
Birbirlerine o kadar çok benziyorlar ki…
Değişim isteyen ve değişmesi istenen o kadar çok benzeşiyor ki…
O yüzden hiçbir şey değişmiyor…
*****
İktidar ve muhalefet...
Dünya görüşleri ne olursa olsun, demokrasiden, insan haklarından ve hukuktan anladıkları aynı…
Her muhalefet aynı zamanda iktidar…
Ve iktidarını sürdürdüğü kendi hakimiyet alanında, öteki iktidarı suçladığı her herzeyi yemekle meşgul…
Aynı adaletsizlik, aynı baskı, aynı “ben yaptım oldu”culuk…
*****
Onun için inandırıcı olamıyor muhalefet ve ülkemizde iktidarlar, adaletsizlik yaptıkları, hırsızlık yaptıkları, yolsuzluk yaptıkları için değil, ekonomide başarılı olamadıkları için yıkılıyor…
Halkımız sadece midesiyle alâkalı endişeye düştüğünde gözdağı veriyor iktidara…
Diğer meseleler ilgilendirmiyor halkımızı…
Neden?
Diğer meselelerin düzeleceğine inanmıyor da ondan…
Hem niye inansın?
Hırsıza karşı olanın hırsızlığa, zalime karşı olanın zulme, despota karşı olanın despotizme karşı olmadığını görüyor…
Ve anlıyor ki sadece isimler değişecek sıfatlar yerli yerinde kalacak…
*****
Yıllar önce başka gruplara yapılanların aynısı bu sefer dünün mağdurlarınca uygulamaya sokuluyor…
Dün nasıl kimsenin gıkı çıkmadıysa bugün de çıkmıyor…
Bugünün mağdurları yarın iktidara gelsinler ve aynısını bugünün muktedirlerine yapsınlar halk aynı duyarsızlığını gösterecektir; inanın…
*****
Bu kısır döngü sürüp gidecektir…
Çünkü,halkın değişmesi için, elitin değişmesi gerekir …
O yüzden, halka “bidon kafa”, “karnını kaşıyan” ve “makarnacı” diye yüklenenler öncelikle kendilerine bakmalıdır…
Kendileri hukuk için, adalet için, insan hakları ve demokrasi için ne tür bedeller ödemişlerdir ki halk onları örnek alsın…
*****
İster ülkesinde, isterse de kendi partisinde iyi şeyler yapmak isteyenler evvela kendileri “iyi” olmak zorundadırlar…
İşler kötü gidiyorsa sebebi kendilerinin “iyi” olmamalarıdır…
Bahane ve mazeret bu gerçeği değiştirmez…
vahiy insan şehir revelation ahlâk etik ethica nüzhet yalan estetik metafizik ebrah doğu batı fıtrat creation yaratılış iyilik kötülük dürüstlük eşref-i mahlûkat kişilik asâlet cesâret vefâ sadâkat ihânet yalan immoralist mitoloji belh’um adâl aere perennius antere genetik şuur terbiye muâşeret muâşaka muvâsalat firâk zarâfet letâfet ferâset panteon rolyef fresk heykel portre gravür ideal ülkü ülkücü kerbelâ aşk keşke cennet cehennem araf âdem havva hâbil kâbil elma haz hayâ hicap gurur hürriyet adâlet musâvat agnostic akıl dacret locig analytical antiq aristokrasi kûrûn-i vustâ giyotin hakikat hikmet paradox dialectic tenkit stoa akademia logos logos spermaticos felâsife gelenek hermeneutic semantic hint upanişad mutezile ihvân-ı safa ilk neden iskenderiye okulu medinetü’l fâzıla hürriyet kölelik rönesans ütopya rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed kur’ân endülüs ibn-i rüşd aristotales şeyh gâlip farâbi platon sokrat marcus aurelius galile mimar sinan kirkedard farabi ibn-i sina ibn-i hâldun kafka taşköprülüzâde gazâli musa cârullah şemseddin sâmi frasheri bergson enver paşa muhammed ikbal hayyam mehmet âkif yâkup cemil şems ibn-i haldun mevlâna ali şeriâti fuzulî ebu’l âlâ el maarrî ahmet mithat efendi cemil meriç nâmık kemal ahmed hamdi tanpınar kemal tahir yahya kemal cahid zarifoğlu dostoyevski tolstoy knut hamsun nietzsche oğuz atay gogol albert camus descartes herman hesse puşkin halil cibran kaşgarlı mahmut tevfik fikret cenap şehabettin neyzen tevfik motzart bach mahler tarkovski suç ve cezâ anna karenina madonna prag istanbul çocuk kalbi sn. petersburg soljenitsin marks kant heraklit hegel el-hamra endülüs kâmus u türkî redhouse wagner kâmus u okyanus lugat-i fransevî iliria shqip meydan larusse şakâyık-ı nûmâniye mevzuâtü’l ulûm abdülkadir merâgi ıtrî muhammed esed michelangelo van gogh cezanne rembrand monet hoca ali rıza ulysess gaze eleni karaindrou sezen aksu golha farid farjad osman hamdi