Telvin Hüsn-ü Hat Sahaf Şiir
Anasayfa > Suat Başaran > İstişârenin Zayıf Noktaları…

Siyaset Dersleri. 6


İstişârenin Zayıf Noktaları…



İstişârede temel sorun, istişâre halkasında yer alacakların belirlenmesidir…


Genel görüş, istişâre nerede yapılacaksa oradaki insanların tamamının görüşlerinin alınmasıdır …


Bana göre doğru olan, istişâreden önce buraya katılacak insanlarda aranan özelliklerin belirlenmesi ve bu ölçüte uyan insanların halkaya kabul edilmesidir…


Çünkü, gelişigüzel belirlenmiş istişâre heyeti, eşitlik ilkesinin yanlış yorumuyla çok daha önemli olan ‘adalet ilkesi’in yaralanmasına sebebiyet vermektedir…


Bu ise daha işin başında adaletsizlik demektir…


Tabii ilkelerin taraftarlığı değil, dâvâ adamlığını nitelendirmesi şartıyla…


*****


İşin bir de Genel Merkez boyutu vardır…


Genel Merkez yetkilileri istişâre için bir bölgeye giderken, kafalarında isimlerle ilgili müspet- menfî değerlendirmeler mutlaka oluşur…


Bunlar,  istihbaratî  bilgilerin  yanında geçmiş ilişkilerin etkileriyle de oluşabilir…


Genel Merkez yetkililerinin bir yere gitmeden evvel isimlerle ilgili detaylı araştırma yapmaları çok mantıklı gibi görünse de gitmeden yani istişâre başlamadan kararın aşağı yukarı netleşmesi gibi olumsuzluğa hizmet ettiği de açıktır…


Hele merkezî yetkilinin bu niyeti bir şekilde yerel yöneticilerin kulağına gitmişse, ‘torpilli aday’ a karşı doğal bir muhalefet oluşur…


Onun için bu noktada benim görüşüm “Yerel İstişâare Halkası”ndaki insanların tamamıyla konuşmadan, merkezde bir isim üzerinde uzlaşmanın yanlış olduğu yönündedir.


Çünkü  hem merkeze gelen bilgiler sağlıklı olmayabilir hem de geçmişine bakarak değerlendirilen adayın bölgedeki son durumu...


Bir örnekle açarsak:


Meselâ bir insan öğrencilik yıllarında çok iyi mücadele etmiş olabilir. Ancak yerleştiği şehirdeki sonraki yaşantısı, geçmiş mücadelesini gölgelemektedir. Bu insan geçmişin mücadelesi doğrultusunda değerlendirmeye tabi tutulursa yerelde bir tepki kaçınılmaz olur.


İstenildiği kadar okul yıllarında ne büyük fedakârlıklar yaptığı anlatılsın; oradaki insanlar hâl-i hazırdaki yaşantısını değerlendireceklerdir ve de sonuna kadar haklıdırlar…


*****


Bir sıkıntı da hakkında gizli ilişkileri noktasında  kesin bilgiler  olan birinin yerelde sevilmesidir…


Genel Merkez yöneticileri en çok bu noktada bunalır…


Adamın iki taraflı çalıştığına eminsin ama bunu yerel yöneticilere anlatamıyorsun…


Türkiye’den ziyade yurtdışında en büyük sıkıntılardan biridir bu…


İşte bu durumda genel merkez görevlisi yıpranmayı göze alır…


İstişarede en çok oy alanı veto eder.


İlk bakışta doğru gibi gelen ve eski tecrübeler ışığında oluşan bu tavır da bana göre terk edilmelidir…


Eğer bir insan istişâre heyetine seçildiyse bilgilendirilmeyi de hak ediyor demektir…


“Efendim istihbarat elâmanını deşifre edersek bilmediğimiz yeni biri içimize sokulur”eskimiş bir görüştür ve günümüz dünyasında pratik değeri hiç yoktur…


Genel Merkez Yöneticisi bu bilgiyi yerel idareciler ve istişâre heyetiyle paylaşmalı ve veto gerekçesini açıklamalıdır…


*****


Gelelim istişâreyle seçimin en sorunlu yönüne:


Dışarda söylenen ile içerdeki söylemin çelişmesi…


Günlük hayatta sürekli yan yana olan insanlar, birbirlerini pek kırmak istemezler…


Örnekleyelim:


İçlerinden biri yönetici olmak isteğini çıtlatır.


Tepki olumludur: “Senden iyisini mi bulacağız”; insanın hevesini kesin isteğe dönüştüren bir tepki…


Bunu üzerine diğer üyeler üzerinde de zemin yoklar… Sonuç öyle umut vericidir ki, aday olduğunu açıklar…


Genel Merkezden yöneticiler gelir, istişâreye oturur ve başka birini atayıp giderler.


Şimdi adamın ruh halini bir düşünün…


İstişâreye katılanların çoğunluğuyla görüşmüş olduğu için ve kendisini salık verdiklerinden emindir…


Doğal olarak Genel Merkez yöneticilerini suçlar…


Peki ne olmuştur da kendisi atanmamıştır?


