
İhanet Skalası…
Hareketimizin hainlerle imtihanı çok eski yıllara dayanır…
Ancak yine de en bereketlileri 12 Eylül’ü takip eden yıllardır…
O dönemlerde en büyük hainler ANAP’la iş tutanlardı…
Aşağıdaki hikâyeler de onların üzerinedir…
İsim yazmayalım, zaten bilen biliyor; bırakalım bilmeyen bilmediğiyle kalsın…
Bu ANAP’lı eski ülkücü(!) büyüğümüz, Ziraat Mühendisleri Birliği’nde bir konferans vermeye kalktı.
Gençlik müşâvirimiz “veremez” dedi…
Veremedi…
Ülkücülerin yoğun ilgisi(!) sözü edilen büyük dâva(!) adamının konferans vermesine imkân tanımadı…
Rivâyet o ki bu olaydan sonra bu zât-ı muhterem gençlik müşâvirimizi telefonla arayarak, “köpeğin köpekliğini yapıyorsunuz”demiş…
Gençlik müşâvirimiz, kendisini Meclis’teki odasında ziyaret etmiş…
Hâl hatır sorarak tasmasını başına geçirip dönmüş…
Hikâye bitmiş mi?
Bitmemiş…
Aradan yıllar geçmiş…
Bu sefer o gençlik müşaviri hain olmuş…’92 de ayrılıp ayrı parti kurmuşlar…
O ANAP’lı büyüğümüzü Başbuğumuzla birlikte Hollanda Türk Federasyonu Kurultayına katılmak üzere Almanya’ya gelince karşılayanlar arasında ben de vardım…
Onun yüzüne bakarken o yıllarda baş hainlerimizden olan can ağabeyimi düşündüm durdum…
Hayatımdaki en çarpıcı hain değiş-tokuşu budur…
*****
Evet bizde böyle bir ihanet skalası vardır… Büyük çoğunluğun yolu bu skaladaki ihanet noktasına mutlaka düşer…
Bunu derken ihaneti sulandırdığımız zannedilmesin.
Öyle olaylar var ki insana başka bir kelime seçeneği bırakmıyor…
Meselâ hayatî bir seçimde rakip partini seçim otobüsüne çıkıp boy göstermek gibi…
Etimesgut mahalli seçimlerinde bir büyüğümüz(!) bunu yapmıştı…
O zaman Yeni Düşünce’de yazan Eski Genel Başkanlarımızdan biri açık açık ihanet olarak nitelendirmişti bu davranışı ve bence de haklıydı…
Ne yazık ki ihanet skalası burada da kendini göstermiş, ihanet eden yuvaya dönüp hain(!) likten kurtulmuş, onu suçlayan hain(!) oluvermişti…
*****
Bu süreç halen devam edip duruyor…
Bakalım ne zaman özeleştiri kültürü hâkim olacak hareketimizde ve ucu sinemizi deşen bu ihanet oklarını çıkarıp atacağız hayatımızdan.
vahiy insan şehir revelation ahlâk etik ethica nüzhet yalan estetik metafizik ebrah doğu batı fıtrat creation yaratılış iyilik kötülük dürüstlük eşref-i mahlûkat kişilik asâlet cesâret vefâ sadâkat ihânet yalan immoralist mitoloji belh’um adâl aere perennius antere genetik şuur terbiye muâşeret muâşaka muvâsalat firâk zarâfet letâfet ferâset panteon rolyef fresk heykel portre gravür ideal ülkü ülkücü kerbelâ aşk keşke cennet cehennem araf âdem havva hâbil kâbil elma haz hayâ hicap gurur hürriyet adâlet musâvat agnostic akıl dacret locig analytical antiq aristokrasi kûrûn-i vustâ giyotin hakikat hikmet paradox dialectic tenkit stoa akademia logos logos spermaticos felâsife gelenek hermeneutic semantic hint upanişad mutezile ihvân-ı safa ilk neden iskenderiye okulu medinetü’l fâzıla hürriyet kölelik rönesans ütopya rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed kur’ân endülüs ibn-i rüşd aristotales şeyh gâlip farâbi platon sokrat marcus aurelius galile mimar sinan kirkedard farabi ibn-i sina ibn-i hâldun kafka taşköprülüzâde gazâli musa cârullah şemseddin sâmi frasheri bergson enver paşa muhammed ikbal hayyam mehmet âkif yâkup cemil şems ibn-i haldun mevlâna ali şeriâti fuzulî ebu’l âlâ el maarrî ahmet mithat efendi cemil meriç nâmık kemal ahmed hamdi tanpınar kemal tahir yahya kemal cahid zarifoğlu dostoyevski tolstoy knut hamsun nietzsche oğuz atay gogol albert camus descartes herman hesse puşkin halil cibran kaşgarlı mahmut tevfik fikret cenap şehabettin neyzen tevfik motzart bach mahler tarkovski suç ve cezâ anna karenina madonna prag istanbul çocuk kalbi sn. petersburg soljenitsin marks kant heraklit hegel el-hamra endülüs kâmus u türkî redhouse wagner kâmus u okyanus lugat-i fransevî iliria shqip meydan larusse şakâyık-ı nûmâniye mevzuâtü’l ulûm abdülkadir merâgi ıtrî muhammed esed michelangelo van gogh cezanne rembrand monet hoca ali rıza ulysess gaze eleni karaindrou sezen aksu golha farid farjad osman hamdi