Telvin Hüsn-ü Hat Sahaf Şiir
Anasayfa > Nizâm-ı Âlem Yazıları > En baştan başlamak…

En baştan başlamak…


Zihinler yoğun dezenformasyon ile kirletilmeğe devam ediliyor. O kadar yoğun bir enformasyona tâbi tutuldu ki zihinler, yüzlerce, binlerce haber, yorum, bilgi, dezenformasyon arasında gizlenen hakikatin tefrik edilmesi neredeyse imkânsız hâle getiriliyor. Birileri bir yerlerden haber pompalıyor, bazı veriler yeniymiş gibi, yeni ulaşılmış gibi servis ediliyor, ortaya yeni fotograflar çıkıyor, bâzen DDK raporuna atıf yapıyor bu bilgi servisi.



Cumhurbaşkanlığına bağlı DDK’nın raporu başlı başına enteresan. Alışılageldik devlet diliyle yazılmamış. Ulaştırma Bakanlığı’nı ve bâzı askerî birimleri suçlayan maddeler içeriyor. Yâni hükümeti zor durumda bırakacak bir rapor bu aslında. Raporun üzerine de hükümetin içinden yalnızca hâdisede birinci derecede sorumlu olan Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım atlıyor ve DDK raporunun uzmanlığını itihzâ ile yorumluyor. Hemen ertesi gün Cumhurbaşkanlığından cevap geliyor, bakanın istihzâ ettiği uzmanları açıklıyor…



Sanki, Cumhurbaşkanı ve Başbakan arasında yaşanan gizli bir rekâbetin argümanı olarak da kullanılıyor Muhsin Yazıcıoğlu’nun vefâtı.



Birkaç gün sonra Zaman Gazetesi helikopterin bâzı parçalarının yanmış olduğu hâlde enkaz bölgesinde bulunduğuna dair fotograflar yayınlıyor.



Üstelik helikopterin bâzı parçalarını yakanlar, yaktıkları parçaları enkâzın düştüğü yerin iki yüz metre uzağında bir kaya kovuğuna gömüyorlar, etrafa da mebzûl miktarda konserve kutusu ve meyve suyu kutuları bırakıyorlar.



O kadar profesyoneller ki(!), geride kolayca bulunabilecek kadar iz bırakıyorlar…



Haber,  helikopterin bir su-i kast ile düşürüldüğü ve bâzı ekiplerin helikopterin hayâtî parçalarını yaktıkları ve delilleri kararttıklarına dâir bir imajla veriliyor. Gösterilen adres; asker…



Aslına bakarsanız DDK raporunda Ulaştırma Bakanlığının ve bazı askerî birimlerin hedef olarak gösterilmesinin hâricinde yeni bir şey yok. En önemli özelliği, devletin kendi ağzından bir belge olması, itiraf gibi olması…



Devlet, DDK vasıtasıyla “arama kurtarma” faaliyetlerindeki rezâleti tevsik ediyor, vesikalandırıyor, itiraf ediyor.



Ayan beyan ortada olan, inkâr ve tevil götürmeyecek olan su-i kast burada başlıyor, gazeteci İsmail Güneş, bizzat devlet tarafından ölüme terk ediliyor.



Neresinden bakarsak bakalım, Muhsin Yazıcıoğlu ve arkadaşlarını taşıyan helikopterin düşüşü baştan aşağıya karmakarışık bir hâdise,..



Kesin olarak su-i kast diyebilecek ve bunu ıspat edecek durumda değiliz(kendi adıma en azından). Lâkin bu elîm hâdiseye kesin olarak kâza demek de artık mümkün değildir. Gerçekten bir kâzâ olma ihtimali vardır, birilerinin hazır vûkû bulmuş kâzânın üzerinde su-i kast şüpheleri oluşturmak ve bunun üzerinden bilmediğimiz bir takım hesapların yapılması ihtimâli de mevcuttur.



Fakat hâdisenin su-i kast olma ihtimâli de artık en az diğer ihtimaller kadar kuvvetlidir.



