“Kürt" sorunu vardır...
Önce şuna karar vermemiz gerekiyor; önümüze konulmuş kavramlarla mı soruna çözüm arayacağız? Yoksa o kavramların bizzat sorunun parçası hâline geldiğini, gerçeği örttüğünü görerek mi?
‘Terör sorunu’ mu? ‘Kürt sorunu’ mu?
Ülkücülüğün test sorusu olmuş…
‘Terör sorunu’ diyenler ülkücü, ‘Kürt sorunu’ diyenler eklemlenmiş olanlar!..
İçimize sızmış ajanlar!..
Peki gerçekten öyle mi?
*****
Sıkıntı ‘Kürt sorunu’ kavramıyla, ‘Kürt’ sorununun karıştırılmasından kaynaklanıyor…
Birincisi başkaları tarafından tanımlanan ve içi yine onlar tarafından doldurulan siyasi bir projedir…
İkincisi ise, millî birliğimiz ve vatan bütünlüğümüz noktasında büyük bir tehlike arz eden ‘Kürt milleti inşası’ sürecine dikkat çekme amaçlıdır...
Kimi arkadaşlar aşırı kamuoyu baskısıyla kavramları karıştırmış olabilir…
Hemen bir art niyet aramanın anlamı yok bu sebepten…
Bence, başkalarının içini doldurduğu kavramları kullanarak, muhataplara kendi tezini anlatmanın imkânsızlığının farkına varamamaktan kaynaklanıyor söz konusu durum...
Halbuki onların kavramlarıyla konuyu tartışıp çözüm arayışına çıktığınızda aslında kuralları onların koyduğu bir oyunu oynuyorsunuz demektir…
Söz konusu arkadaşlar ortada bir sorun olduğunu görüyorlar fakat bunu ifade etmek için de ortalıkta dolaşan revaçta argümanlara atıfta bulunarak ilk düğmeyi istem dışı da olsa yanlış ilikliyorlar...
Bu noktada bu söylemin netameli bir söylem olduğunu kabul ediyorum…
Ancak bunun karşılığının meseleyi ‘Terör sorunu’ şeklinde adlandırmak olamayacağının da kabullenilmesi gerekiyor... Zira ‘ulus inşa süreci’nin sonuçları terörden çok daha tahrip edicidir, kalıcıdır…
*****
Şu an çok ciddi bir ‘Kürt’ sorunuyla karşı karşıyayız…
Eğer bunu görmezden gelip, olup biteni teröre indirgersek, terörü bitirmek için yapılan bütün çalışmaları onaylamamız gerekiyor…
Öyle ya madem sorun terör, işte terörü bitiriyorlar!..
"Fakat, ne pahasına" diyorsak demek ki terörün arkasında başka bir sorun olduğunu dolaylı olarak kabul ediyoruz demektir…
*****
Evet Türkiye'de bir ‘Kürt’ sorunu vardır… Terörü ‘araç’ olarak kullanan bir ‘Kürt’ sorunu…
Yoksa karşımızda sırf karışıklık çıksın diye, terör yapan, insanları öldüren manyaklar yok...
Ciddi bir halk desteğini arkasına almış, kendilerince entelektüel birikimleri olan bir toplumsal hareket var karşımızda…
Belli bir coğrafyayı vatanları olarak görüp bizleri işgalciler olarak tanımlayan bir toplumsal hareket…
Ve ne yazık ki bizim tarafta zannettiğimizden çok daha fazla insan onların ortaya attığı saçma sapan "Bu topraklar bizimdir" tezini gerçek sanıyor...
Biz gelmeden bu topraklarda tek dikili taşı olmayanları Anadolu'nun uygarlık kuran kavimlerinden biri zanneden milyonlar var ülkemizde...
*****
Geri kalanın kafası bu kadar karışıkken, ne yaptığını bilen ve etkili bir dış desteğe sahip bu insanlarla önünde sonunda milli mücadele noktasında karşı karşıya geleceğimiz açıktır…
Onun için MHP'nin sorunu doğru tanımlayıp, bir an evvel ‘Terör sorunu’ kavramını revize etmesi elzemdir…
Eğer ‘Kürt sorunu’ ile ‘Kürt’ sorununun sözlü ifadede karıştırılmasından endişe ediliyorsa, o zaman ‘Kürtçülük sorunu’ diyelim…
Yok, halen meseleye ‘Terör sorunu’ deyip duracaksak, “Neden bu millet bize Özel Güvenlik Şirketi muamelesi yapıyor?" diye dertlenip durmayalım…
vahiy insan şehir revelation ahlâk etik ethica nüzhet yalan estetik metafizik ebrah doğu batı fıtrat creation yaratılış iyilik kötülük dürüstlük eşref-i mahlûkat kişilik asâlet cesâret vefâ sadâkat ihânet yalan immoralist mitoloji belh’um adâl aere perennius antere genetik şuur terbiye muâşeret muâşaka muvâsalat firâk zarâfet letâfet ferâset panteon rolyef fresk heykel portre gravür ideal ülkü ülkücü kerbelâ aşk keşke cennet cehennem araf âdem havva hâbil kâbil elma haz hayâ hicap gurur hürriyet adâlet musâvat agnostic akıl dacret locig analytical antiq aristokrasi kûrûn-i vustâ giyotin hakikat hikmet paradox dialectic tenkit stoa akademia logos logos spermaticos felâsife gelenek hermeneutic semantic hint upanişad mutezile ihvân-ı safa ilk neden iskenderiye okulu medinetü’l fâzıla hürriyet kölelik rönesans ütopya rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed kur’ân endülüs ibn-i rüşd aristotales şeyh gâlip farâbi platon sokrat marcus aurelius galile mimar sinan kirkedard farabi ibn-i sina ibn-i hâldun kafka taşköprülüzâde gazâli musa cârullah şemseddin sâmi frasheri bergson enver paşa muhammed ikbal hayyam mehmet âkif yâkup cemil şems ibn-i haldun mevlâna ali şeriâti fuzulî ebu’l âlâ el maarrî ahmet mithat efendi cemil meriç nâmık kemal ahmed hamdi tanpınar kemal tahir yahya kemal cahid zarifoğlu dostoyevski tolstoy knut hamsun nietzsche oğuz atay gogol albert camus descartes herman hesse puşkin halil cibran kaşgarlı mahmut tevfik fikret cenap şehabettin neyzen tevfik motzart bach mahler tarkovski suç ve cezâ anna karenina madonna prag istanbul çocuk kalbi sn. petersburg soljenitsin marks kant heraklit hegel el-hamra endülüs kâmus u türkî redhouse wagner kâmus u okyanus lugat-i fransevî iliria shqip meydan larusse şakâyık-ı nûmâniye mevzuâtü’l ulûm abdülkadir merâgi ıtrî muhammed esed michelangelo van gogh cezanne rembrand monet hoca ali rıza ulysess gaze eleni karaindrou sezen aksu golha farid farjad osman hamdi