
Ne Yapmalı? (1)
İnsanların Genel Başkana hakarete varan eleştiriler yönelttikten sonra onları söyleyen kendileri değilmiş gibi saf değiştirmeleri bu hareketin âşina olduğu işlerdendir…
Ne bir özeleştiri, ne de bir özür…
Sadece söylem değişikliği; hepsi o kadar…
“Bu adam hain, ajan, hareketi satıyor” ithamlarının yerini suskunluğa ve övgüye terk etmesi…
Bu durum eleştirilerin fikrî değil duygusal(!) temelli olduğunun en açık göstergesidir…
Hal böyleyken halen bu hareketin kendisini ideolojik bir hareket olarak tanımlaması temel yanılgıdır…
Temel yanılgıdır, çünkü böylesi bir kabul yapılacak işlerin daha başında akâmete uğramasına yol açıyor…
Açalım:
Ülkücüler bir araya gelerek ideal değerler üzerinden sohbetlere koyuluyorlar… Sohbetler zamanla yine ideolojik temelli eleştirilere dönüşüyor… Sonuçta çare olarak işin doğası gereği fikrî çözümler öneriliyor…
Buraya kadar her şey güzel…
Ne zaman ki, bu gruptakilerin birine veya ikisine kanca atılıyor ve yönetimde görev vaat ediliyor, grup dağılıyor…
Bu öyle bir kısır döngü oluşturuyor ki, sırf yönetime girebilmek için yalandan yere muhalif oluşumların içinde yer almak sektör haline geliyor…
Sonra da insanımız naif bir dille soruyor:
“Neden hiçbir şey değişmiyor?”
Neden değişsin…
Kimse zihniyet değişikliği istemiyor ki…
İstenen yalnızca kişilerin değişmesi…
O da oluyor zaten…
*****
Baştaki soruya dönelim:
Ne yapmalı?
Bana göre yapılması gereken ilk iş söz konusu gerçeğin idrak edilmesidir…
Davranışlarımıza yön veren, tavırlarımızı belirleyen maalesef ideolojik kaygılar değildir…
Onun için “mış gibi yapmak” tan vazgeçmek zorundayız…
Ne kadar ciddi durursak duralım, ne kadar tumturaklı cümleler kurarsak kuralım komik görünüyoruz çünkü…
Dilimizin söylediğiyle, gözlerimizin gözlediği ve kulaklarımızın beklediği o kadar farklı ki…
Ve inanın dışarıdan bakanlar bu durumu tüm çıplaklığıyla görüyor…
Dolayısıyla da kibarları tebessüm ediyorlar sadece…
Çoğunluğun nereleriyle güldüğünü tahmin etmek zor olmasa gerek…
*****
Bir yol ayrımındayız…
Ya ideoloji, ya siyaset…
Kısa vadede ikisinin birlikteliğini mümkün görmüyorum…
Sözünü ettiğimiz tavır ve davranışlar hareketin mensuplarına o derece sirayet etmiş ki, sökmek için insan potansiyelinin epeyce bir kısmının sökülmesi gerekecektir…
Onun için kişilikleri siyasete uygun olanlar -burada kastedilenin kişilik bozukluğu olmadığı bilinsin isterim- siyaset yapmalı, diğerleri de inançları neyi gerektiriyorsa onu…
Boşu boşuna birbirimizi kırıp dökmenin bir anlamı yoktur…
*****
Yok, “ideolojik bir duruş göstereceğim” diyen varsa, -sıfıra razı olarak- inandığı yolda tek başına yürümeyi göze almalıdır…
Kimseye sitem etmeden, hakarete yeltenmeden, ithamda bulunmadan…
Tebliğini söylemine değil, eylemine yükleyerek…
Ve tabii ki heybesinden sevgiyi eksik etmeden…
vahiy insan şehir revelation ahlâk etik ethica nüzhet yalan estetik metafizik ebrah doğu batı fıtrat creation yaratılış iyilik kötülük dürüstlük eşref-i mahlûkat kişilik asâlet cesâret vefâ sadâkat ihânet yalan immoralist mitoloji belh’um adâl aere perennius antere genetik şuur terbiye muâşeret muâşaka muvâsalat firâk zarâfet letâfet ferâset panteon rolyef fresk heykel portre gravür ideal ülkü ülkücü kerbelâ aşk keşke cennet cehennem araf âdem havva hâbil kâbil elma haz hayâ hicap gurur hürriyet adâlet musâvat agnostic akıl dacret locig analytical antiq aristokrasi kûrûn-i vustâ giyotin hakikat hikmet paradox dialectic tenkit stoa akademia logos logos spermaticos felâsife gelenek hermeneutic semantic hint upanişad mutezile ihvân-ı safa ilk neden iskenderiye okulu medinetü’l fâzıla hürriyet kölelik rönesans ütopya rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed kur’ân endülüs ibn-i rüşd aristotales şeyh gâlip farâbi platon sokrat marcus aurelius galile mimar sinan kirkedard farabi ibn-i sina ibn-i hâldun kafka taşköprülüzâde gazâli musa cârullah şemseddin sâmi frasheri bergson enver paşa muhammed ikbal hayyam mehmet âkif yâkup cemil şems ibn-i haldun mevlâna ali şeriâti fuzulî ebu’l âlâ el maarrî ahmet mithat efendi cemil meriç nâmık kemal ahmed hamdi tanpınar kemal tahir yahya kemal cahid zarifoğlu dostoyevski tolstoy knut hamsun nietzsche oğuz atay gogol albert camus descartes herman hesse puşkin halil cibran kaşgarlı mahmut tevfik fikret cenap şehabettin neyzen tevfik motzart bach mahler tarkovski suç ve cezâ anna karenina madonna prag istanbul çocuk kalbi sn. petersburg soljenitsin marks kant heraklit hegel el-hamra endülüs kâmus u türkî redhouse wagner kâmus u okyanus lugat-i fransevî iliria shqip meydan larusse şakâyık-ı nûmâniye mevzuâtü’l ulûm abdülkadir merâgi ıtrî muhammed esed michelangelo van gogh cezanne rembrand monet hoca ali rıza ulysess gaze eleni karaindrou sezen aksu golha farid farjad osman hamdi