Telvin Hüsn-ü Hat Sahaf Şiir
Anasayfa > Suat Başaran > Bu Sağduyudan(!) Korkmalıyız

Bu Sağduyudan(!) Korkmalıyız


Ailesinin namusu söz konusu edildiğinde, bütün köyü ateşe atmaktan çekinmeyecek insanlar, ‘Türbe Operasyonu’nda tepeden tırnağa ‘Reel Politik’ kesilebiliyorsa işimiz vahim demektir.


Söz konusu insanlar vatan, bayrak gibi değerleri önemsemiyor veya kendi namusuyla eş anlamlı olarak görmüyor olsa büyütülecek bir durum olmazdı.


“Ne yapalım bunların da düşüncesi böyle” der geçerdik.


*****


Evet, vehâmet, “millî haysiyet” kavramının kimi insanlarda bir anlam ifade etmemesinden kaynaklanmıyor.


Vehâmet, millî hassasiyetler noktasında bizden farklı düşünmeyen insanların şu veya bu sebepten bu hissiyatların hilâfına hareket etmelerindedir.


İnsanı korkutan budur.


Korkutan budur çünkü hangi noktalara varacağı iyi kötü kestirilebilinir söz konusu gidişatın.


Saçma sapan yatırlara bir sürü uhrevî anlamlar yükleyen bu millet Süleyman Şah Türbesini “Kâr-zarar” denklemiyle değerlendirmeye başlamışsa, sıranın hangi değerleri geleceği sır olmasa gerektir.


*****


Kavganın zorluğu da buradadır.


Şahsi beklentilere endekslenmiş bir gelecek tahayyülü sarmış herkesi.


Ve bu tahayyülün beslediği muazzam bir sağduyu(!).


Kendi geleceğini put edinmiş ve bu put etrafında inanılmaz bir savunma mekanizmaları geliştirmiş.


Yıkmak mümkün değil gibi.


Ona sunulacak daha tatlı bir dünyalık dışında…


*****


Gelinen nokta sözün bittiği noktadır.


Çok fazla araştırma yapmanın gereği yok.


Bu dönemde kaç ülkücü bürokratın veya Ocak’tan yetişme arkadaşımızın malum partiden aday adaylığı için müracaat ettiğine bakılsın yeter.


Bu Ocak’tan yetişen arkadaşlarımız değerlerin pazarlanmasında vaziyet aldılarsa, toplum tepeden tırnağa “reel politik” kesilse yeridir.


Süleyman Şah Türbesi’ni, sağduyusuna kurban veren bu güruh için artık değerler dolar kuruna endekslenmiş demektir.


Lâfı dolandırmanın ve kıvırmanın bir anlamı kalmamıştır.


Bu sağduyudan(!) ben korkarım arkadaş.



Yorumlar

yılkı KIZILKURT

sayın BAŞARAN, siz / biz ÜLKÜCÜLER, bu milleti bilmiyorum ama bu toplumu ORHAN PAMUK kadar bile tanımıyorsunuz / tanımıyoruz. " KAFAMDA BİR TUHAFLIK " kitabını okudum orhan pamuk un yeni kitabını. 1960 lar dan 2000 li yıllara değin, İSTANBUL da geçiyor hikaye. Anadolu da var kitapta hatta tam merkezde ülkücü bir aile de var. vahşi kapitalizim fırsat vermemiş bu toplumun insanlarının kafasını kaldırmasına, işin özü bu. BOYUN EYMEYİ BİLECEKSİN DİYOR KİTAPTA İSTANBULDA YAŞAYABİLMEK İÇİN. TÜKETİM TOPLUMU, İŞİN ÖZÜNDE, İNSANLARIN TERCİHİ DEĞİL, MECBURİYETİ. SİSTEM BÖYLE KURGULANMIŞ. ORHAN PAMUK CEVABI BELİRLEMİŞ. DİN, MİLLİYETÇİLİK YA DA İNANILAN HERHANGİ BİR İDEOLOJİYİ, İNSANLARIN İSTANBULDA YAŞAMA SAVAŞI VERİRKEN İŞLEDİKLERİ GÜNAHLARI BİR NEBZE OLSUN HAFİFLETEBİLMEK İÇİN ÜZERLERİNE GEÇİRDİKLERİ BİR MASKE OLARAK BELİRLEMİŞ. SAYIN BAŞARAN 20 YÜZYIL BİTTİ. 21 YÜZYILDA HERŞEY FARKLI OLMAKLA BİRLİKTE İNSANLARIN HEPSİ AYNI. ÜLKÜCÜ / İSLAMCI / SOLCU / KÜRTÇÜ / MÜRTÇÜ yok BEN VAR BEN artık. en vahşi kapitalizminin en EN EN BİREYİ var artık. Toprağı bol olsun kör yaşarın dediği gibi GÜZEL İNSANLAR GÜZEL ATLARA BİNİP GİTMİŞLER HEMDE GEÇEN YÜZYILDA. FİLDİŞİ KULENİZDE size mutluluklar dilerim. saygılarımla. yk

