Radyolarını Yeni Açanlar İçin…
Radyolu yıllarda maç spikerlerinin en çok tekrarladığı cümlelerden biriydi: “Radyolarını yeni açan dinleyiciler için maçın skorunu tekrarlıyoruz”…
Başından beri radyoyu dinleyenler için bu tekrarlar sıkıcıydı…
Öyle ki, dinleyiciye her dakika başı yineleniyor gibi gelirdi…
Radyoyu geç açtığımızda ise skoru merak ederdik...
O zaman sanki zaman geçmek bilmez; maçın skorunu hatırlatmayan spikere kızardık…
*****
Yıllar evvel verdiğim cevapları yinelememi isteyen okuyucu yorumları bana bu eski günleri hatırlattı…
Eski okuyucularımdan özür dileyerek 'radyosunu yeni açan' bu arkadaşlar için bütün bu eski yazdıklarımı tekrarlamalı mıyım?
Bence hayır!..
Sonuçta bütün bunları yazarak özeleştirimi yapmışım ve bunların hemen hemen hepsi kayıtlı…
Ayrıca ne yazarsam yazayım, eskiden bir şekilde bana kin besleyen insanları teskin etmem mümkün değil…
*****
Bir de takıntılı olanlar var...
Bütün eleştirilerimin sebebinin 'koltuk sevdası' olduğuna inanmış olanlar…
Başka sebeplerin olabileceğini anlamaları mümkün de görünmüyor…
Alişan Başkan anlatmıştı:
Beş-altı kör yemek yiyormuş…
Bir ara içlerinden biri karşısındakine çıkışmış:
“Niye zeytinleri çifter çifter yiyorsun?”
Karşıdaki ilk an şaşırmış ve “yemiyorum” demiş…
Sonra da “Senin de gözün görmüyor; zeytinleri çifter çifter yediğimi nereden çıkardın?” diyerek sormuş saf saf...
Karşılık vermiş bizimki:
“Çünkü ben çifter çifter yiyorum da!”
*****
İnsanlar için ne önemliyse o noktadan değerlendiriyorlar meseleyi…
Ne yapabilirim ki?
vahiy insan şehir revelation ahlâk etik ethica nüzhet yalan estetik metafizik ebrah doğu batı fıtrat creation yaratılış iyilik kötülük dürüstlük eşref-i mahlûkat kişilik asâlet cesâret vefâ sadâkat ihânet yalan immoralist mitoloji belh’um adâl aere perennius antere genetik şuur terbiye muâşeret muâşaka muvâsalat firâk zarâfet letâfet ferâset panteon rolyef fresk heykel portre gravür ideal ülkü ülkücü kerbelâ aşk keşke cennet cehennem araf âdem havva hâbil kâbil elma haz hayâ hicap gurur hürriyet adâlet musâvat agnostic akıl dacret locig analytical antiq aristokrasi kûrûn-i vustâ giyotin hakikat hikmet paradox dialectic tenkit stoa akademia logos logos spermaticos felâsife gelenek hermeneutic semantic hint upanişad mutezile ihvân-ı safa ilk neden iskenderiye okulu medinetü’l fâzıla hürriyet kölelik rönesans ütopya rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed kur’ân endülüs ibn-i rüşd aristotales şeyh gâlip farâbi platon sokrat marcus aurelius galile mimar sinan kirkedard farabi ibn-i sina ibn-i hâldun kafka taşköprülüzâde gazâli musa cârullah şemseddin sâmi frasheri bergson enver paşa muhammed ikbal hayyam mehmet âkif yâkup cemil şems ibn-i haldun mevlâna ali şeriâti fuzulî ebu’l âlâ el maarrî ahmet mithat efendi cemil meriç nâmık kemal ahmed hamdi tanpınar kemal tahir yahya kemal cahid zarifoğlu dostoyevski tolstoy knut hamsun nietzsche oğuz atay gogol albert camus descartes herman hesse puşkin halil cibran kaşgarlı mahmut tevfik fikret cenap şehabettin neyzen tevfik motzart bach mahler tarkovski suç ve cezâ anna karenina madonna prag istanbul çocuk kalbi sn. petersburg soljenitsin marks kant heraklit hegel el-hamra endülüs kâmus u türkî redhouse wagner kâmus u okyanus lugat-i fransevî iliria shqip meydan larusse şakâyık-ı nûmâniye mevzuâtü’l ulûm abdülkadir merâgi ıtrî muhammed esed michelangelo van gogh cezanne rembrand monet hoca ali rıza ulysess gaze eleni karaindrou sezen aksu golha farid farjad osman hamdi