Yadsınamayacak, saklanamayacak gerçek şudur,  “arama kurtarma faaliyetleri” su-i kastin daniskasıdır.



Belki de işe taa başından başlamak gerekmektedir, helikopterin düştüğü dakikadan.



İlk düğmenin doğru iliklenmesi gerekmektedir.



Burada mevcut BBP Genel Başkanı ve yöneticilerine sorulacak ilk soru şudur:



Muhsin Yazıcoğlu’nun vefat haberini ilk olarak hangi gün ve saatte aldınız, bu bilgi sizlere hangi gün ve saatte bildirildi?



Bunun cevabını veriniz BBP Genel Başkanı ve yönetimi!..



Bu soruyu mevcut BBP Genel Başkanına ve yönetimine sorunuz Büyük Birlik câmiası.



Bu ilk soru…



Bu sorunun cevâbından sonra söylenecek çok söz, sorulacak daha çok soru var…



Bu soruyu cevaplamaz iseniz ben açıklayacağım, doğru olan sizin açıklamanızdır…




Yorumlar

Güvenlik Kodu

vahiy  insan  şehir  revelation  ahlâk  etik  ethica  nüzhet yalan estetik  metafizik  ebrah doğu  batı  fıtrat  creation  yaratılış  iyilik  kötülük  dürüstlük  eşref-i mahlûkat  kişilik  asâlet  cesâret  vefâ  sadâkat  ihânet  yalan  immoralist  mitoloji  belh’um adâl  aere perennius  antere  genetik  şuur  terbiye  muâşeret  muâşaka  muvâsalat  firâk  zarâfet  letâfet  ferâset  panteon   rolyef  fresk  heykel  portre  gravür   ideal  ülkü  ülkücü   kerbelâ  aşk keşke  cennet  cehennem  araf  âdem  havva  hâbil  kâbil  elma  haz  hayâ  hicap  gurur  hürriyet  adâlet  musâvat  agnostic  akıl  dacret  locig  analytical  antiq  aristokrasi  kûrûn-i vustâ  giyotin  hakikat  hikmet  paradox  dialectic  tenkit  stoa  akademia  logos  logos spermaticos  felâsife  gelenek  hermeneutic  semantic  hint  upanişad  mutezile  ihvân-ı safa  ilk neden   iskenderiye okulu  medinetü’l fâzıla   hürriyet  kölelik  rönesans  ütopya  rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed  kur’ân  endülüs ibn-i rüşd  aristotales  şeyh gâlip  farâbi  platon  sokrat   marcus aurelius  galile  mimar sinan  kirkedard  farabi  ibn-i sina   ibn-i hâldun  kafka  taşköprülüzâde  gazâli  musa cârullah  şemseddin sâmi frasheri  bergson  enver paşa  muhammed ikbal  hayyam  mehmet âkif  yâkup cemil  şems  ibn-i haldun  mevlâna  ali şeriâti  fuzulî  ebu’l âlâ el maarrî  ahmet mithat efendi  cemil meriç  nâmık kemal  ahmed hamdi tanpınar  kemal tahir  yahya kemal  cahid zarifoğlu  dostoyevski  tolstoy  knut hamsun  nietzsche  oğuz atay gogol  albert camus  descartes  herman hesse  puşkin  halil cibran  kaşgarlı mahmut  tevfik fikret  cenap şehabettin  neyzen tevfik  motzart  bach  mahler  tarkovski  suç ve  cezâ   anna karenina  madonna  prag  istanbul  çocuk kalbi  sn. petersburg  soljenitsin  marks  kant  heraklit  hegel  el-hamra  endülüs  kâmus u türkî  redhouse  wagner  kâmus u okyanus  lugat-i fransevî  iliria shqip  meydan larusse  şakâyık-ı nûmâniye  mevzuâtü’l ulûm  abdülkadir merâgi  ıtrî  muhammed esed  michelangelo van gogh  cezanne  rembrand  monet  hoca ali rıza  ulysess gaze  eleni karaindrou  sezen aksu  golha  farid farjad  osman hamdi

Tasarım : ATS