Telvin Hüsn-ü Hat Sahaf Şiir
Anasayfa > Suat Başaran > Darbenin Bir de Alkışlayan Halkı Vardı…

Darbenin Bir de Alkışlayan Halkı Vardı…


Sevgili Servet Avcı Darbe’nin doktorlarını yazdı…


İyi de etti.


Darbelerle tam olarak hesaplaşabilmek için bütün unsurlarını masaya yatırmak, yargının önüne çıkarmak ve en azından teşhir olmalarını sağlamak lazım…


Bütün unsurlarıyla yargılanmalı 12 Eylül darbesi bence de…


Peki halkı ne yapacağız?


Her zaman haklı olan halkı!..


Darbede devrilen siyâsî liderlere %80’in üstünde oy verirken de haklı, darbe anayasasına %90’ın üstünde oy verirken de haklı olan halkı…


Halkı kim yargılayacak?


*****


Büyük haksızlıkları yıllar sonra değerlendirirken ve suçlamalar yaparken bir noktayı gözden kaçırıyoruz:


İşkencecilerin bu toplumun ürünleri ve bizlerden bir parça olduğu gerçeğini…


-Bir ülkücü ya da devrimci, o dönemde karşıt görüşlü birine işkence yapan asker ya da polise ne kadar karşı çıktı…


Mamak’ta yatan arkadaşlardan dinledik bazı ülkücü askerlerin kendilerine yardım ettiğini.


Mutlaka devrimci askerler de kendi görüşünde olanlara yardım etmiştir…


Ya diğerlerine?


Bir -ülkücü ya da devrimci- asker köyüne gittiğinde komünist veya faşistlere(!) nasıl dayak attığını kendi yandaşlarına anlatmamış mıdır sizce?


Emin olun anlatmıştır…


*****


Darbenin bir de hukukçuları vardı; her şeye hukukî(!) kılıf hazırlayan hukukçuları…


Asker, polis, gardiyan, doktor…


Hepsi onların o günkü hukukî(!) korumaları altında marifetlerini sergilediler…


Bugün de onları yargılayacaklar…


Dünün zalimlerinden, -velev ki diğer zalimler eliyle- hesap sormak yüreğimizi soğutacak elbette…


Onların hesap vermesi mevcut zalimleri yarın için endişeye düşürecektir şüphesiz ve bu da bir şeydir…


İntikamın psikolojik rahatlığı da cabası…


*****


Eksik olan hukuk nosyonumuz ve adalet telâkkimiz…


Çok gerilere gitmeye gerek yok…


Dünün mazlumlarının ne tür zalimler ve despotlar haline geldiklerini görüyoruz…


Darbelerle hesaplaşmak, şahıslar kadar zihniyetlerle de hesaplaşmaktır…


Kendimizle ve geçmişimizle, şuuraltımızla hesaplaşmaktır…


Dünün suçlularını adalet önüne çıkarmaya çalışırken, bize işkence edenler kadar, ‘bizden’ işkencecileri unutmamalıyız…


Bu hesaplaşmaya hazır mıyız?


Bu hesaplaşmayı yaptığımız zaman, adil bir dünyayı hak ediyoruz demektir…


*****


Başa dönersek…


Darbenin bir de onu alkışlayan halkı vardı…


Bu halk şimdi de başkalarını alkışlıyor…


Ülküdaşlarımız içeride işkence görürken, zulüm altında inlerken zalimleri alkışlayan halk bizim halkımızdı…


Hüseyin Kurumahmutoğlu başındaki takke yüzünden başını verirken, diğer takkeli başlar yönetimin bir tarafında ihale kovalıyordu…


Sevgili kardeşim Servet geçen hafta muhteşem bir yazıya imza atmıştı:


“Bu Bizim Hikâyemiz” idi başlığı…


Onun için affına sığınarak diyorum ki bu da bizim hikâyemiz kardeşim, bizim hikâyemiz…


Sözü edilen yazının muhatapları ülkücüler ve MHP idi…


O hikâyeyi genişletirsek, Türkiye Cumhuriyeti Devlet’i ve Türk Milleti hikâyenin kahramanları olur…


*****


Halkı yargılayabilir miyiz?


Evet, kendimizin de o halkın bir parçası olduğu gerçeğini göz ardı etmeden elbette yargılayabiliriz…


II.Dünya savaşından sonra galipler hemen hemen bütün Alman halkını mahkûm ettiler…


Onları zindanlara tıkmadılar elbette…


Fakat olan bitenden sorumlu olduklarını beyinlerine kazıdılar…


Bizimkinin daha zor olduğunu kabul ediyorum…


Zor çünkü dışarıdakini suçlamak daha kolaydır…


Yargılamak zorunda olduğumuz halk ise, biziz…


Dayımız, emmimiz, komşumuz, aynı safta namaz kıldıklarımızdır…


Önce kendimizden başlamak üzere halkayı genişleterek sormamız lâzım:


Haksızlıklar karşısında ne yapıyoruz?


