
Ey ülkücü!
Aslında ‘rol nedir?’ bilirsin ey ülkücü!
Oyun ne demek bilirsin.
Fakat nedense rolle gerçeği karıştırdığın çok olur.
Hayatı tiyatro gibi oynayanlar, duygularını istismar ederler bu yüzden.
*****
Erol Taş lânet adamın tekiydi halkımızın gözünde.
Ediz Hun ideal damat adayı.
Sinemada ne gördüyse ona inandı halkımız.
Rol olduğunu kabullenemedi bir türlü.
Ne dayaklar yemişti halktan rahmetli Erol Taş.
Büyük ihtimal halkımıza en yakın olanlar filmlerde hep kötü rolleri oynayanlardı.
Filmlerde mükellef sofralarda oturan aktörler fakir sofralarına kurulurlardı kendi evlerinde.
Yavan ekmek kemirenlerse, kral sofralarında doyururlardı karınlarını.
*****
Bunları elbette bilirsin ey ülkücü!
Bilirsin. Belki de halkımızın bu halleriyle eğlenirsin.
Büyük ihtimalle çocuksuz bir hanımefendinin bir televizyon dizisindeki rolü sebebiyle yılın annesi seçilmesiyle de eğlenmişsindir.
Ama sen!
Rolleri sebebiyle kimleri nerelere lâyık gördün?
Hiç düşündün mü?
Halen kimleri nerelere lâyık gördüğünü düşündün mü hiç?
*****
Neden?
Neden böylesin?
Neden yakından tanıdığın geçmişine ve mücadelesine şahitlik ettiğin ülküdaşlarına mikroskopla bakarken, yıldızlara karşı ışık görmüş bıldırcına dönersin?
Neden senin derdinle asla dertlenmemiş, durumu iyiyken dönüp bakmamış, başkasına haksızlık yapılırken oralı olmamış insanları büyük dâvâ adamı olarak selâmlarsın?
Neden sana asla benzemeyeni, kendinden sanırsın; neden?
Neden takla atmak için hiçbir fırsatı kaçırmayan, kulağı ve gözü her ân makama bakan insanlara ilke adamı, duruş insanı muamelesi çekersin?
*****
Evine gitmediğin, evine gelmeyen, beraber yol yürümediğin, kavgalara girmediğin, birlikte korkmadığın, birlikte ağlayıp gülmediğin insanlara sırf yaptığı rol yüzünden verdiğin değer biçtiğin pâye nedendir, ey ülkücü?
*****
Ey Ülkücü!
Biraz da kendin için hüzünlen.
Biraz da kendine benzeyenler için.
Maaşları yerinde, geçim sıkıntısı çekmeyen ve asla senin vereceğin o büyük kavgada yer almayacak insanlar için tasalanma.
Kendi değerini bil ey ülkücü!
Kimseyi bir yerlere hazırlama.
Sen hazırlan!
vahiy insan şehir revelation ahlâk etik ethica nüzhet yalan estetik metafizik ebrah doğu batı fıtrat creation yaratılış iyilik kötülük dürüstlük eşref-i mahlûkat kişilik asâlet cesâret vefâ sadâkat ihânet yalan immoralist mitoloji belh’um adâl aere perennius antere genetik şuur terbiye muâşeret muâşaka muvâsalat firâk zarâfet letâfet ferâset panteon rolyef fresk heykel portre gravür ideal ülkü ülkücü kerbelâ aşk keşke cennet cehennem araf âdem havva hâbil kâbil elma haz hayâ hicap gurur hürriyet adâlet musâvat agnostic akıl dacret locig analytical antiq aristokrasi kûrûn-i vustâ giyotin hakikat hikmet paradox dialectic tenkit stoa akademia logos logos spermaticos felâsife gelenek hermeneutic semantic hint upanişad mutezile ihvân-ı safa ilk neden iskenderiye okulu medinetü’l fâzıla hürriyet kölelik rönesans ütopya rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed kur’ân endülüs ibn-i rüşd aristotales şeyh gâlip farâbi platon sokrat marcus aurelius galile mimar sinan kirkedard farabi ibn-i sina ibn-i hâldun kafka taşköprülüzâde gazâli musa cârullah şemseddin sâmi frasheri bergson enver paşa muhammed ikbal hayyam mehmet âkif yâkup cemil şems ibn-i haldun mevlâna ali şeriâti fuzulî ebu’l âlâ el maarrî ahmet mithat efendi cemil meriç nâmık kemal ahmed hamdi tanpınar kemal tahir yahya kemal cahid zarifoğlu dostoyevski tolstoy knut hamsun nietzsche oğuz atay gogol albert camus descartes herman hesse puşkin halil cibran kaşgarlı mahmut tevfik fikret cenap şehabettin neyzen tevfik motzart bach mahler tarkovski suç ve cezâ anna karenina madonna prag istanbul çocuk kalbi sn. petersburg soljenitsin marks kant heraklit hegel el-hamra endülüs kâmus u türkî redhouse wagner kâmus u okyanus lugat-i fransevî iliria shqip meydan larusse şakâyık-ı nûmâniye mevzuâtü’l ulûm abdülkadir merâgi ıtrî muhammed esed michelangelo van gogh cezanne rembrand monet hoca ali rıza ulysess gaze eleni karaindrou sezen aksu golha farid farjad osman hamdi