Taşıyıcı Annelik…
“Genellikle taşıyıcı annelik işleminde çiftten yumurta ve sperm elde edilir ve bunlar aynı tüp bebek işleminde olduğu gibi döllenerek taşıyıcı annenin rahmine transfer edilir.
Doğacak olan bebek tamamı ile çifte ait olur ve taşıyıcı anne bebek üzerinde hak talep edemez. Yasal gerekliliklerin yerine getirilmesi ve bu işleme başvuran çiftin haklarını korumak amacı ile taşıyıcı annelik konusunda uzman olan avukatlar ile kontrat yapılabilir.
Tedaviye başlamadan önce, taraflar arasında tüm yasal haklar ve düzenlemeleri içeren bir kontrat hazırlanır ve imzalanır. Bu kontrat, bebeğin tüm velâyet haklarını bebeği sahiplenecek olan aileye vermek amacı ile yapılmaktadır”.
Yukarıdaki bilgiler internetten derlenmiştir.
*****
Onlarca yaldızlı isim bulduğumuz “süreç” bütün hızıyla ilerliyor.
İşin başındakiler hariç, kimsenin bir şey bildiği yok.
Şaklabanlıklar, göz boyamalar, sahtekârlıklar gırla.
Aslında olan biten gayet basit:
Türkiye taşıyıcı anneliğe hazırlanıyor…
Hukukî süreç aşağı yukarı tamamlandı. Ufak tefek tartışmalar var. Demek ki bir kaç küçük pürüz kalmış.
Ancak iki taraf da çözümden emin olacak ki, testler bütün hızıyla devam etmekte.
*****
Çocuk sahibi olacaklar, ağızları kulaklarında mutluluk şarkıları söylüyorlar.
Çocuğun odası, dadısı, hemen hemen hazır.
Örgütler gerekli temizliği tamamlamışlar gibi.
Sıra, yumurtanın rahme yerleştirilmesine geldi.
Önümüzdeki mahallî seçimler sonrası, bu da netleşir.
Türkiye bu anneliğe gönüllü mü, yoksa mecbur mu bırakılmış; bizce meçhul.
Vekâletine sahip olanları tutumu, ses çıkarmasına imkân vermiyor.
O yüzden anlamamız şimdilik mümkün değil…
Yarın gebelik saklanamaz noktaya gelince belki bir şeyler geveler.
*****
Her şeye rağmen, bu mübarek rahmin, gayri meşrû ve nesebi belirsiz tohumu kabullenmeyeceği umuduyla elimiz kolumuz bağlı bekliyoruz.
Aksi haldedoğum da bir dert, kürtaj da.
Ne yazık ki, duadan başka çaremiz kalmadı…
vahiy insan şehir revelation ahlâk etik ethica nüzhet yalan estetik metafizik ebrah doğu batı fıtrat creation yaratılış iyilik kötülük dürüstlük eşref-i mahlûkat kişilik asâlet cesâret vefâ sadâkat ihânet yalan immoralist mitoloji belh’um adâl aere perennius antere genetik şuur terbiye muâşeret muâşaka muvâsalat firâk zarâfet letâfet ferâset panteon rolyef fresk heykel portre gravür ideal ülkü ülkücü kerbelâ aşk keşke cennet cehennem araf âdem havva hâbil kâbil elma haz hayâ hicap gurur hürriyet adâlet musâvat agnostic akıl dacret locig analytical antiq aristokrasi kûrûn-i vustâ giyotin hakikat hikmet paradox dialectic tenkit stoa akademia logos logos spermaticos felâsife gelenek hermeneutic semantic hint upanişad mutezile ihvân-ı safa ilk neden iskenderiye okulu medinetü’l fâzıla hürriyet kölelik rönesans ütopya rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed kur’ân endülüs ibn-i rüşd aristotales şeyh gâlip farâbi platon sokrat marcus aurelius galile mimar sinan kirkedard farabi ibn-i sina ibn-i hâldun kafka taşköprülüzâde gazâli musa cârullah şemseddin sâmi frasheri bergson enver paşa muhammed ikbal hayyam mehmet âkif yâkup cemil şems ibn-i haldun mevlâna ali şeriâti fuzulî ebu’l âlâ el maarrî ahmet mithat efendi cemil meriç nâmık kemal ahmed hamdi tanpınar kemal tahir yahya kemal cahid zarifoğlu dostoyevski tolstoy knut hamsun nietzsche oğuz atay gogol albert camus descartes herman hesse puşkin halil cibran kaşgarlı mahmut tevfik fikret cenap şehabettin neyzen tevfik motzart bach mahler tarkovski suç ve cezâ anna karenina madonna prag istanbul çocuk kalbi sn. petersburg soljenitsin marks kant heraklit hegel el-hamra endülüs kâmus u türkî redhouse wagner kâmus u okyanus lugat-i fransevî iliria shqip meydan larusse şakâyık-ı nûmâniye mevzuâtü’l ulûm abdülkadir merâgi ıtrî muhammed esed michelangelo van gogh cezanne rembrand monet hoca ali rıza ulysess gaze eleni karaindrou sezen aksu golha farid farjad osman hamdi