Güvenlik Kodu

vahiy  insan  şehir  revelation  ahlâk  etik  ethica  nüzhet yalan estetik  metafizik  ebrah doğu  batı  fıtrat  creation  yaratılış  iyilik  kötülük  dürüstlük  eşref-i mahlûkat  kişilik  asâlet  cesâret  vefâ  sadâkat  ihânet  yalan  immoralist  mitoloji  belh’um adâl  aere perennius  antere  genetik  şuur  terbiye  muâşeret  muâşaka  muvâsalat  firâk  zarâfet  letâfet  ferâset  panteon   rolyef  fresk  heykel  portre  gravür   ideal  ülkü  ülkücü   kerbelâ  aşk keşke  cennet  cehennem  araf  âdem  havva  hâbil  kâbil  elma  haz  hayâ  hicap  gurur  hürriyet  adâlet  musâvat  agnostic  akıl  dacret  locig  analytical  antiq  aristokrasi  kûrûn-i vustâ  giyotin  hakikat  hikmet  paradox  dialectic  tenkit  stoa  akademia  logos  logos spermaticos  felâsife  gelenek  hermeneutic  semantic  hint  upanişad  mutezile  ihvân-ı safa  ilk neden   iskenderiye okulu  medinetü’l fâzıla   hürriyet  kölelik  rönesans  ütopya  rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed  kur’ân  endülüs ibn-i rüşd  aristotales  şeyh gâlip  farâbi  platon  sokrat   marcus aurelius  galile  mimar sinan  kirkedard  farabi  ibn-i sina   ibn-i hâldun  kafka  taşköprülüzâde  gazâli  musa cârullah  şemseddin sâmi frasheri  bergson  enver paşa  muhammed ikbal  hayyam  mehmet âkif  yâkup cemil  şems  ibn-i haldun  mevlâna  ali şeriâti  fuzulî  ebu’l âlâ el maarrî  ahmet mithat efendi  cemil meriç  nâmık kemal  ahmed hamdi tanpınar  kemal tahir  yahya kemal  cahid zarifoğlu  dostoyevski  tolstoy  knut hamsun  nietzsche  oğuz atay gogol  albert camus  descartes  herman hesse  puşkin  halil cibran  kaşgarlı mahmut  tevfik fikret  cenap şehabettin  neyzen tevfik  motzart  bach  mahler  tarkovski  suç ve  cezâ   anna karenina  madonna  prag  istanbul  çocuk kalbi  sn. petersburg  soljenitsin  marks  kant  heraklit  hegel  el-hamra  endülüs  kâmus u türkî  redhouse  wagner  kâmus u okyanus  lugat-i fransevî  iliria shqip  meydan larusse  şakâyık-ı nûmâniye  mevzuâtü’l ulûm  abdülkadir merâgi  ıtrî  muhammed esed  michelangelo van gogh  cezanne  rembrand  monet  hoca ali rıza  ulysess gaze  eleni karaindrou  sezen aksu  golha  farid farjad  osman hamdi

Tasarım : ATS