MHP Bir Markadır…
MHP Genel Başkanlığına lâyık(!) biri aranırken, görmezden gelinen bir nokta var:
Bu nokta MHP’nin bir marka olduğudur…
Aynı zamanda -iyi kötü- kurumlaşma yolunda iyi adımlar atmıştır…
Sayın Genel Başkan’ın bu noktadaki emeği gerçekten takdire şayandır…
Kendisine rağmen Hareket’in aldığı oy, Genel Başkan’ı aşan bir kurumsal kimliğin oturmuş olduğunun en büyük kanıtıdır…
Evet, bizler yeni kurulan, kimsenin bilmediği bir yapıya Genel Başkan seçmeyeceğiz…
Türkiye’nin oy açısından üçüncü büyük partisidir söz konusu olan…
Bu sebeple tanınırlık, bilinirlik o kadar büyük bir sorun değildir.
Değildir çünkü, seçilen seçildiği gün bütün Türkiye tarafından tanınacaktır…
*****
MHP delegesinin tercih edeceği bir aday ister istemez Türkiye’nin gündemine oturacaktır ve merak uyandıracaktır…
Gevezelik hastalığından muzdarip olmayan aklı başında ve vaktinde sorumluluk yüklenmiş her ülkücü MHP Genel Başkanlığını yapabilecek donanıma sahiptir…
O’nun MHP’yi iktidara taşıyıp taşıyamayacağı, Türk Milletinden bir karşılık bulup bulamayacağı seçildikten sonraki iştir… Başarırsa devam eder başaramazsa bırakır…
Biz eğer ülkücü harekete güvenemezsek, milletten bize güvenmesini nasıl isteyeceğiz…
*****
Kendi değerlerimizi aşağılaya aşağılaya, onlara dudak büke büke, etrafta yaralamadık ülkücü komadık…
Her yerde değer gören ülküdaşlarımız nedense öz hareketlerinde lâyık oldukları değeri göremiyor…
Bakıyorsun kendi konumunda en üst noktaya çıkmış, mesleğinde Türkiye’nin sayılı isimlerinden olan birçok ülküdaşımız, ülküdaşları tarafından neredeyse, ebleh muamelesine tabi tutuluyor…
Sonra da aynı insanlar ülkücünün kıymetinin bilinmemesinden şikâyet ediyor…
Sanki kendisi ülküdaşının değerini biliyormuş gibi…
*****
Artık biat kültürü terk edilmelidir…
Her şeyi bilen, en doğru kararı veren, yanılmaz, yanıltılamaz lider tahayyüllerini bir kenara bırakılıp, “eşitler arası birinci” yi bulmanın yolları aranmalıdır…
Bu da pek tabii ki çoğunluğun iradesini kabul etmekten geçer.
Onun için her çıkan adaya çamur atmayı bırakıp, delegenin vereceği karara saygı duymayı öğrenmeliyiz…
Yeryüzünde eleştirilmeyecek bir insan yoktur…
Herkesin, “işte bu!” diyeceği aday hayaldir onun için…
*****
Arkadaşlar bazen nasıl bir hareket üzerinde konuşmuş olduklarını unutarak, uç bir örneği göstererek: “şimdi, delege bu adamı seçerse de onu kabul mu edeceğiz” şeklinde MHP delegesini aşağılayan bir tavır sergileyebilmektedir… Sanki kendilerinin gördüğünü MHP Büyük Kurultay Delegesi görmeyecek…
Sanki kendilerini sahip olduğu hassasiyetlere sözü edilen delege sahip değil…
*****
Büyük Kurultay sabahına kadar, tüzükteki aday olma şartlarını yerine getirip o kadar üst kurul delegesini imzasını alabilmiş her aday saygıyı hak ediyor demektir…
Bırakalım artık zayıf-kuvvetli aday tartışmasını…
Onları güreş tutturmayacağız…
Bırakalım da bunun kararını delege versin…
Yoksa bizler delegelerden daha mı akıllıyız…
*****
Liderin önemini inkâr ediyor değiliz…
Ülke siyasetinde bunun örnekleri ortada…
Yine ortada olan bir şey var ki o da liderin kendi şartlarını kendinin oluşturduğudur…
Yani içimizde bir lider varsa zaten o şartlarını oluşturup ortaya çıkacaktır…
Bizim konuştuğumuz, bir kurumsal yapıya Genel Başkan seçmektir…
Çünkü elimizden gelecek ancak budur…
vahiy insan şehir revelation ahlâk etik ethica nüzhet yalan estetik metafizik ebrah doğu batı fıtrat creation yaratılış iyilik kötülük dürüstlük eşref-i mahlûkat kişilik asâlet cesâret vefâ sadâkat ihânet yalan immoralist mitoloji belh’um adâl aere perennius antere genetik şuur terbiye muâşeret muâşaka muvâsalat firâk zarâfet letâfet ferâset panteon rolyef fresk heykel portre gravür ideal ülkü ülkücü kerbelâ aşk keşke cennet cehennem araf âdem havva hâbil kâbil elma haz hayâ hicap gurur hürriyet adâlet musâvat agnostic akıl dacret locig analytical antiq aristokrasi kûrûn-i vustâ giyotin hakikat hikmet paradox dialectic tenkit stoa akademia logos logos spermaticos felâsife gelenek hermeneutic semantic hint upanişad mutezile ihvân-ı safa ilk neden iskenderiye okulu medinetü’l fâzıla hürriyet kölelik rönesans ütopya rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed kur’ân endülüs ibn-i rüşd aristotales şeyh gâlip farâbi platon sokrat marcus aurelius galile mimar sinan kirkedard farabi ibn-i sina ibn-i hâldun kafka taşköprülüzâde gazâli musa cârullah şemseddin sâmi frasheri bergson enver paşa muhammed ikbal hayyam mehmet âkif yâkup cemil şems ibn-i haldun mevlâna ali şeriâti fuzulî ebu’l âlâ el maarrî ahmet mithat efendi cemil meriç nâmık kemal ahmed hamdi tanpınar kemal tahir yahya kemal cahid zarifoğlu dostoyevski tolstoy knut hamsun nietzsche oğuz atay gogol albert camus descartes herman hesse puşkin halil cibran kaşgarlı mahmut tevfik fikret cenap şehabettin neyzen tevfik motzart bach mahler tarkovski suç ve cezâ anna karenina madonna prag istanbul çocuk kalbi sn. petersburg soljenitsin marks kant heraklit hegel el-hamra endülüs kâmus u türkî redhouse wagner kâmus u okyanus lugat-i fransevî iliria shqip meydan larusse şakâyık-ı nûmâniye mevzuâtü’l ulûm abdülkadir merâgi ıtrî muhammed esed michelangelo van gogh cezanne rembrand monet hoca ali rıza ulysess gaze eleni karaindrou sezen aksu golha farid farjad osman hamdi