  iliria shqip  meydan larusse  şakâyık-ı nûmâniye  mevzuâtü’l ulûm  abdülkadir merâgi  ıtrî  muhammed esed  michelangelo van gogh  cezanne  rembrand  monet  hoca ali rıza  ulysess gaze  eleni karaindrou  sezen aksu  golha  farid farjad  osman hamdi

Tasarım : ATS