
GELİN MHP’Yİ SANDIĞA GÖMELİM!
Temel ile Dursun kavgaya tutuşmuşlar.
Temel’de küçük bir çakı… Dursun’da kocaman bir kama…
Temel kaçıyor, Dursun kovalıyor…
Dursun alabildiğine kızgın; bağırıyor:
“Ula Temel! Seni yakalarsam derini yuzup davul yapacak, düğunlerde çalup oynayacağum”
Temel hem kaçıyor, hem de cevap yetiştiriyor:
“Nah yakalarsun, nah yuzersun, nah davul yapup oynarsun”.
Kovalamaca devam ettikçe yukarıdaki diyalog birkaç kez tekrarlanıyor…
Neyse, çıkmaz bir sokağa giriyor Temel; kaçış yok…
Elinde küçük bir çakı, bir çakıya bakıyor bir de karşısında elinde kocaman bir kamayla duran Dursun’a…
Dursun Temel’ı kıstırmış olmanın keyfiyle tehdidi yineliyor…
Temel’deki korku yerini büyük bir öfkeye bırakıyor… Belden yukarısını sıyırıyor ve elindeki çakıyı hınçla kendi vucüduna saplayıp çıkartıyor… Bunu yaparken rakibine meydan okumayı elinden bırakmıyor tabii:
“Ulan Dursun! Beni yakalasan da derimden davul yapamayacasun, ahan patladuyurum oni”.
*****
Evet, geliniz MHP’yi sandığa gömelim…
Peki, ne elde etmek için?
Hem “Devlet Bahçeli MHP’yi bitirecek” deyip hayıflanmak, hem de MHP’yi sandığa gömme çağrısı yapmak, Devlet Bey’in –varsa- MHP’yi bitirme operasyonuna katkı sağlamak değilse nedir?
Ne kaybedecek Devlet Bey, Genel Başkanlığı mı?
Şüpheli; fakat diyelim ki ayrıldı…
MHP ne olacak?
Onu sandığa gömenler tekrar sandıktan çıkartabilecekler mi?
Hiç sanmam…
Yıkmada başarılı olanların, aynı başarıyı yapmada da gösterdiklerine hiç şahit olmadım çünkü…
*****
Kendimizi kandırmayalım…
Kötü yönetiliyorsak vebal bizimdir…
Sadece son imza süreci bile bunu bütün çıplaklığıyla ortaya koymuştur…
Hele arkadaşlarımızın gözaltı sürecindeki ferasetimiz, vefamız, adamlığımız…
Tüy dikmiştir tüy…
Onun için, Genel Merkez yöneticilerine kızacağımıza, kendimize bakalım…
Unutulmasın ki iktidar altın tepside sunulmaz kimseye…
‘Rağmen’ kazanılır iktidar; bütün olumsuzluklara rağmen…
Onun için önce kendimize çekidüzen verelim…
Gerisi kendiliğinden gelecektir…
Bunu son imza sürecinde de anlayamadıysak, hiçbir şey anlayamayacağız demektir…
O zaman herkes başka meşgaleler arasın kendine…
vahiy insan şehir revelation ahlâk etik ethica nüzhet yalan estetik metafizik ebrah doğu batı fıtrat creation yaratılış iyilik kötülük dürüstlük eşref-i mahlûkat kişilik asâlet cesâret vefâ sadâkat ihânet yalan immoralist mitoloji belh’um adâl aere perennius antere genetik şuur terbiye muâşeret muâşaka muvâsalat firâk zarâfet letâfet ferâset panteon rolyef fresk heykel portre gravür ideal ülkü ülkücü kerbelâ aşk keşke cennet cehennem araf âdem havva hâbil kâbil elma haz hayâ hicap gurur hürriyet adâlet musâvat agnostic akıl dacret locig analytical antiq aristokrasi kûrûn-i vustâ giyotin hakikat hikmet paradox dialectic tenkit stoa akademia logos logos spermaticos felâsife gelenek hermeneutic semantic hint upanişad mutezile ihvân-ı safa ilk neden iskenderiye okulu medinetü’l fâzıla hürriyet kölelik rönesans ütopya rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed kur’ân endülüs ibn-i rüşd aristotales şeyh gâlip farâbi platon sokrat marcus aurelius galile mimar sinan kirkedard farabi ibn-i sina ibn-i hâldun kafka taşköprülüzâde gazâli musa cârullah şemseddin sâmi frasheri bergson enver paşa muhammed ikbal hayyam mehmet âkif yâkup cemil şems ibn-i haldun mevlâna ali şeriâti fuzulî ebu’l âlâ el maarrî ahmet mithat efendi cemil meriç nâmık kemal ahmed hamdi tanpınar kemal tahir yahya kemal cahid zarifoğlu dostoyevski tolstoy knut hamsun nietzsche oğuz atay gogol albert camus descartes herman hesse puşkin halil cibran kaşgarlı mahmut tevfik fikret cenap şehabettin neyzen tevfik motzart bach mahler tarkovski suç ve cezâ anna karenina madonna prag istanbul çocuk kalbi sn. petersburg soljenitsin marks kant heraklit hegel el-hamra endülüs kâmus u türkî redhouse wagner kâmus u okyanus lugat-i fransevî iliria shqip meydan larusse şakâyık-ı nûmâniye mevzuâtü’l ulûm abdülkadir merâgi ıtrî muhammed esed michelangelo van gogh cezanne rembrand monet hoca ali rıza ulysess gaze eleni karaindrou sezen aksu golha farid farjad osman hamdi