Erciyes Kurultayı…
Her şey bir keneyle başladı…
Kene işin magazin kısmıydı elbette…
Ancak bahane için iyi oldu…
*****
Sağ olsun Genel Başkanımız bir şeyin neden yapılmaması gerektiğini çok iyi izah eder…
En ince ayrıntısına kadar, bütün tehlikeleri tek tek sayar…
İğne ucu kadar açık bırakmaz…
Onu dinleyen ne kadar büyük bir tehlike içerisinde olduğumuzu görür ve böyle bilge bir lidere sahip olduğumuzdan dolayı şükreder…
İnanıyorum ki Erciyes Kurultayı’nın dışlanılmasının sebebini Sayın Genel Başkanımızdan dinleyenler, ona hak vereceklerdir…
*****
Esasen bu kurultayın MHP’nin kurumsal bir etkinliği olarak sürdürülmesine ben de sıcak bakmıyordum ve halen aynı görüşteyim…
Ancak bu tam bir aforoz olmamalıydı…
MHP, kurumsal kimliği ve hiyerarşisi dışındaki bir komiteye bu işi devredebilirdi…
Katılımın parti disiplini içerisinde değil, arzuya bağlı hale getirildiği bir etkinlik olurdu…
Zaten bir etkinliğin başına “geleneksel” kelimesi geldiğinde bu, katılımın zorlamayla değil kendiliğinden olduğu anlamına gelir…
*****
Aslında bugün bahse konu kurultayı ihya için mücadele edenlerin yaptıkları tam da budur.
Bu yönüyle takdire şâyan olduğunu ifade etmek isterim…
İtirazım etkinliğin MHP ve Devlet Bahçeli’ye saldırı platformu haline getirilişinedir…
İlk zamanlardaki duygusal tepkiyi belki anlayışla karşılayabiliriz…
Ancak bu kadar zaman geçtikten sonra aynı tavrın devamının doğru olmadığı kanaatindeyim…
Artık kurultayın aslî görevine döndürülmesi şarttır…
Gaye ülkücülerin birliği, dirliği ve kucaklaşması ise, kavga dilinin buna hizmet etmeyeceği açıktır…
Bu sebeple,MHP Genel Merkezi anlamsız inadından vazgeçip, katılıma koyduğu rezervi kaldırmalı, tertip komitesi de “MHP ve Devlet Bahçeli muhalifliğinin gösteri sahası” görüntüsünden uzaklaşmalıdır…
Kurultay’ın yeniden ihyasının en mantıklı yolu budur…
Aksi hareketler, hangi gerekçelere sığınılırsa sığınılsın nefisleri tatminden öteye geçmeyecektir…
Bakalım ilk adımı kim atacak…
Bekleyip göreceğiz…
Bu aynı zamanda bir samimiyet testi olacaktır…
vahiy insan şehir revelation ahlâk etik ethica nüzhet yalan estetik metafizik ebrah doğu batı fıtrat creation yaratılış iyilik kötülük dürüstlük eşref-i mahlûkat kişilik asâlet cesâret vefâ sadâkat ihânet yalan immoralist mitoloji belh’um adâl aere perennius antere genetik şuur terbiye muâşeret muâşaka muvâsalat firâk zarâfet letâfet ferâset panteon rolyef fresk heykel portre gravür ideal ülkü ülkücü kerbelâ aşk keşke cennet cehennem araf âdem havva hâbil kâbil elma haz hayâ hicap gurur hürriyet adâlet musâvat agnostic akıl dacret locig analytical antiq aristokrasi kûrûn-i vustâ giyotin hakikat hikmet paradox dialectic tenkit stoa akademia logos logos spermaticos felâsife gelenek hermeneutic semantic hint upanişad mutezile ihvân-ı safa ilk neden iskenderiye okulu medinetü’l fâzıla hürriyet kölelik rönesans ütopya rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed kur’ân endülüs ibn-i rüşd aristotales şeyh gâlip farâbi platon sokrat marcus aurelius galile mimar sinan kirkedard farabi ibn-i sina ibn-i hâldun kafka taşköprülüzâde gazâli musa cârullah şemseddin sâmi frasheri bergson enver paşa muhammed ikbal hayyam mehmet âkif yâkup cemil şems ibn-i haldun mevlâna ali şeriâti fuzulî ebu’l âlâ el maarrî ahmet mithat efendi cemil meriç nâmık kemal ahmed hamdi tanpınar kemal tahir yahya kemal cahid zarifoğlu dostoyevski tolstoy knut hamsun nietzsche oğuz atay gogol albert camus descartes herman hesse puşkin halil cibran kaşgarlı mahmut tevfik fikret cenap şehabettin neyzen tevfik motzart bach mahler tarkovski suç ve cezâ anna karenina madonna prag istanbul çocuk kalbi sn. petersburg soljenitsin marks kant heraklit hegel el-hamra endülüs kâmus u türkî redhouse wagner kâmus u okyanus lugat-i fransevî iliria shqip meydan larusse şakâyık-ı nûmâniye mevzuâtü’l ulûm abdülkadir merâgi ıtrî muhammed esed michelangelo van gogh cezanne rembrand monet hoca ali rıza ulysess gaze eleni karaindrou sezen aksu golha farid farjad osman hamdi