İşte Demokrasi Bu!
İstanbul’da ilçe defterleri ilde saklanıyordu.
Demokrasimiz zarar görmesin diye(!).
Ee ne de olsa demokrasi “Lafta değil, özde bağlılık ister ve hoşgörüyü gerektirir…”
Defterler İl’de durmalıydı ki, demokrasi zedelenmesin, kem gözlerin nazarı değmesin…
“Unutmayalım ki, özgürlük ve demokrasi bir ufuk ve samimiyet meselesidir.” özdeyişi gereği bir ileri aşamaya daha ulaştı demokrasimiz…
Artık İlçe delegeleri büyüklerimiz tarafından onaylanacak…
İlçe başkanları delegeleri belirleyip, “büyüklerimiz”e gönderecekler, onlar da belirlenmiş delegeler arasında sızmış/sızdırılmış olan, “demokrasi ve hoşgörü düşmanları”nı, “ufuksuz ve samimiyetsizler”i ayıklayacaklar…
Çankaya ilçede uygulandı ve sonuç “tatmin edici”(!) oldu… Darısı İstanbul’daki ilçelerin başına(!)…
Böylece demokrasimizi kemiren çok sayıdaki “hain” MHP üyeleri arasından ayıklanmış olacak …
Allah korusun önlem alınmazsa, demokrasinin “yılmaz bekçileri” olan “büyüklerimiz”e rey vermeme gibi demokrasiyle bağdaşmayan, tamamen dış güçlerin etkisinde bir eylemin içerisinde olabilirdi “büyüklerimiz”in tensip ve kabullerinden, akreditasyonlarından geçmemiş üyeler…
Doğrusu da bu zaten(!)..
Yoksa iş, işleri güçleri MHP’ye zarar vermek olan ilçe başkanlarımıza kalsa ‘hain’den, “demokrasi düşmanları”ndan, “ufuksuz ve samimiyetsizler”den geçilmezdi delege listeleri…
*****
İşte demokrasi zekâsı, işte demokratik işbilirlik, işte demokratik olgunluk, işte demokratik ufuk, işte demokratik samimiyet buna derler(!)..
Esas olan seçmeni seçmektir…
Gerçek demokrasi böyle olur…
Ben seni seçeyim; sen de beni seç…
Bir nevi “seç beni, seveyim seni”…
Yani büyüğümüzün buyurduğu gibi:
Karşılıklı “samimiyet” ve “hoşgörü”...
*****
Bu güzel yöntemin tek aksayan yönü “Genel Seçimler”.
Maalesef Genel Seçimlerde yüksek demokrasi normlarına sahip değil ülkemiz…
Neredeyse her önüne gelen oy kullanıyor…
Onun için “büyüklerimiz”in bu işe bir el atması gerekiyor…
Bu parti içi demokrasiyi(!) ülke geneline yayarak Türkiye’deki seçmeni de büyüklerimiz belirlesin; bakalım kim tutar bizi o zaman…
*****
Ey akl-ı selim, ey siyâsî ahlâk, hangi dehlizlere gizlen
vahiy insan şehir revelation ahlâk etik ethica nüzhet yalan estetik metafizik ebrah doğu batı fıtrat creation yaratılış iyilik kötülük dürüstlük eşref-i mahlûkat kişilik asâlet cesâret vefâ sadâkat ihânet yalan immoralist mitoloji belh’um adâl aere perennius antere genetik şuur terbiye muâşeret muâşaka muvâsalat firâk zarâfet letâfet ferâset panteon rolyef fresk heykel portre gravür ideal ülkü ülkücü kerbelâ aşk keşke cennet cehennem araf âdem havva hâbil kâbil elma haz hayâ hicap gurur hürriyet adâlet musâvat agnostic akıl dacret locig analytical antiq aristokrasi kûrûn-i vustâ giyotin hakikat hikmet paradox dialectic tenkit stoa akademia logos logos spermaticos felâsife gelenek hermeneutic semantic hint upanişad mutezile ihvân-ı safa ilk neden iskenderiye okulu medinetü’l fâzıla hürriyet kölelik rönesans ütopya rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed kur’ân endülüs ibn-i rüşd aristotales şeyh gâlip farâbi platon sokrat marcus aurelius galile mimar sinan kirkedard farabi ibn-i sina ibn-i hâldun kafka taşköprülüzâde gazâli musa cârullah şemseddin sâmi frasheri bergson enver paşa muhammed ikbal hayyam mehmet âkif yâkup cemil şems ibn-i haldun mevlâna ali şeriâti fuzulî ebu’l âlâ el maarrî ahmet mithat efendi cemil meriç nâmık kemal ahmed hamdi tanpınar kemal tahir yahya kemal cahid zarifoğlu dostoyevski tolstoy knut hamsun nietzsche oğuz atay gogol albert camus descartes herman hesse puşkin halil cibran kaşgarlı mahmut tevfik fikret cenap şehabettin neyzen tevfik motzart bach mahler tarkovski suç ve cezâ anna karenina madonna prag istanbul çocuk kalbi sn. petersburg soljenitsin marks kant heraklit hegel el-hamra endülüs kâmus u türkî redhouse wagner kâmus u okyanus lugat-i fransevî iliria shqip meydan larusse şakâyık-ı nûmâniye mevzuâtü’l ulûm abdülkadir merâgi ıtrî muhammed esed michelangelo van gogh cezanne rembrand monet hoca ali rıza ulysess gaze eleni karaindrou sezen aksu golha farid farjad osman hamdi