Bu fesih evrâkının kullanılmış bir kadın pedinden daha fazla bir kıymet-i harbiyesi yoktur...
BBP Genel Merkezinde yuvalanan kadrolar için iki yıl evvel “müsâdüfiyn tâifesi” ve “bakıyyetü's süyûf” diye yazmıştım, yâni “tesâdüf tâifesi” ve “kılıç artıkları”. Bunu yazarken mübâlaalı bir ihtimam göstermiş olduğum, geride bıraktığım iki yıl içerisinde defaatle taayyün etti, açığa çıktı. Onlar ne denli bir “tesâdüf tâifesi” ve “kılıç artığı” olduklarını pek çok örnek ile ıspât ettiler.
“Balık baştan kokar” derler… Bu balık da baştan koktu aslında.
Televizyon ekranlarında “eteklik giyerim” diyen bir genel başkan tiplemesi bile BBP camiası için kifayet eder miktarda bir zilletti. Câhilliği, görgüsüzlüğü, patavatsızlığı, kifâyetsizliği bir tarafa, tebârüz eden en belirgin vasfı yalan söylemek ve verdiği sözlerden dönmek olan bu isim, mâteessüf ki, Muhsin Yazıcıoğlu’nun acı kaybının ardından kendisini şürekâsıyla birlikte mikrofonların ve kameraların karşısında buldu.
Bu durum, mevcut konumlarından kaynaklanan iktidar şehvetlerini arttırdı ve kendilerini bir aynanın karşısında buldular,“ayna ayna söyle bana, benden daha güzel siyasetçi mi var?” oyunu oynamaya başladılar. Zamanla bu oyun hoşlarına gitmeye başladı, otuz beş yıllık dâvâ arkadaşlıklarından tutunuz da, 28 Şubat’ta darbeye karşı nasıl da direndiklerine kadar yalanlara kendilerini bile inandırdılar.
Mevcut genel başkan tiplemesi, 28 Şubat sürecindeki divan toplantılarında, muhtemel bir darbede zarar görmemek için, BBP’nin Refah-YOL hükümetine verdiği desteğin çekilmesi gerektiğini söylerken, o dönemin meşhur “havada ikmal”şeklindeki, merhum Necmeddin Erbakan’ın yerine Tansu Çiller’in başbakan olarak değişikliği planına karşı çıkarken, hatta ve hatta ailesinin başının açık olması sebebiyle kendisinin muhtemel bir darbede zarar görmeyeceği gibi abes şakalar yaparken divan toplantılarında, şimdilerde televizyon ekranlarında 28 Şubat’a nasıl da direndiğini anlatarak yalan söylemekte hiçbir beis görmüyor…
Eh, Bekri Mustafa’dan Ayasofya’ya imam olunca hemen arkasındaki cemaat de “yalan rüzgârı” izlemekten haz almaya başladı, bozacının şâhitleri şıracılardan oluştu.
Aslına bakarsanız, BBP Bursa İl teşkilatının feshi geç bile kalınmış bir işlemdi kendileri adına.
Bursa il kongresinde yedikleri seçim şamarının izi hâlâ yanaklarında duruyor ve anlaşılan sızısı da henüz geçmemiş...
Şaşılacak bir şey yok, merkez sağın tüm hafif meşrepliklerini sergiliyorlar. Bir vakitler DYP’de, ANAP’ta neler oluyorsa artık BBP’de de aynı şeyler oluyor.
İki yıl evvel yazmıştım, tekrâren ifâde ediyorum, aktif politika taraklarında dokunmuş bezi olmayan ve olmayacak olan şahsım adına tüm politik mülahazalardan ve kaygılardan azâde olarak. Büyük Birlik Hareketi liderini kongre salonlarından çıkarmayacak. Kongre salonuna kalan yalnızca bürokratik bir işlem olacak. Bu hareketin istikbâline dair kaderin bir ihtiyat akçesi var ise, bu ihtiyat akçesi gönüllerde âyan olacaktır. Kongre ise bunun tasdik mecrâı olarak vazife yapacaktır. Ancak böyle olursa Büyük Birlik Hareketi şânını muhafaza edebilecektir, böyle olmayacaksa hiç olmayacaktır.
Büyük Birlik Hareketi bir fikir ve bir ideal hareketidir, politikanın skor tabelalarıyla kendisine güzergâh tâyin etmez. Politikanın şeytanla anlaşma imzalamayı gerektiren işlerinin içinde olmaz.