Kendimiz ve yakınlarımız değil, hiç tanımadıklarımız hatta düşmanlarımız haksızlığa uğradığında ne tepkiler veriyoruz?


“Ne işimize yarayacak?”  diyebilirsiniz…


Yarayacak çünkü bu sorgulamayı yaptığımızda işkenceyi meşrûlaştıranın kendimiz olduğunu göreceğiz…


Ancak ucu bize değdiğinde acıyı hissedebiliyoruz… Bizden olmayanların acılarına öyle kayıtsız kalıyoruz ki onlara acı çektirenleri teşvik ediyor bu kayıtsızlığımız…


Düşmanına neyi revâ görüyorsan, aynısına müstehaksın demektir…


Salgın hastalık gibidir zulüm, ne kadar tepkisiz kalırsan o kadar çabuk sarar senin vücudunu da…


*****


Eğer gerçekten özgür bir ülkede yaşamak istiyorsak, sorumluluk bilinci gelişmiş fertlerden oluşmuş bir toplumu inşayla başlamalıyız işe…


“Hastalıkları bizim bünyemiz üretiyor” gerçeğini idrak ise ilk adımdır bu uzun yolda...


*****


Onun için diyorum ki darbenin bir de onu alkışlayan halkı vardı…


O alkışlayan halkı bir şekilde sorumluluk dairesine sokamadığımız ve ‘adalet’ kavramıyla tanıştıramadığımız ânda, zalimler sadece mahiyet değiştirir o kadar; zulüm olanca hızıyla devam eder…


Bugün olduğu gibi…


 


Yorumlar

Güvenlik Kodu

vahiy  insan  şehir  revelation  ahlâk  etik  ethica  nüzhet yalan estetik  metafizik  ebrah doğu  batı  fıtrat  creation  yaratılış  iyilik  kötülük  dürüstlük  eşref-i mahlûkat  kişilik  asâlet  cesâret  vefâ  sadâkat  ihânet  yalan  immoralist  mitoloji  belh’um adâl  aere perennius  antere  genetik  şuur  terbiye  muâşeret  muâşaka  muvâsalat  firâk  zarâfet  letâfet  ferâset  panteon   rolyef  fresk  heykel  portre  gravür   ideal  ülkü  ülkücü   kerbelâ  aşk keşke  cennet  cehennem  araf  âdem  havva  hâbil  kâbil  elma  haz  hayâ  hicap  gurur  hürriyet  adâlet  musâvat  agnostic  akıl  dacret  locig  analytical  antiq  aristokrasi  kûrûn-i vustâ  giyotin  hakikat  hikmet  paradox  dialectic  tenkit  stoa  akademia  logos  logos spermaticos  felâsife  gelenek  hermeneutic  semantic  hint  upanişad  mutezile  ihvân-ı safa  ilk neden   iskenderiye okulu  medinetü’l fâzıla   hürriyet  kölelik  rönesans  ütopya  rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed  kur’ân  endülüs ibn-i rüşd  aristotales  şeyh gâlip  farâbi  platon  sokrat   marcus aurelius  galile  mimar sinan  kirkedard  farabi  ibn-i sina   ibn-i hâldun  kafka  taşköprülüzâde  gazâli  musa cârullah  şemseddin sâmi frasheri  bergson  enver paşa  muhammed ikbal  hayyam  mehmet âkif  yâkup cemil  şems  ibn-i haldun  mevlâna  ali şeriâti  fuzulî  ebu’l âlâ el maarrî  ahmet mithat efendi  cemil meriç  nâmık kemal  ahmed hamdi tanpınar  kemal tahir  yahya kemal  cahid zarifoğlu  dostoyevski  tolstoy  knut hamsun  nietzsche  oğuz atay gogol  albert camus  descartes  herman hesse  puşkin  halil cibran  kaşgarlı mahmut  tevfik fikret  cenap şehabettin  neyzen tevfik  motzart  bach  mahler  tarkovski  suç ve  cezâ   anna karenina  madonna  prag  istanbul  çocuk kalbi  sn. petersburg  soljenitsin  marks  kant  heraklit  hegel  el-hamra  endülüs  kâmus u türkî  redhouse  wagner  kâmus u okyanus  lugat-i fransevî  iliria shqip  meydan larusse  şakâyık-ı nûmâniye  mevzuâtü’l ulûm  abdülkadir merâgi  ıtrî  muhammed esed  michelangelo van gogh  cezanne  rembrand  monet  hoca ali rıza  ulysess gaze  eleni karaindrou  sezen aksu  golha  farid farjad  osman hamdi

Tasarım : ATS