Telvin Hüsn-ü Hat Sahaf Şiir
Anasayfa > Nizâm-ı Âlem Yazıları > Bilmemkisizlerdebzlergibiakepelileştiremediklerimizdenmisiniz?

Bilmemkisizlerdebzlergibiakepelileştiremediklerimizdenmisiniz?


Tiyatro eğitiminin ilk derslerindendir; algıda seçicilik, diksiyon, diyafram ve tirad. Tiradları bir nefeste ve doğru vurgularla seslendirmenin yolu ‘tekerlemeler’den geçiyor tiyatro eğitiminde. W.Shakespare eserlerindeki uzun ve vurucu cümleler göz önüne alındığında ‘tekerlemeler’in tiyatro eğitiminde nefes kontrolü ve ezberi kolaylaştırmak gibi ne denli fâideli işler gördüğünü anlıyoruz.



W.Shakespare’in “Julius Caesar” isimli muhteşem eserindeki muhteşem tiradlardan bir örnek işin zorluğunu göstermeğe kifayet eder:


 


-JULIUS CAESAR:


 


“Sen de mi Brütüs, öyleyse yıkıl Sezar!” der ve dostların hançerleriyle can verir.



-ANTONIUS:



Yaş varsa gözlerinizde, hazır olun dökmeye;


Bu şalı hep bilirsiniz; ben hiç unutmam;


Onu Caesar’ın üstünde ilk gördüğüm günü;


Bir yaz akşamı çadırındaydık:


Nervius’ın ordularını yendiği gün.


Bakın şurasından girmiş hançeri Cassius’un.


Şurasını ne hırsla yarmış Casca.


Şurasından en çok sevdiği Brutus bıçaklamış!


Geri çekerken de lânetlik hançerini


Bakın nasıl gelmiş ardından Caesar’ın kanı,


Kapılara fırlayıp anlamak ister gibi


Gerçekten Brutus mu değil mi diye


Böylesine hoyratça vuran.


Çünkü biliyorsunuz, Brutus


Koruyucu meleğiydi Caesar’ın.


Tanrılar, siz söyleyin nasıl severdi onu!


Aldığı yaraların en acısı bu oldu.


Vurduğunu görünce Brutus’un,


Nankörlük hıyanetin kollarından beter,


Yıktı bitirdi onu, yarıldı aslan yüreği,


Kapayıp meşlahıyla yüzünü Koca Caesar


Düştü Pompeius’un heykelinin dibine,


Kanların oluk oluk aktığı yere.


Ah, o ne düşüştü o, yurttaşlar,


Ben, sen, hepimiz düştük onunla


Ve en kanlı hıyanet geçti başımıza.


Elbet ağlarsınız böyle, duyuyorum içimde


Yürekleriniz nasıl yandığını.


Rahmet damlaları bu döktüğünüz yaşlar.


Duygulu yürekler sizi ağlatan…




* * * * * *




Toplum uzun bir süredir aynı tiradı çalışıyor. Diyafram, algıda seçicilik, diksiyon egzersizleri uzun bir süredir devam ediyor.



Diyafram eğitimi artık kemâle erdi, nefesini tutmayı, ses-nefes ayarlarını iyice tedris etti. Artık sesini ne kadar, ne zaman ve nerede yükselteceğini, ne kadar, ne zaman ve nerede düşüreceğini iyi biliyor.



Dram, komedi, tragedya fark etmiyor, artık tiradları kusursuz okuyor.



Bir tiyatro sahnesi ülke. Perdeler “moda tâbirle” 7 x 24 açık, salon kapalı gişe, tiyatro seyircisine atfedilen o terbiyeli, sessiz, öksürmeyen, geğirmeyen, sakız çiğnemeyen,  yanındakiyle konuşmayan seyirci ortalaması ile seyrediliyor piyesler. Bilet fiyatlarından müştekî değil, “hayat da bir tiyatro değil mi zaten” vecizesinde özetlenen ve laik seküler paradigmanın  “tiyatroya gitmeyen insan bile değildir” retoriğinin tiyatro tapınmacılığına dönüşmesi evrimi itmâm olundu.



Tiyatrocuların, “babam öldüğünde sahnedeydim” ahmaklığıyla taçlandırdığı sanatçı ahlâkı(!) artık topluma da yapıştı. “kim ölürse ölsün salonda yerimi alırım, ama duhûliyede ama salonda, ama balkonda…”, çünkü “ben bir bilinçli tiyatro izleyicisiyim” diyor toplum.



Alıyor kurs, görüyor terbiye netekim.



“Sahnedekiler”in ezberi, diyaframı, tiradları yani sahne başarıları tartışma götürmüyor; başarılılar. Senaryo sağlam, kast mükemmel, dekor profesyonel, kostümlerin “hâzık” bir terzinin elinden çıktığı âşikâr, büyüleyici…



Piyes, “futurist”; geleceği sahneliyor, bu sebeple de heyecan verici aslında. Tarihî dramalardan, kahramanlık öykülerinden sıkılan toplum biraz da “kahve falı” ihtiyâcını gideren bu piyesi “derin ve mânidar” bir “tiyatro terbiyesi” ile izliyor.



