Telvin Hüsn-ü Hat Sahaf Şiir
Anasayfa > Suat Başaran > Hayal Kırıklığı...

Hayal Kırıklığı...




“Devlet Bey’i Anlamak” diye bir yazı yazarak arkadaşlarımı hayal kırıklığına uğratmışım...


Demek ki ortada temel iki sorun var:


Birincisi, arkadaşlarımın hayal kırıklığı ya benim sahtekârlığıma delâlet eder, ya da onlarla aynı dili konuşmadığıma...


İkincisi, bahse konu arkadaşlarımın okudukları  metni,  metnin yazıcısından ve metnin muhatap aldığı kişi ve olaylardan soyutlayarak, yalnızca kendi algılarıyla yorumlamaları veya üç kuruş etmeyen önyargılarla okumaları.. 


Her iki hâlde de ciddi bir sorun var demektir, birincisi şahsıma yönelik bir zımnî suçlama, ikincisi ise arkadaşlarıma yönelik bir anlama problemi.


Bir yazıyı, bir metni zihinlerde özellikle son yıllarda oluşan hâricî etkenlerin tesiriyle yorumlar ve yargılarsanız eğer, metnin yazcısını, yazıcının her türlü ispat talep ve gayretinden bağımsız mücadele hayatını da devre dışı bırakmış ve yargısız infaz yapmış olursunuz yalnızca.


Bu da bir tercihtir tabii ki, ama bu tercihi yapanların dost cümlesinden değil, entrika cümlesinden sâdır olması lâzım gelir.   


Dost cümlesinden geliyorsa eğer bu yargısız infaz ve yanlış anlama sorunu, ortada çok ciddi bir anlama ve yorumlamaya delâlet eder, bu da müşterek bir dilin kullanılmadığını gösterir ki, bu daha da önemli bir açmazdır. 


*****


“Bu harekete sadece dışarıdan sızanlar zarar verir, ülkücü olan dâvâsına yanlış yapmaz” diyenler varsa, tarihe bir göz gezdirsinler... Tarih bu görüşü tekzîb eden bol miktarda hâdiseyle doludur.


Yine de, böyle bir bakış açısı onları rahatlatıyorsa bu onların bileceği iştir...


Esâsen yıllar yılı bizi uyutanların meşhur paradigmasıdır bu:


“Bizim hiç suçumuz yok hep dışarıdaki hainler bu işleri yaptı.”


Cemel Vak’asında, Sifin Savaşı’nda on binlerce sahâbî birbirini öldürdü; Kerbelâ’da cennetle müjdelenmiş sahâbe çocuğunun da mârifetiyle, Peygamber evlâdı katledildi; ama bütün suç dış güçlerdeydi...


Gerçek bu mu peki?


Hayır, gerçek bu değil.


*****


Evet sevgili dostlar, maalesef siz kabul etseniz de etmeseniz de Devlet Bahçeli ülkücüdür...


Başbuğ döneminde hem Genel Sekreterlik hem de Genel Başkan Yardımcılığı yaptı...


Ve de kendisi tarafından oluşturulmayan ülkücü delegenin oylarıyla Genel Başkan seçildi...


Şâyet kendisi derin yerlerin adamıysa ve bu derin yerlerin Başbuğu bir şekilde iknâ etmesiyle sözü edilen görevlere geldiyse, bilemeyeceğim... Bunun tahlilini de “hayal kırıklığı yaşayanlar yapsınlar”, bu tahlilden sonra kim rahat uyuyabilirse onlar yapsınlar, bu benim yapabileceğim bir tahlil değil, benim inanabileceğim bir tahlil değil bu!..


Her şeyi bilen büyük dâva adamı dostlarımız buna açıklık getirirler umarım...


Ayrıca 97’de Genel Başkan seçilmesinde aynı derin güçler etki ettiyse zaten yapılacak bir şey yok...


Bu derin güçler hareketimizi şekillendiriyorsa, biz boşu boşuna kafa yoruyoruz...


Boşuna hayal kuruyoruz, boşuna ideallerimizin ve ideallerimizin ülkesi için mücadele ediyoruz, hatta ve hatta boşuna inanıyoruz demektir.


Bu benim kabul edebileceğim bir tahlil değildir.


