
GAZETELER Yerli
- Müslümânlarla Ermeniler-
Münâferet-i kavmiye mi vardı? Anadolu’nun en derin köşelerine kadar gidilse görülür ki Ahmed askere gidecek olursa çiftini çubuğunu komşu Artin’ne bırakır, Artin iş bulmak içün uzak bir şehre gidecek olsa evlâd-ü-iyâlini Ahmed’e tevdî‘ eder. İstanbul sokaklarına bakılsa Ermeni mağazalarında Türklerin, Türk mağazalarında Ermenilerin muhâfızlık etdiğine dikkat olunur. Çarşıda basmacı Manuk Ağa beş dakika gaybûbet etmek içün dükkâını çorapcı Süleymân Efendi’ye terk eder. Kibâr-ü-sigârdan (büyükler ve küçükler) bir Türk Mu‘âmelât-ı mâliyesine ‘âid bir işi bir Ermeni dostunun nâmus ve vicdânına bırakır, bu iki anasır yekdiğerine öyle emîndir ki köylerde, mahallelerde, hayât-ı zevk-ü-sa‘îde, hattâ Türk uşâk kullanan Ermeni, Ermeni hizmetkâr kullanan Türk evlerinde tamâmiyle yek-diğerine karışmışdır.
Ne münâferet-i mezhbiye ! Ne münâferet-i kavmiye!
Avrupalılar bize sorabilirler: Lâkin arada mukâtelât-ı ‘umûmiye vardı, bu gayr-i kâbil-i inkâr idi. Buna ne denebilirdi?
Bu su’âle, memleketi anlamayan, bu memlekete ‘âid mesâ’il-i hayâtiye ve ictimâ‘îyenin üzerinden hep kuş bakışı bir nigeh-i-ihmâl ile geçen Avrupa’nın bu su’âline, bizler, Türklerle Ermeniler acı bir tebessümle güleriz ve deriz ki : - Hâyır, Mukâtelât-ı ‘umûmîye de yok idi, altı yüz sene Türklük ve Ermenilik düşünülmeyen, altı yüz senenin her türlü müsâ‘adât-ı vesî‘asından istifâde edilmiyerek düşünülmemiş olan bir mes’elenin altı yüz sene sonra kâfe-i revâbıt-ı tekâfüliye-i ictimâ‘iyeyi ( Bütün sosyal dayanışma bağlarını) parçalayacak bir kuvvetle icrâ-yı hükm etmesine nasıl ihtimâl verilir?
- Servet-i Fünûn-
(TANİN Gazetesi’nin orijinal nüshasından Latin harflerine çevrilmiştir.)
11 Receb 1326
26 Temmuz 1324
26 Temmuz 1908
vahiy insan şehir revelation ahlâk etik ethica nüzhet yalan estetik metafizik ebrah doğu batı fıtrat creation yaratılış iyilik kötülük dürüstlük eşref-i mahlûkat kişilik asâlet cesâret vefâ sadâkat ihânet yalan immoralist mitoloji belh’um adâl aere perennius antere genetik şuur terbiye muâşeret muâşaka muvâsalat firâk zarâfet letâfet ferâset panteon rolyef fresk heykel portre gravür ideal ülkü ülkücü kerbelâ aşk keşke cennet cehennem araf âdem havva hâbil kâbil elma haz hayâ hicap gurur hürriyet adâlet musâvat agnostic akıl dacret locig analytical antiq aristokrasi kûrûn-i vustâ giyotin hakikat hikmet paradox dialectic tenkit stoa akademia logos logos spermaticos felâsife gelenek hermeneutic semantic hint upanişad mutezile ihvân-ı safa ilk neden iskenderiye okulu medinetü’l fâzıla hürriyet kölelik rönesans ütopya rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed kur’ân endülüs ibn-i rüşd aristotales şeyh gâlip farâbi platon sokrat marcus aurelius galile mimar sinan kirkedard farabi ibn-i sina ibn-i hâldun kafka taşköprülüzâde gazâli musa cârullah şemseddin sâmi frasheri bergson enver paşa muhammed ikbal hayyam mehmet âkif yâkup cemil şems ibn-i haldun mevlâna ali şeriâti fuzulî ebu’l âlâ el maarrî ahmet mithat efendi cemil meriç nâmık kemal ahmed hamdi tanpınar kemal tahir yahya kemal cahid zarifoğlu dostoyevski tolstoy knut hamsun nietzsche oğuz atay gogol albert camus descartes herman hesse puşkin halil cibran kaşgarlı mahmut tevfik fikret cenap şehabettin neyzen tevfik motzart bach mahler tarkovski suç ve cezâ anna karenina madonna prag istanbul çocuk kalbi sn. petersburg soljenitsin marks kant heraklit hegel el-hamra endülüs kâmus u türkî redhouse wagner kâmus u okyanus lugat-i fransevî iliria shqip meydan larusse şakâyık-ı nûmâniye mevzuâtü’l ulûm abdülkadir merâgi ıtrî muhammed esed michelangelo van gogh cezanne rembrand monet hoca ali rıza ulysess gaze eleni karaindrou sezen aksu golha farid farjad osman hamdi