
Teşhis Yanlışsa….
Hastalığın teşhisi yanlışsa, tedavi beyhudedir.
Bu noktada tedaviye çalışmak, hastayı kendi haline bırakmaktan daha vahim sonuçlar doğurur.
*****
Bizim kuşak, sorunlara maalesef hep aynı mantıkla yaklaşır:
Düşman her zaman dışımızdadır.
Orta Asya tarihine bakışımız da, İslâm tarihine yaklaşımımız da aynıdır.
Orada Çin’in kadın ve ipeklisi, bu tarafta Abdullah ibn-i Sebe ve müritleri.
Bugün de dışarıdan partimize sızdırılmış ajanlar…
*****
Bunu yaparken Dünya’daki ilk cinayetin bir kardeş tarafından işlendiği hikâyesini de dilimizden düşürmeyiz.
Neden böyle?
Kendimizle yüzleşmekten korktuğumuz için mi?
Bana göre öyle.
Kendimizle yüzleşmekten korktuğumuz için devamlı bahaneler üretiriz.
Bu durumu yüzümüze vuranlardan da nefret ederiz haliyle…
*****
Bir hareketin yönü içe dönükse, mensuplar birbirlerinin hem müttefikleri, hem de rakipleri oluyor.
Kaçınılmaz toplumsal bir kanundur bu.
Ve bir hareketin hem içe hem de dışa dönük durduğu anlar olur.
*****
Dışa dönük zamanlarda elbette fazla sorun çıkmaz.
Ancak hareketin sunduğu imkânların paylaşımı, ister istemez arkadaşları rakip haline getirmektedir.
Söz konusu durum tarih boyunca aynı dinamiklerle şekillenir.
Her teşkilât ve her toplum bu sıkıntıları yaşar.
*****
Bizde de olan farklı değildir.
Ölçülerimiz ve ilkelerimiz oturmadığı için kuralları olan bir kurum haline gelemiyoruz.
*****
Evvela bunu görerek, çözümün zannettiğimizden daha karmaşık olduğunu bilmek ve
anlık öfke ve sloganlarla işlerin çözülmeyeceğini anlamak durumundayız.
*****
Farkındaysak yıllardır hemen hemen aynı insanlar aynı konuları tartışıyoruz.
“Şu şöyle demiş- şu şunu yapmış-ben şöyle demiştim-o böyle demişti…” vesaire…
Ne kazanıldı?
Bütün iyi(!) ülkücüler dışarıda(!).
Kötüler(!) içerde (!)…
Bu mudur?
*****
Ne fikir, ne de fazilet mücadelesi. Çoğunluk, “kendisini gerçekleştirmek” istiyor. Rol yapmanın anlamı yok; dışarıdan bakılınca o kadar açık gözüküyor ki.
Bıldırın ittifakları, yeni yılın rakip kampları haline geliyorsa, dünün dostlukları, bugün düşmanlığa dönüşüyorsa kimsenin kimseye sitem etme hakkı yok demektir.
*****
Bir hareket, ortaya konulması çok kolay olan sayısız çelişkileri tekrarlayıp durarak tedavi edilemez.
Bu yöntemle sadece yeni çelişkiler ortaya çıkar; o kadar.
Boşu boşuna birbirlerini örseleyip durur ülkücüler.
Sonra da musallanın başında ağlaşırlar; “hakkını helâl et!” diye.
vahiy insan şehir revelation ahlâk etik ethica nüzhet yalan estetik metafizik ebrah doğu batı fıtrat creation yaratılış iyilik kötülük dürüstlük eşref-i mahlûkat kişilik asâlet cesâret vefâ sadâkat ihânet yalan immoralist mitoloji belh’um adâl aere perennius antere genetik şuur terbiye muâşeret muâşaka muvâsalat firâk zarâfet letâfet ferâset panteon rolyef fresk heykel portre gravür ideal ülkü ülkücü kerbelâ aşk keşke cennet cehennem araf âdem havva hâbil kâbil elma haz hayâ hicap gurur hürriyet adâlet musâvat agnostic akıl dacret locig analytical antiq aristokrasi kûrûn-i vustâ giyotin hakikat hikmet paradox dialectic tenkit stoa akademia logos logos spermaticos felâsife gelenek hermeneutic semantic hint upanişad mutezile ihvân-ı safa ilk neden iskenderiye okulu medinetü’l fâzıla hürriyet kölelik rönesans ütopya rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed kur’ân endülüs ibn-i rüşd aristotales şeyh gâlip farâbi platon sokrat marcus aurelius galile mimar sinan kirkedard farabi ibn-i sina ibn-i hâldun kafka taşköprülüzâde gazâli musa cârullah şemseddin sâmi frasheri bergson enver paşa muhammed ikbal hayyam mehmet âkif yâkup cemil şems ibn-i haldun mevlâna ali şeriâti fuzulî ebu’l âlâ el maarrî ahmet mithat efendi cemil meriç nâmık kemal ahmed hamdi tanpınar kemal tahir yahya kemal cahid zarifoğlu dostoyevski tolstoy knut hamsun nietzsche oğuz atay gogol albert camus descartes herman hesse puşkin halil cibran kaşgarlı mahmut tevfik fikret cenap şehabettin neyzen tevfik motzart bach mahler tarkovski suç ve cezâ anna karenina madonna prag istanbul çocuk kalbi sn. petersburg soljenitsin marks kant heraklit hegel el-hamra endülüs kâmus u türkî redhouse wagner kâmus u okyanus lugat-i fransevî iliria shqip meydan larusse şakâyık-ı nûmâniye mevzuâtü’l ulûm abdülkadir merâgi ıtrî muhammed esed michelangelo van gogh cezanne rembrand monet hoca ali rıza ulysess gaze eleni karaindrou sezen aksu golha farid farjad osman hamdi