Namus…
“Ahlâksız Teklif” filmi bir çoğumuzun malûmu…
Bizde de aynı konu çok tutulan bir dizide işlendi…
*****
Aslında hemen hemen herkes hayatının belli bir döneminde ahlâksız teklifle karşı karşıya kalır…
Makam için, para için, kariyer için, statü için vs…
Bizde “namus” sadece cinselliğe indirgendiğinden diğer bütün sunumlar masumdur!..
Cinsellik dışında çiğnenen hiçbir değer ‘namus’a halel getirmez!
*****
Bu ülkede “Anayasa’yı bir kere ihlâl etmekle bir şey olmaz” diyen biri 'demokrasi kahramanı' olarak anılabiliyor!..
Aynı kişi “Bir kadın kocasını bir kere aldatırsa bir şey olmaz” deseydi siyasî hayatı biterdi muhtemelen…
*****
Son günlerde açılım eksenli tartışmaların oturduğu zemin tam da burasıdır…
Yani birilerinin 'namus' olarak gördüğü değerleri, diğerlerinin umursamaması…
Onun için bir sonuca varılabileceğini sanmıyorum…
*****
Türk bayrağının indirilip, yerine paçavraların asıldığı mitingleri, 'sağduyunun hâkim olduğu etkinlikler' olarak sunan insanlarla neyi tartışabilirsin ki?
“Barış” her şeyin üstünde bir değer ise, onun uğrunda her şeyin ama her şeyin feda edilmesinden daha doğal ne olabilir?
*****
“Ahlâksız Teklif” nihayetinde toplumun bütün kesimlerince namus kabul edilen bir değer üzerinden tartışma doğurdu…
Soru gayet anlaşılırdı:
"Çok zor durumda kalan birisi para karşılığında namusunu pazarlayabilir mi?"
Basit, fakat her vicdanlı insanın “Allah göstermesin” diyeceği türden bir soru...
*****
“Çözüm Süreci” tartışmaları da kabul edilmiş değerler üzerinden yürüseydi, mesele bir sonuca bağlanamasa bile toplum, büyük bir ayrışmaya düşmezdi…
Ancak kucağımızdaki sorun farklı…
Hatırı sayılır bir kesim “Yatsın ne olacak, bırakın bu eskimiş kafaları” diyor…
Yani bir kesimin namus olarak algıladığı değerler diğer kesimin umurunda değil…
*****
Bu durumda neyi tartışacağız bu insanlarla?
Ayrıca tartıştığımızda kaybedeceğimiz o kadar aşikâr ki!..
“Bir vicdanın hava parası”ndan bihaberiz çünkü…
Oysa karşımızda 'pazarlama potansiyelleri' sonsuz olan bir güruh var…
vahiy insan şehir revelation ahlâk etik ethica nüzhet yalan estetik metafizik ebrah doğu batı fıtrat creation yaratılış iyilik kötülük dürüstlük eşref-i mahlûkat kişilik asâlet cesâret vefâ sadâkat ihânet yalan immoralist mitoloji belh’um adâl aere perennius antere genetik şuur terbiye muâşeret muâşaka muvâsalat firâk zarâfet letâfet ferâset panteon rolyef fresk heykel portre gravür ideal ülkü ülkücü kerbelâ aşk keşke cennet cehennem araf âdem havva hâbil kâbil elma haz hayâ hicap gurur hürriyet adâlet musâvat agnostic akıl dacret locig analytical antiq aristokrasi kûrûn-i vustâ giyotin hakikat hikmet paradox dialectic tenkit stoa akademia logos logos spermaticos felâsife gelenek hermeneutic semantic hint upanişad mutezile ihvân-ı safa ilk neden iskenderiye okulu medinetü’l fâzıla hürriyet kölelik rönesans ütopya rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed kur’ân endülüs ibn-i rüşd aristotales şeyh gâlip farâbi platon sokrat marcus aurelius galile mimar sinan kirkedard farabi ibn-i sina ibn-i hâldun kafka taşköprülüzâde gazâli musa cârullah şemseddin sâmi frasheri bergson enver paşa muhammed ikbal hayyam mehmet âkif yâkup cemil şems ibn-i haldun mevlâna ali şeriâti fuzulî ebu’l âlâ el maarrî ahmet mithat efendi cemil meriç nâmık kemal ahmed hamdi tanpınar kemal tahir yahya kemal cahid zarifoğlu dostoyevski tolstoy knut hamsun nietzsche oğuz atay gogol albert camus descartes herman hesse puşkin halil cibran kaşgarlı mahmut tevfik fikret cenap şehabettin neyzen tevfik motzart bach mahler tarkovski suç ve cezâ anna karenina madonna prag istanbul çocuk kalbi sn. petersburg soljenitsin marks kant heraklit hegel el-hamra endülüs kâmus u türkî redhouse wagner kâmus u okyanus lugat-i fransevî iliria shqip meydan larusse şakâyık-ı nûmâniye mevzuâtü’l ulûm abdülkadir merâgi ıtrî muhammed esed michelangelo van gogh cezanne rembrand monet hoca ali rıza ulysess gaze eleni karaindrou sezen aksu golha farid farjad osman hamdi