Seyircinin “algıda seçiciliği”ne ince ayar mesajlar gönderiliyor, hem “sahnedekiler” tarafından hem de hemen tüm medya, stratejistler ve kanaat önderleri tarafından:



“Hânenize ay doğmuş, ben diyeyim üç vakte kadar siz deyin beş vakte kadar rahata ereceksiniz, bakın bakın görüyor musunuz fincanın içindeki kuşları, güzel haberleriniz var, her şey çok güzel olacak, güneşli günler göreceğiz” diyor falcılar…



Neredeyse bütün toplum AKP’lileşiyor. Muhalefeti de muhalefet ederken AKP’ye hizmet ediyor, bilerek ya da bilmeyerek. Yandaş medya, yandaş sermaye gibi kavramlara alışkın olan politik jargonumuz, “yandaş iktidar partisi/partileri”ni de görmeye başladı.



Rabbim hakkımızda hayırlısını versin. “Bu ülke”yi korusun. Akl-ı selîmimize mukayyet olsun, basiretimizi bağlamasın, ferâsetimizi açık tutsun; âmin…



Bu yazının ve mizansenin eksik bir unsuru kaldı.



“Suflörler”.



Onlar işleri icâbı fısıltıyla konuşuyorlar duyamıyoruz, sahne gerisindeler göremiyoruz, konuştukları“sahnedekiler”le onların arasında…



Rabbim hakkımızda hayırlısını versin. “Bu ülke”yi korusun. Akl-ı selîmimize mukayyet olsun, basiretimizi bağlamasın, ferâsetimizi açık tutsun;



Âmin…

Yorumlar

Güvenlik Kodu

vahiy  insan  şehir  revelation  ahlâk  etik  ethica  nüzhet yalan estetik  metafizik  ebrah doğu  batı  fıtrat  creation  yaratılış  iyilik  kötülük  dürüstlük  eşref-i mahlûkat  kişilik  asâlet  cesâret  vefâ  sadâkat  ihânet  yalan  immoralist  mitoloji  belh’um adâl  aere perennius  antere  genetik  şuur  terbiye  muâşeret  muâşaka  muvâsalat  firâk  zarâfet  letâfet  ferâset  panteon   rolyef  fresk  heykel  portre  gravür   ideal  ülkü  ülkücü   kerbelâ  aşk keşke  cennet  cehennem  araf  âdem  havva  hâbil  kâbil  elma  haz  hayâ  hicap  gurur  hürriyet  adâlet  musâvat  agnostic  akıl  dacret  locig  analytical  antiq  aristokrasi  kûrûn-i vustâ  giyotin  hakikat  hikmet  paradox  dialectic  tenkit  stoa  akademia  logos  logos spermaticos  felâsife  gelenek  hermeneutic  semantic  hint  upanişad  mutezile  ihvân-ı safa  ilk neden   iskenderiye okulu  medinetü’l fâzıla   hürriyet  kölelik  rönesans  ütopya  rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed  kur’ân  endülüs ibn-i rüşd  aristotales  şeyh gâlip  farâbi  platon  sokrat   marcus aurelius  galile  mimar sinan  kirkedard  farabi  ibn-i sina   ibn-i hâldun  kafka  taşköprülüzâde  gazâli  musa cârullah  şemseddin sâmi frasheri  bergson  enver paşa  muhammed ikbal  hayyam  mehmet âkif  yâkup cemil  şems  ibn-i haldun  mevlâna  ali şeriâti  fuzulî  ebu’l âlâ el maarrî  ahmet mithat efendi  cemil meriç  nâmık kemal  ahmed hamdi tanpınar  kemal tahir  yahya kemal  cahid zarifoğlu  dostoyevski  tolstoy  knut hamsun  nietzsche  oğuz atay gogol  albert camus  descartes  herman hesse  puşkin  halil cibran  kaşgarlı mahmut  tevfik fikret  cenap şehabettin  neyzen tevfik  motzart  bach  mahler  tarkovski  suç ve  cezâ   anna karenina  madonna  prag  istanbul  çocuk kalbi  sn. petersburg  soljenitsin  marks  kant  heraklit  hegel  el-hamra  endülüs  kâmus u türkî  redhouse  wagner  kâmus u okyanus  lugat-i fransevî  iliria shqip  meydan larusse  şakâyık-ı nûmâniye  mevzuâtü’l ulûm  abdülkadir merâgi  ıtrî  muhammed esed  michelangelo van gogh  cezanne  rembrand  monet  hoca ali rıza  ulysess gaze  eleni karaindrou  sezen aksu  golha  farid farjad  osman hamdi

Tasarım : ATS