Cevap Bekliyorum…
Gelişmiş demokrasilerde “seçmeni manipüle etmek” olarak yorumlanacak ve direkt olarak yargının ilgi alanına girecek olan “kaset operasyonları” maalesef bizde siyâsî dedikodu, şantaj ve hamle malzemesi ve politik magazin olarak algılanıyor. Manipüle edilen seçmen tercihlerinin sandığın neticelerini nasıl değiştirdiğiyle başta kasetlerin hedefi MHP olmak üzere kimse alâkadar olmuyor. Sanki böyle bir skandal yaşanmamış gibi, herkes duymadım, görmedim, bilmiyorum diyerek üç maymunu oynuyor…
Ve ben, yaklaşık iki ay önce sorduğum sorumu tekrarlıyorum:
“Kasetçilerin ve müfterilerin (varsa) şantajcıların üzerine gidecek misiniz?”
****
O yazıdan sonra samimiyetinden şüphe etmediğim birçok arkadaş sitem etti…
Bir kısmı gereksiz gördü, kimisi de belden aşağı vurmakla itham etti…
Eleştiri haklarına saygı duyuyorum…
Ancak, yine de fikrimde ısrar ediyor ve Sayın Genel Başkan’ın, hareketi “kaset gölgesinden”, hareketin tepesindeki “kaset giyotini”nden kurtarmak borcunda olduğunun altını kalın çizgilerle çiziyorum…
Tepesinde her ân inebilecek bir giyotinin soğuğunu hisseden bir kafanın ve bir kolektif yapının“özgür” olma ihtimali, “bağımsız”olma, “bağımsız” düşünme, “bağımsız” hareket etme, “bağımsız” karar alma, “bağımsız” politika belirleme imkân ve ihtimali yoktur.
Bu sebeple kurultaya kadar aynı soruları sormaya devam edeceğim…
Devam edeceğim çünkü, bunları yapamayan bir lider ve yönetiminin hareketi sağlıklı ve tehdit tehlikesinden bağımsız olarak yönetebileceğine inanmıyorum.
Bu görüşümü herkesle her platformda tartışmaya açığım…
******
Yanlış anlamalar umurumda değil…
Soruyu çok açık ve net olarak sordum, soruyorum ve soracağım…
Anlamazlıktan gelenlere onlardan beklediğimi de açıkça yazayım…
İlk ve en önemlisi olarak Gülerce ve Babahan’ın malûm imâları hakkında yapıldığı söylenen suç duyurusunun sonucu hakkında ciddi bir basın toplantısı…
Saniyen, Genel Merkez’i üç gün dinlediği iddia edilen arabanın ve röntgencilerin arkasındaki ellerin âkibetini yine kamuoyu önünde tartışmak…
Bunlar yapılmadığında, ya da yasak savmak şeklinde geçiştirildiğinde(bu güne kadar olduğu gibi) inanacağım ki, korkuyorsunuz, inanacağım ki tepenizdeki giyotinin soğukluğu ensenizde hâlâ…
Yapıldığında ise özür dileyeceğim, büyük bir zevk ve samimiyetle…
*****
Beni belden aşağı vurmakla hatta gereksiz işlerle uğraşmakla ithâm edenler halen işin geldiği vahim noktayı görmezden geliyorlar maalesef…
Yıllar yılı yapıldığı gibi, görmezden gelince yok olacağını sanıyoruz sorunların…
*****
“Operasyon partisi olmayacağız” demişti Sayın Genel Başkan, seçildikten sonra…
Bu söz “daha evvel operasyon partisiydik” anlamına gelmez elbet…
Başbuğ’un ölümünden sonra ‘heveslenenler’e bir cevap idi şüphesiz…
Bir takım ‘emekliler’in ‘derin’ faaliyetlerine karşı “gözüm üzerinizde” demek için idi.
Genel Başkan’ı alkışlamıştım o zaman, halen alkışlıyorum o sözleri…
Ve de önemsiyorum…
Kasetlere bu kadar takılmamım bir nedeni de bu…
Birileri hep bizi operasyon partisi olarak görmek istiyor…
Daha evvel o dönemin muktedirleriydi bunlar…
Şimdi de yeni döneminkiler…
Bu kasetler bunun için diye düşünüyorum bu sebeple…
Maksat, bizleri “Operasyon Partisi” yapmak…
*****
Bunu kırmanın tek yolu var:
Bütün gücümüzle meselenin üzerine gitmek ve yüzleşmek… Üzerimizdeki operasyonları boşa çıkarmak.. Sırtımızdaki kamburlardan kurtulmak ve arınmak…
Bu kadar basit…
Peki, neden savsaklanıyor?
Cevap bekliyorum; halen yüreği, vicdânı olan ülkücülerden bir cevap…
vahiy insan şehir revelation ahlâk etik ethica nüzhet yalan estetik metafizik ebrah doğu batı fıtrat creation yaratılış iyilik kötülük dürüstlük eşref-i mahlûkat kişilik asâlet cesâret vefâ sadâkat ihânet yalan immoralist mitoloji belh’um adâl aere perennius antere genetik şuur terbiye muâşeret muâşaka muvâsalat firâk zarâfet letâfet ferâset panteon rolyef fresk heykel portre gravür ideal ülkü ülkücü kerbelâ aşk keşke cennet cehennem araf âdem havva hâbil kâbil elma haz hayâ hicap gurur hürriyet adâlet musâvat agnostic akıl dacret locig analytical antiq aristokrasi kûrûn-i vustâ giyotin hakikat hikmet paradox dialectic tenkit stoa akademia logos logos spermaticos felâsife gelenek hermeneutic semantic hint upanişad mutezile ihvân-ı safa ilk neden iskenderiye okulu medinetü’l fâzıla hürriyet kölelik rönesans ütopya rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed kur’ân endülüs ibn-i rüşd aristotales şeyh gâlip farâbi platon sokrat marcus aurelius galile mimar sinan kirkedard farabi ibn-i sina ibn-i hâldun kafka taşköprülüzâde gazâli musa cârullah şemseddin sâmi frasheri bergson enver paşa muhammed ikbal hayyam mehmet âkif yâkup cemil şems ibn-i haldun mevlâna ali şeriâti fuzulî ebu’l âlâ el maarrî ahmet mithat efendi cemil meriç nâmık kemal ahmed hamdi tanpınar kemal tahir yahya kemal cahid zarifoğlu dostoyevski tolstoy knut hamsun nietzsche oğuz atay gogol albert camus descartes herman hesse puşkin halil cibran kaşgarlı mahmut tevfik fikret cenap şehabettin neyzen tevfik motzart bach mahler tarkovski suç ve cezâ anna karenina madonna prag istanbul çocuk kalbi sn. petersburg soljenitsin marks kant heraklit hegel el-hamra endülüs kâmus u türkî redhouse wagner kâmus u okyanus lugat-i fransevî iliria shqip meydan larusse şakâyık-ı nûmâniye mevzuâtü’l ulûm abdülkadir merâgi ıtrî muhammed esed michelangelo van gogh cezanne rembrand monet hoca ali rıza ulysess gaze eleni karaindrou sezen aksu golha farid farjad osman hamdi