
MHP Eleştirileri...
Hayır!..
"Seçim arifesinde eleştiri olur mu?" nakaratını tekrarlamayacağım…
Sadece ülkücülerin MHP'de temsil edilmediği fikrini işleyen bir eleştiri yönteminin yanlışlığının altını çizeceğim; o kadar…
Seçim öncesi veya sonrası fark etmez…
*****
Şahıslara yönelik MHP eleştirileri artık zannedildiğinin aksine oy noktasında partiye zarar vermiyor...
Zararı harekete; hareketin sağlıklı bir şekilde yarınlara taşınmasınadır…
Onun için eleştiriye konu olan kişilerin umurlarında değil bu eleştiriler…
Nasıl olsa onlar işlerini yürütüyorlar…
Yarınlar mı?
Yarını neden düşünsünler ki? Dün onlarındı, bugün de onların; yarının da onların olacağından oldukça eminler...
İki kere ikinin dört ettiği kadar emin…
Onların yarınlarıyla bizim yarınlarımız farklı çünkü…
Onların yarınları demek, kendilerinin ve çocuklarının geleceğidir…
Bizlerin sırtından zaten yeterince güç ve kariyer depoladılar…
Bu güç ve kariyer daha yıllar yılı sırtımızda boza pişirmelerine yeter de artar bile...
Yarını neden düşünsünler?
Yarından neden endişe etsinler?
*****
Endişe edenler yok mu?
Elbette var...
İşte bu eleştiriler bir tek onları yaralıyor…
Kimi ülkücüler, yaptıkları eleştirilerle sadece samimi ülküdaşlarını üzüyorlar…
Ülkü Ocaklı belli isimlerin aday yapılmaması "ülkücüler dışlandı" diye yorumlanırsa, bundan kim alınır?
Tabii ki listelerdeki ülkücüler...
Öyle değil mi?
Burada isim vermek istemiyorum…
Kendim dâhil aday olamayan ülkücülerin, aday olanlardan üstünlükleri ne?
Ya da onların bizden eksikleri?
Öyleyse neden ısrarla ülkücüler üzerinden eleştiri yapılır da ülkücülük üzerinden yapılmaz?
Neden herkes gerçeği bildiği halde, iradenin kim tarafından şekillendiği gün gibi ortadayken hedef saptırır, yetkisiz insanları suçlar?
Neden ısrarla bu tavrın kardeşliğimizi zedelediği ve ülkücüleri birbirine hasım haline getirdiği görmezden gelinir?
Neden benzerleri hasım yapma üzerine kurgulanan altın dengeye omuz verilir?
Ve neden oyunu bozacak yegâne davranışın ülkücü kardeşliğe sımsıkı sarılmak olduğu gerçeği savsaklanır?
*****
Listede yer alan veya partide etkili yerlerdeki ülkücülerin büyük çoğunluğu, "Bana ilişmeyen yılan bin yaşasın" tavırları sebebiyle eleştiriyi elbette hak ediyor… Ülküdaşlarına karşı yapılan haksızlığa sessiz kalmaları, sürdürülen hayatın fikirleri de zamanla değiştireceği gerçeğini göz ardı etmeleri, kendi küçük dünyalarına evrensel davayı feda etmeleri tabii ki günah hanelerine işleniyor… Ancak bunlar geride durup onları eleştiren büyük çoğunluğun da ortak günahlarıdır...
Onun için "ülkücüler dışlandı" eleştirisi havada kalıp lüzumsuz şekilde bir birlerine benzeyenlerin benlik kavgasına dönüşüyor…
Anlamsız bir şekilde bir birimizin kalbini kırıyor ve bu kısır döngü içerisinde mevsimlik ittifaklar kuruyoruz…
Mevsimler değiştikçe, kişilerin mevzi değiştirdiği ittifaklar…
*****
"Adalet" kavramını içselleştirip hareketin temel kavramı haline getirmeden şahıslar üzerinden yürütülen eleştiriler sadece eleştirilen yapıya güç verir…
Herkesin şahsi beklentiler doğrultusunda hizalandığı bir yapıda ise arzulan son şey adalettir…
Mutlaka bir eleştiri yapılacaksa bu meseleye de kafa yorulsun…
Ve mümkünse seçim sonuna bırakalım bunu da...
vahiy insan şehir revelation ahlâk etik ethica nüzhet yalan estetik metafizik ebrah doğu batı fıtrat creation yaratılış iyilik kötülük dürüstlük eşref-i mahlûkat kişilik asâlet cesâret vefâ sadâkat ihânet yalan immoralist mitoloji belh’um adâl aere perennius antere genetik şuur terbiye muâşeret muâşaka muvâsalat firâk zarâfet letâfet ferâset panteon rolyef fresk heykel portre gravür ideal ülkü ülkücü kerbelâ aşk keşke cennet cehennem araf âdem havva hâbil kâbil elma haz hayâ hicap gurur hürriyet adâlet musâvat agnostic akıl dacret locig analytical antiq aristokrasi kûrûn-i vustâ giyotin hakikat hikmet paradox dialectic tenkit stoa akademia logos logos spermaticos felâsife gelenek hermeneutic semantic hint upanişad mutezile ihvân-ı safa ilk neden iskenderiye okulu medinetü’l fâzıla hürriyet kölelik rönesans ütopya rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed kur’ân endülüs ibn-i rüşd aristotales şeyh gâlip farâbi platon sokrat marcus aurelius galile mimar sinan kirkedard farabi ibn-i sina ibn-i hâldun kafka taşköprülüzâde gazâli musa cârullah şemseddin sâmi frasheri bergson enver paşa muhammed ikbal hayyam mehmet âkif yâkup cemil şems ibn-i haldun mevlâna ali şeriâti fuzulî ebu’l âlâ el maarrî ahmet mithat efendi cemil meriç nâmık kemal ahmed hamdi tanpınar kemal tahir yahya kemal cahid zarifoğlu dostoyevski tolstoy knut hamsun nietzsche oğuz atay gogol albert camus descartes herman hesse puşkin halil cibran kaşgarlı mahmut tevfik fikret cenap şehabettin neyzen tevfik motzart bach mahler tarkovski suç ve cezâ anna karenina madonna prag istanbul çocuk kalbi sn. petersburg soljenitsin marks kant heraklit hegel el-hamra endülüs kâmus u türkî redhouse wagner kâmus u okyanus lugat-i fransevî iliria shqip meydan larusse şakâyık-ı nûmâniye mevzuâtü’l ulûm abdülkadir merâgi ıtrî muhammed esed michelangelo van gogh cezanne rembrand monet hoca ali rıza ulysess gaze eleni karaindrou sezen aksu golha farid farjad osman hamdi