Ülkücülük üzerine notlar…(5)
İnsanı merkeze koyduğunu söyleyenler sadece kelime oyunu yaparlar…
Öyle olsaydı; beşerî güdüler ahlâkla sınırlandırılmazdı…
Peşinden gittiğimiz zaten bir kurgudur, gerçek değil…
Kurgu; ‘doğal olan’ ı bizim için ‘anlamlı’ kılan şeydir…
Ne ‘millet’ derken mevcut ahaliyi; ne de ‘insan’ derken omuriliği gelişmiş yaratıkları işaret etmekteyiz…
Yürüyebilen ve sesler çıkaran yaratık, kurgumuza yaklaştığı müddetçe insan olur…
İnancımız bunun son merhalesine ‘insan-ı kâmil’ diyor…
Yani meselemiz, insanı olduğu gibikabuletmek değildir…
İnsanın, beşer yönünü bilmek başka, onu o şekilde kabul etmek başkadır…
Bir fikrî disiplinin insanı temel alması, fikrin ham maddesinin insan olmasındandır…
O ham maddeyi kendi kurgusu gereğince yoğurur…
Aynı şekilde milletin değerleri, bütün bir tarih boyunca inancımızın imbiğinden süzülmüş değerlerdir…
Âdetler ve alışkanlıklar, temel değer yargısı olarak nitelendirilemez…
Bunlar sadece siyaset söyleminde göz önünde bulundurulurlar o kadar…
*****
Her ideoloji gibi, Ülkücülük de bir kurgudur…
Fikrin maddeye yön vermesinin savunulmasıdır, ülkücülük…
Bu yönüyle materyalizme temelden itirazı vardır…
Dünyalık beklentilere ‘ülkü’ denilmesi; cinsel açlıkla aşkın karıştırılması gibidir, onun için…
*****
Ülkü ve ülkücülük bugün için özel bir isimdir âmenna…
Ancak o özel ismin içinde saklanan bir ‘öz’ de bilinmelidir…
Mensupları için “Ülkücülük” adını seçen iradenin, kelimenin muhtevasının kavranmasını arzuladığı ortadadır…
9 Işık’da, ülkücülüğün, Türkiye’nin kalkınmasına indirgendiği gibi bir izlenim veren ifadeler bu arzuyu gölgelemez…
Sadece hedefler hiyerarşisine vurgudur bunlar…
*****
Ülkücü insan, siyasî ve fikrî donanıma sahip olmanın yanısıra, isim olarak benimsediği kelimenin muhtevasına doğru da bir iç yolculuğa çıkmak zorundadır…
O zaman sadece siyasi bir otoriteye ve fikre bağlanmanın ülkücülüğü karşılamayacağını anlar ve yolculuğu tamamladığında kemâle erer…
Bu ifade, ülkücülüğün bir takım soyut kavramlar içerisine hapsedilmesinin kabullenilmesi anlamına gelmez…
Şeriattan ayrılan bâtınî yorumlar neyse, fikir ve teşkilâttan kopuk ‘ülkücülük’ yorumları da öyledir…
Bunun tersinden okunuşu; ‘Hakikat’ten soyutlanmış şeriat neyse, ‘öz’ ü içselleştir(e)memiş ‘teşkilât ülkücüsü’ de o dur…
Kırkambar Not: 'Ülkücülük üzerine notlar'ın ilk dördü daha evvel başka yerlerde yayınlandı..
vahiy insan şehir revelation ahlâk etik ethica nüzhet yalan estetik metafizik ebrah doğu batı fıtrat creation yaratılış iyilik kötülük dürüstlük eşref-i mahlûkat kişilik asâlet cesâret vefâ sadâkat ihânet yalan immoralist mitoloji belh’um adâl aere perennius antere genetik şuur terbiye muâşeret muâşaka muvâsalat firâk zarâfet letâfet ferâset panteon rolyef fresk heykel portre gravür ideal ülkü ülkücü kerbelâ aşk keşke cennet cehennem araf âdem havva hâbil kâbil elma haz hayâ hicap gurur hürriyet adâlet musâvat agnostic akıl dacret locig analytical antiq aristokrasi kûrûn-i vustâ giyotin hakikat hikmet paradox dialectic tenkit stoa akademia logos logos spermaticos felâsife gelenek hermeneutic semantic hint upanişad mutezile ihvân-ı safa ilk neden iskenderiye okulu medinetü’l fâzıla hürriyet kölelik rönesans ütopya rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed kur’ân endülüs ibn-i rüşd aristotales şeyh gâlip farâbi platon sokrat marcus aurelius galile mimar sinan kirkedard farabi ibn-i sina ibn-i hâldun kafka taşköprülüzâde gazâli musa cârullah şemseddin sâmi frasheri bergson enver paşa muhammed ikbal hayyam mehmet âkif yâkup cemil şems ibn-i haldun mevlâna ali şeriâti fuzulî ebu’l âlâ el maarrî ahmet mithat efendi cemil meriç nâmık kemal ahmed hamdi tanpınar kemal tahir yahya kemal cahid zarifoğlu dostoyevski tolstoy knut hamsun nietzsche oğuz atay gogol albert camus descartes herman hesse puşkin halil cibran kaşgarlı mahmut tevfik fikret cenap şehabettin neyzen tevfik motzart bach mahler tarkovski suç ve cezâ anna karenina madonna prag istanbul çocuk kalbi sn. petersburg soljenitsin marks kant heraklit hegel el-hamra endülüs kâmus u türkî redhouse wagner kâmus u okyanus lugat-i fransevî iliria shqip meydan larusse şakâyık-ı nûmâniye mevzuâtü’l ulûm abdülkadir merâgi ıtrî muhammed esed michelangelo van gogh cezanne rembrand monet hoca ali rıza ulysess gaze eleni karaindrou sezen aksu golha farid farjad osman hamdi