*****


Yıllardır Genel Başkan’ın hareketi “yönetemediği” ve içinde bulunduğumuz durumun en büyük “müsebbibi” olduğunu söyledim ve bu fikrimden geri adım atmış değilim...


Aynı şekilde önümüzdeki Olağan Genel Kurultay’ta onun bir daha “seçilmemesi” için elimden gelen gayreti göstereceğimi de defaatle ifade ettim ve aynı fikirdeyim...


Fakat, bu karşı çıkışımın nedeni onun ülkücü olmaması veya harekete dışarıdan eklemlenmiş olması değildir...


Ona karşı çıkıyorum çünkü hareketi iyi “yönetemiyor”.


Siz isterseniz onunla ilgili yüzlerce kusur sayın umurumda değil...


Sizin saydığınız bütün kusurlardan berî olsaydı bile, onun genel başkanlık yapmasına “karşı çıkardım”


Benim bu noktada tek ölçütüm vardır:


“Hareketi yönetebilmek”.


Bunun karşılığı nedir?” diye soranlar çıkabilir...


Cevabım basit ve nettir:


 “Ülkücü düşüncenin ülkede hâkim olması...”.

Yorumlar

Güvenlik Kodu

vahiy  insan  şehir  revelation  ahlâk  etik  ethica  nüzhet yalan estetik  metafizik  ebrah doğu  batı  fıtrat  creation  yaratılış  iyilik  kötülük  dürüstlük  eşref-i mahlûkat  kişilik  asâlet  cesâret  vefâ  sadâkat  ihânet  yalan  immoralist  mitoloji  belh’um adâl  aere perennius  antere  genetik  şuur  terbiye  muâşeret  muâşaka  muvâsalat  firâk  zarâfet  letâfet  ferâset  panteon   rolyef  fresk  heykel  portre  gravür   ideal  ülkü  ülkücü   kerbelâ  aşk keşke  cennet  cehennem  araf  âdem  havva  hâbil  kâbil  elma  haz  hayâ  hicap  gurur  hürriyet  adâlet  musâvat  agnostic  akıl  dacret  locig  analytical  antiq  aristokrasi  kûrûn-i vustâ  giyotin  hakikat  hikmet  paradox  dialectic  tenkit  stoa  akademia  logos  logos spermaticos  felâsife  gelenek  hermeneutic  semantic  hint  upanişad  mutezile  ihvân-ı safa  ilk neden   iskenderiye okulu  medinetü’l fâzıla   hürriyet  kölelik  rönesans  ütopya  rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed  kur’ân  endülüs ibn-i rüşd  aristotales  şeyh gâlip  farâbi  platon  sokrat   marcus aurelius  galile  mimar sinan  kirkedard  farabi  ibn-i sina   ibn-i hâldun  kafka  taşköprülüzâde  gazâli  musa cârullah  şemseddin sâmi frasheri  bergson  enver paşa  muhammed ikbal  hayyam  mehmet âkif  yâkup cemil  şems  ibn-i haldun  mevlâna  ali şeriâti  fuzulî  ebu’l âlâ el maarrî  ahmet mithat efendi  cemil meriç  nâmık kemal  ahmed hamdi tanpınar  kemal tahir  yahya kemal  cahid zarifoğlu  dostoyevski  tolstoy  knut hamsun  nietzsche  oğuz atay gogol  albert camus  descartes  herman hesse  puşkin  halil cibran  kaşgarlı mahmut  tevfik fikret  cenap şehabettin  neyzen tevfik  motzart  bach  mahler  tarkovski  suç ve  cezâ   anna karenina  madonna  prag  istanbul  çocuk kalbi  sn. petersburg  soljenitsin  marks  kant  heraklit  hegel  el-hamra  endülüs  kâmus u türkî  redhouse  wagner  kâmus u okyanus  lugat-i fransevî  iliria shqip  meydan larusse  şakâyık-ı nûmâniye  mevzuâtü’l ulûm  abdülkadir merâgi  ıtrî  muhammed esed  michelangelo van gogh  cezanne  rembrand  monet  hoca ali rıza  ulysess gaze  eleni karaindrou  sezen aksu  golha  farid farjad  osman hamdi

Tasarım : ATS