Oyuna Gelmeyelim...
Oyuna gelmeyelim de, oynanan çocuk oyunu değil…
Ülke altımızdan kayıyor…
*****
“Oyuna gelmeyelim”, kendi oyununu kuran ve oynayan insanlar tarafında ifade ediliyorsa anlamlıdır. Aksi halde pasifliğin, sünepeliğin, korkaklığın, vurdumduymazlığın ta kendisidir.
Tamam oyuna gelmeyelim de nereye gelelim?
Kuduz köpekler ortalığa dökülüp ona buna saldırmaya başlayınca ne yapmak oyuna gelmemektir.
Tabii ki köpeğin metoduyla köpekle mücadele edilmez. Onlarbizi ısırıyor diye tabii ki biz de onları ısırmayacağız…
Peki bunun karşılığı eve çekilip kapıları kapamak mıdır?
Ortalıkta belediye namına bir şey yoksa ve belediye ithaf ekipleri kuduz itlâfı değil de imalâtı ile meşgul ise…
Biz istesek de istemesek de birileri bunları sokağa salacak ve toplum tarafından tepki görmelerini bekleyecektir…
Baktılar olmuyor bizim adımıza sokağa inmek için birilerini şu veya bu şekilde ikna edeceklerdir…
Yıllardır söylüyoruz…
Parmakları sakat olmayan her insan bozkurt işareti yapabilir. Biz istediğimiz kadar bağıralım…Bunlar bizim üyemiz değil diye…
Adamlar bizimle alay eder:
“Ülkü Ocaklarında üye kaydı var mı?” diyerek…
*****
Türkiyeyi yakmak isteyenler bu ateşe toplumun her kesiminden ‘odun’ atmaya çalışacaktır… Unutmayalım ki ateşi en iyi harlandıracak ‘odun’lar ‘milliyetçi odunlar’ olacaktır…
Demek ki yapılması gereken gençlerimizi ‘odun’ olmaktan kurtarmaktan geçer…
Bunun yolu da o gençlere kendi oyunumuzu gösterip o oyunda yer almaları sağlanmalıdır…
Onun için biz de bir oyun kurmalıyız … Onların oyunlarını bozacak bir oyun…
Yoksa ortada sadece tek oyun oynanırsa mutlaka birileri bu oyuna girecek ve kesinlikle bizim adımıza gireceklerdir…
Oyuna gelmeyelim derken oyun dışı kalmayalım…
vahiy insan şehir revelation ahlâk etik ethica nüzhet yalan estetik metafizik ebrah doğu batı fıtrat creation yaratılış iyilik kötülük dürüstlük eşref-i mahlûkat kişilik asâlet cesâret vefâ sadâkat ihânet yalan immoralist mitoloji belh’um adâl aere perennius antere genetik şuur terbiye muâşeret muâşaka muvâsalat firâk zarâfet letâfet ferâset panteon rolyef fresk heykel portre gravür ideal ülkü ülkücü kerbelâ aşk keşke cennet cehennem araf âdem havva hâbil kâbil elma haz hayâ hicap gurur hürriyet adâlet musâvat agnostic akıl dacret locig analytical antiq aristokrasi kûrûn-i vustâ giyotin hakikat hikmet paradox dialectic tenkit stoa akademia logos logos spermaticos felâsife gelenek hermeneutic semantic hint upanişad mutezile ihvân-ı safa ilk neden iskenderiye okulu medinetü’l fâzıla hürriyet kölelik rönesans ütopya rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed kur’ân endülüs ibn-i rüşd aristotales şeyh gâlip farâbi platon sokrat marcus aurelius galile mimar sinan kirkedard farabi ibn-i sina ibn-i hâldun kafka taşköprülüzâde gazâli musa cârullah şemseddin sâmi frasheri bergson enver paşa muhammed ikbal hayyam mehmet âkif yâkup cemil şems ibn-i haldun mevlâna ali şeriâti fuzulî ebu’l âlâ el maarrî ahmet mithat efendi cemil meriç nâmık kemal ahmed hamdi tanpınar kemal tahir yahya kemal cahid zarifoğlu dostoyevski tolstoy knut hamsun nietzsche oğuz atay gogol albert camus descartes herman hesse puşkin halil cibran kaşgarlı mahmut tevfik fikret cenap şehabettin neyzen tevfik motzart bach mahler tarkovski suç ve cezâ anna karenina madonna prag istanbul çocuk kalbi sn. petersburg soljenitsin marks kant heraklit hegel el-hamra endülüs kâmus u türkî redhouse wagner kâmus u okyanus lugat-i fransevî iliria shqip meydan larusse şakâyık-ı nûmâniye mevzuâtü’l ulûm abdülkadir merâgi ıtrî muhammed esed michelangelo van gogh cezanne rembrand monet hoca ali rıza ulysess gaze eleni karaindrou sezen aksu golha farid farjad osman hamdi