Çünkü yüzüne karşı kırmamak için olumlu konuşanlar içeride başka konuşmuşlardır ve bunu onun duymasını istememektedirler…


Sonuçta sır ve günah Genel Merkezin üzerinde kalır…


(Aksi durumlar mutlaka olur, yani gerçekten istenen, hiçbir gerekçe gösterilmeden sırf ikili ilişkiler sebebiyle atanmaz. Ancak biz merkezin iyi niyetli olması durumunda bile oluşan aksaklıkları ve zorlukları konu edindiğimiz için art niyet üzerinde durmadık. Zaten art niyet olan yerde söylenecek söz de yoktur. Okuyucular bunu göz önüne alırsa memnun olurum. Hele Genel Merkez savunuculuğu gibi ucuz polemiklere yeltenenlere diyeceğim tek şey onları Allah(c.c) a havale ettiğimdir)


Onlarce kez yukarıdaki durumla karşılaşmış biri olarak görüşüm, seçimlerin -dernek statüsü olan ve düzenli üyesi bulunan yerlerde- istişâre sonucu değil, normal sandık konularak gizli yapılması yönündedir…


“Merkez yıpransa da, yereldeki insanlar arasına kırgınlık girmesin” düşüncesi de gerçekçi değildir…


Zaten orada başka  birisinin  atanması bölgede ikiliğin çıkmasına sebebiyet vermektedir…


Üstüne üstlük Genel Merkez’in adaleti neden yara alsın…


Yorumlar

osman KOÇER

istşare halkasına oturacak kişilerin hesapsız adamlardan seçilmiş olması, alınacak kararların sağlıklı olmasını sağlayağını düşünürüm.
şahsi çıkar ve menfaat peşinde koşanlar fikirlrini de bu istikamette yönlendirirler.osaman koçer Bartın ülkü ocakları eski il başkanı

Güvenlik Kodu

vahiy  insan  şehir  revelation  ahlâk  etik  ethica  nüzhet yalan estetik  metafizik  ebrah doğu  batı  fıtrat  creation  yaratılış  iyilik  kötülük  dürüstlük  eşref-i mahlûkat  kişilik  asâlet  cesâret  vefâ  sadâkat  ihânet  yalan  immoralist  mitoloji  belh’um adâl  aere perennius  antere  genetik  şuur  terbiye  muâşeret  muâşaka  muvâsalat  firâk  zarâfet  letâfet  ferâset  panteon   rolyef  fresk  heykel  portre  gravür   ideal  ülkü  ülkücü   kerbelâ  aşk keşke  cennet  cehennem  araf  âdem  havva  hâbil  kâbil  elma  haz  hayâ  hicap  gurur  hürriyet  adâlet  musâvat  agnostic  akıl  dacret  locig  analytical  antiq  aristokrasi  kûrûn-i vustâ  giyotin  hakikat  hikmet  paradox  dialectic  tenkit  stoa  akademia  logos  logos spermaticos  felâsife  gelenek  hermeneutic  semantic  hint  upanişad  mutezile  ihvân-ı safa  ilk neden   iskenderiye okulu  medinetü’l fâzıla   hürriyet  kölelik  rönesans  ütopya  rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed  kur’ân  endülüs ibn-i rüşd  aristotales  şeyh gâlip  farâbi  platon  sokrat   marcus aurelius  galile  mimar sinan  kirkedard  farabi  ibn-i sina   ibn-i hâldun  kafka  taşköprülüzâde  gazâli  musa cârullah  şemseddin sâmi frasheri  bergson  enver paşa  muhammed ikbal  hayyam  mehmet âkif  yâkup cemil  şems  ibn-i haldun  mevlâna  ali şeriâti  fuzulî  ebu’l âlâ el maarrî  ahmet mithat efendi  cemil meriç  nâmık kemal  ahmed hamdi tanpınar  kemal tahir  yahya kemal  cahid zarifoğlu  dostoyevski  tolstoy  knut hamsun  nietzsche  oğuz atay gogol  albert camus  descartes  herman hesse  puşkin  halil cibran  kaşgarlı mahmut  tevfik fikret  cenap şehabettin  neyzen tevfik  motzart  bach  mahler  tarkovski  suç ve  cezâ   anna karenina  madonna  prag  istanbul  çocuk kalbi  sn. petersburg  soljenitsin  marks  kant  heraklit  hegel  el-hamra  endülüs  kâmus u türkî  redhouse  wagner  kâmus u okyanus  lugat-i fransevî  iliria shqip  meydan larusse  şakâyık-ı nûmâniye  mevzuâtü’l ulûm  abdülkadir merâgi  ıtrî  muhammed esed  michelangelo van gogh  cezanne  rembrand  monet  hoca ali rıza  ulysess gaze  eleni karaindrou  sezen aksu  golha  farid farjad  osman hamdi

Tasarım : ATS