‘Kürtler’le Birlikte Yaşamak…
Sözün başında, tırnak içinde kullandığım Kürt kelimesi ile ülkemizde yaşayan Kurmanç ver Zaza’ların tamamını kastetmediğimin bilinmesini isterim.
Bizim, ülkemizde yaşayan, Kurmanç ve Zazaları veya Abhaz, Adige, Boşnak, Arnavut ve Lazları, ayrı bir millet saymadığımız açıktır.
Oğuzları, Kıpçakları, Özbekleri, Kazak, Karaçay ve Uygurları saymadığımız gibi.
Kastettiğim, belirli diller üzerinden ‘Kürt’ diye bir millet oluşturmaya çalışanlardır.
*****
Bugün ‘Kürt realitesi’ni tanımak isteyenlerin büyük bir çoğunluğunun bununla ülke içinde ne tür dinamiklerin devreye gireceğini fark ettiklerini sanmıyorum.
Fark etselerdi, bunun nelere mâl olabileceğini de hesap eder en azından kendileri ve aileleri açısından endişe duyarlardı.
Duyarlardı çünkü, “Kürt Realitesi” bir milletleşme ve bunun doğal sonucu olarak devletleşme projesidir.
Ve dünyanın hiçbir yerinde böylesi projeler “al gülüm-ver gülüm” şeklinde yürümez ve sonuçlanmaz.
*****
Bu görüşümüze itiraz edip, bunu yeni dünyanın takıntısı olan “çok kültürlülük” olarak sunmaya çalışanların, bu sunumlarını diğer ‘etnik’ soslarla çeşitlemeleri gerekmekteydi.
“Kürt Realitesini” de en azından ikiye ayırıp Zaza, Kurmanç ve şeklinde servis etmeliydiler.
O zaman bunları anlayabilir ve birlikte yaşamanın kurallarını yeniden tanzim edebilirdik.
*****
Bütün bunları görmezden gelip bir de bunun üzerine birlikte yaşamayı PKK ve uzantıları aracılığıyla şekillendirmeye çalışmak endişelerimize haklılık kazandırmaktadır.
O örgüt kendi varlık ve millet aidiyetini Türk karşıtlığı zemininde yükseltirken hangi değerler birlikte yaşamanın motor gücü olacak?
Çocuklarımızın katillerini kahramanları olarak görenlerle hangi müşterekte birleşeceğiz?
*****
PKK ve ona paralel gelişen Kürt hareketi, Kürtçe’nin lehçeleri olarak tanımladıkları dilleri konuşan insanlardan bir millet ‘yaratmanın’ gayreti içindedir.
Bunu yaparken de öteki olarak belirlenen Türk’tür.
Kendi varlıklarını ve meşruiyetlerini Türk askerini, Türk öğretmeni, Türk polisini öldürerek; Türk okul ve karakollarını yakarak gösteren bu insanlar, varlıklarını karşıtlığına indirgedikleri bir milletle nasıl birlikte yaşayabilecekler?
*****
Kimse kendini kandırmasın.
Gelişmeler ve bölgedeki gerçekler, bizden kopmak isteyen milyonların varlığını ortaya koymaktadır.
Şimdilik yüksek sesle dillendirmemelerinin sebebi sadece zamanla alâkalıdır ve zamanın da lehlerinde işlediği gün gibi aşikârdır.
*****
Onun için, Türk Milliyetçileri olarak kendimizi lüzumsuz tartışmalardan kurtarıp, gereğini yerine getirmek zorundayız.
Dün olduğu gibi, Kurmanç ve Zaza’lara -diğer bütün halklara yaptığımız gibi- kardeşlik ve dostluk elini uzatırken; “Kürt Milleti” adıyla birlikte yaşamak istediğini söyleyenlere dürüstçe bunun mümkün olamayacağını, çok net ifadelerle söylemek borcundayız.
Bir devletin tek milleti olur.
Ve tarih bu topraklardaki milletin adını bütün dünyaya ilân etmiştir.
Birlikte yaşamanın temel şartı, bu hakikati kabullenmektir.
vahiy insan şehir revelation ahlâk etik ethica nüzhet yalan estetik metafizik ebrah doğu batı fıtrat creation yaratılış iyilik kötülük dürüstlük eşref-i mahlûkat kişilik asâlet cesâret vefâ sadâkat ihânet yalan immoralist mitoloji belh’um adâl aere perennius antere genetik şuur terbiye muâşeret muâşaka muvâsalat firâk zarâfet letâfet ferâset panteon rolyef fresk heykel portre gravür ideal ülkü ülkücü kerbelâ aşk keşke cennet cehennem araf âdem havva hâbil kâbil elma haz hayâ hicap gurur hürriyet adâlet musâvat agnostic akıl dacret locig analytical antiq aristokrasi kûrûn-i vustâ giyotin hakikat hikmet paradox dialectic tenkit stoa akademia logos logos spermaticos felâsife gelenek hermeneutic semantic hint upanişad mutezile ihvân-ı safa ilk neden iskenderiye okulu medinetü’l fâzıla hürriyet kölelik rönesans ütopya rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed kur’ân endülüs ibn-i rüşd aristotales şeyh gâlip farâbi platon sokrat marcus aurelius galile mimar sinan kirkedard farabi ibn-i sina ibn-i hâldun kafka taşköprülüzâde gazâli musa cârullah şemseddin sâmi frasheri bergson enver paşa muhammed ikbal hayyam mehmet âkif yâkup cemil şems ibn-i haldun mevlâna ali şeriâti fuzulî ebu’l âlâ el maarrî ahmet mithat efendi cemil meriç nâmık kemal ahmed hamdi tanpınar kemal tahir yahya kemal cahid zarifoğlu dostoyevski tolstoy knut hamsun nietzsche oğuz atay gogol albert camus descartes herman hesse puşkin halil cibran kaşgarlı mahmut tevfik fikret cenap şehabettin neyzen tevfik motzart bach mahler tarkovski suç ve cezâ anna karenina madonna prag istanbul çocuk kalbi sn. petersburg soljenitsin marks kant heraklit hegel el-hamra endülüs kâmus u türkî redhouse wagner kâmus u okyanus lugat-i fransevî iliria shqip meydan larusse şakâyık-ı nûmâniye mevzuâtü’l ulûm abdülkadir merâgi ıtrî muhammed esed michelangelo van gogh cezanne rembrand monet hoca ali rıza ulysess gaze eleni karaindrou sezen aksu golha farid farjad osman hamdi