Herkes bunu böylece bellesin.
Yurt sathındaki bütün teşkilatları bile feshetseler, bu yolun sonu hüsran olacaktır. Bu hareketin geçmişi bunun en bâriz ve en kerih örnekleriyle doludur. Kaldi ki, Büyük Birlik Hareketini doğuran şartlar, yine böyle pervâsız fesih şartlarıdır.
Bir şey çok iyi bilinmelidir, Büyük Birlik Hareketinin kurucu irâdesinin, Büyük Birlik Hareketinin kurucu terbiyesinin, Büyük Birlik Hareketinin kurucu ahlâkının, Büyük Birlik Hareketinin kurucu idealizminin nezdinde, bugün il-ilçe teşkilatlarına yollanan fesih evraklarının, kullanılmış bir kadın pedi kadar kıymet-i harbiyesi yoktur.
Tersinden bir bakış açısıyla, Büyük Birlik Hareketinin bugün feshedilen teşkilâtının mensubu arkadaşlarımız da bilsinler ki, kendilerine yollanan bu fesih varakaları, mevcut zillete karşı çıktıklarının tevsikinden, vesikalandırılmasından ibârettir, bu arkadaşlarımız şahsi terekelerine kaydedebilirler o evrakları, kendilerinden sonra evlad ü i’yali o evrakları bulduğunda babalarıyla gurur duyacaklardır.
Sâkin olmakta fayda vardır.
Rezilliğin dibini bulmaya kararlı olanların ne kadar rezil olabileceklerini beklemekte fayda vardır.
Bindiği dalı kesen bir şaşkınlığı izlemekte fayda vardır.
Fikir hareketleri sabır hareketleridir. Nakış nakış işlenir, adım adım yürünür. Bunu ancak fikir sahipleri, ideal sahipleri, iman sahipleri, ahlâk sahipleri bilirler, politikanın bezirgânları değil. .
Men saberâ, zaferâ!..
vahiy insan şehir revelation ahlâk etik ethica nüzhet yalan estetik metafizik ebrah doğu batı fıtrat creation yaratılış iyilik kötülük dürüstlük eşref-i mahlûkat kişilik asâlet cesâret vefâ sadâkat ihânet yalan immoralist mitoloji belh’um adâl aere perennius antere genetik şuur terbiye muâşeret muâşaka muvâsalat firâk zarâfet letâfet ferâset panteon rolyef fresk heykel portre gravür ideal ülkü ülkücü kerbelâ aşk keşke cennet cehennem araf âdem havva hâbil kâbil elma haz hayâ hicap gurur hürriyet adâlet musâvat agnostic akıl dacret locig analytical antiq aristokrasi kûrûn-i vustâ giyotin hakikat hikmet paradox dialectic tenkit stoa akademia logos logos spermaticos felâsife gelenek hermeneutic semantic hint upanişad mutezile ihvân-ı safa ilk neden iskenderiye okulu medinetü’l fâzıla hürriyet kölelik rönesans ütopya rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed kur’ân endülüs ibn-i rüşd aristotales şeyh gâlip farâbi platon sokrat marcus aurelius galile mimar sinan kirkedard farabi ibn-i sina ibn-i hâldun kafka taşköprülüzâde gazâli musa cârullah şemseddin sâmi frasheri bergson enver paşa muhammed ikbal hayyam mehmet âkif yâkup cemil şems ibn-i haldun mevlâna ali şeriâti fuzulî ebu’l âlâ el maarrî ahmet mithat efendi cemil meriç nâmık kemal ahmed hamdi tanpınar kemal tahir yahya kemal cahid zarifoğlu dostoyevski tolstoy knut hamsun nietzsche oğuz atay gogol albert camus descartes herman hesse puşkin halil cibran kaşgarlı mahmut tevfik fikret cenap şehabettin neyzen tevfik motzart bach mahler tarkovski suç ve cezâ anna karenina madonna prag istanbul çocuk kalbi sn. petersburg soljenitsin marks kant heraklit hegel el-hamra endülüs kâmus u türkî redhouse wagner kâmus u okyanus lugat-i fransevî iliria shqip meydan larusse şakâyık-ı nûmâniye mevzuâtü’l ulûm abdülkadir merâgi ıtrî muhammed esed michelangelo van gogh cezanne rembrand monet hoca ali rıza ulysess gaze eleni karaindrou sezen aksu golha farid farjad osman hamdi