![](include/class/timmy/timthumb.php?src=files/writers/suat.jpg&w=64&h=63&zc=2)
Yeni Bir Yöntem(3)
Bugün, gerek Genel Merkez gerekse taşra teşkilâtlarındaki yöneticilerimizin büyük bir çoğunluğu vaktinde muhalefet etmiş isimler.
Buradan anlaşılıyor ki yıllar yılı aynı insanlar değişerek yönetiyor hareketi. Bir gün hareketi sandığa gömmenin yollarını gösterenler başka bir zaman oy vermenin faziletlerini anlatıyor.
Vaktinde sandığa gömülmesi istenenler, bugün diğerlerini sandığa gömmenin hesaplarını yapıyor.
Sadece bu gözlem bile ne yapılması gerektiğini açıkça gösteriyor aslında.
İnsanlar adam gibi durmayı bilse, konumlarına paralel olarak söylemlerini sürekli değiştirmese mesele kendiliğinden hallolacak.
Yeni insanlar yok çünkü.
Hep aynı insanlar dönüşümlü olarak görev alıp birbirleriyle didişip duruyorlar.
Ve işin komik yanı, sonra da “dış güçler” e yüklüyorlar olup biteni.
*****
Son kurultayda mevcut yönetimi destekleyen arkadaşların aday belirlemeleri sonucu ortaya koydukları tavır herkesin malûmu.
Ne oldu?
Gelişmeler istedikleri gibi sonuçlanmayınca dün suçladıkları insanların konumuna düştüler.
Oysa, her şeye rağmen tutarlı dursalardı, yarın çok daha güçlü olacaklardı.
Aynı şekilde aday yapılmayan arkadaşlardan da, dışarı çıkma hevesine kapılmadan, arzuladıkları MHP için yöntem aramak beklenirdi.
Yıllar yılı süre gelen ve bir işe yaramadığı görülen davranışları tekrarlamak değil.
*****
Yeni bir yöntem gerekiyor; bizleri aynı hatalardan koruyacak yeni bir yöntem.
Bu yöntemin ayrıntılarına girmeyeceğim.
Sadece iki ana noktanın altını çizmeye çalışacağım; o kadar.
*****
Yeni yöntemin oturacağı zemin “her hal ve şartta ve her şeye rağmen MHP” olmalıdır.
Temel ilke de: “Meseleleri şahsîleştirmeme”.
*****
“Her hal ve şartta MHP” vasıtayı, gaye sanmak değildir.
Daha evvelki yazılarda bu örneği vermiştim:
Su, bardağın içinde ise, bardağı korumak aslında suyu korumaktır.
Bazı hallerde amaçla araç aynîleşir.
Burada esas olan vasıtayla gayenin ayırtına varabilmek, vasıtayı gayenin ilkeleriyle çerçevelemek ve onun emrine koşabilmektir.
Aynı örnekle devam edersek:
Bardağın suyunu boşaltıp içine sirke ya da şarap konmasını engelleyebilmektir esas olan.
*****
“Her hal ve şartta MHP” demek, dört taraftan sarılmış olanın ölümüne savaşması gibidir.
Gönlünü tüm oluşumlara kapamış ve başka bir yerde siyaseti düşünmeyenler MHP’nin arzuları istikametinde değişmesini varlık ve yokluk meselesi olarak göreceklerdir.
Aksi durum: “Denerim; olursa olur, olmazsa başka yerde şansımı ararım”tavrıdır.
Her tarafa sinyal göndererek verilen mücadelelerin sonuçları ortada.
*****
Çoğu kez kavgalarımız ilkesel değil, şahsîdir.
Eleştirilerimizi şahısların -bize göre- yanlışları üzerine odaklarız.
Hal böyle olunca mücadelemiz de arkadaşlarımıza karşı oluyor. Onları yıpratarak ya da etkisizleştirerek bir mesafe alabileceğimizi zannediyoruz. İnsan kaynaklarımızın fakirleşmesinin en önemli sebeplerinden biridir bu.
Oysa fikir ve ilkeler çerçevesinde yapsak mücadelemizi, rakip gördüklerimizin aslında müttefiklerimiz olduklarını anlayacağız.
vahiy insan şehir revelation ahlâk etik ethica nüzhet yalan estetik metafizik ebrah doğu batı fıtrat creation yaratılış iyilik kötülük dürüstlük eşref-i mahlûkat kişilik asâlet cesâret vefâ sadâkat ihânet yalan immoralist mitoloji belh’um adâl aere perennius antere genetik şuur terbiye muâşeret muâşaka muvâsalat firâk zarâfet letâfet ferâset panteon rolyef fresk heykel portre gravür ideal ülkü ülkücü kerbelâ aşk keşke cennet cehennem araf âdem havva hâbil kâbil elma haz hayâ hicap gurur hürriyet adâlet musâvat agnostic akıl dacret locig analytical antiq aristokrasi kûrûn-i vustâ giyotin hakikat hikmet paradox dialectic tenkit stoa akademia logos logos spermaticos felâsife gelenek hermeneutic semantic hint upanişad mutezile ihvân-ı safa ilk neden iskenderiye okulu medinetü’l fâzıla hürriyet kölelik rönesans ütopya rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed kur’ân endülüs ibn-i rüşd aristotales şeyh gâlip farâbi platon sokrat marcus aurelius galile mimar sinan kirkedard farabi ibn-i sina ibn-i hâldun kafka taşköprülüzâde gazâli musa cârullah şemseddin sâmi frasheri bergson enver paşa muhammed ikbal hayyam mehmet âkif yâkup cemil şems ibn-i haldun mevlâna ali şeriâti fuzulî ebu’l âlâ el maarrî ahmet mithat efendi cemil meriç nâmık kemal ahmed hamdi tanpınar kemal tahir yahya kemal cahid zarifoğlu dostoyevski tolstoy knut hamsun nietzsche oğuz atay gogol albert camus descartes herman hesse puşkin halil cibran kaşgarlı mahmut tevfik fikret cenap şehabettin neyzen tevfik motzart bach mahler tarkovski suç ve cezâ anna karenina madonna prag istanbul çocuk kalbi sn. petersburg soljenitsin marks kant heraklit hegel el-hamra endülüs kâmus u türkî redhouse wagner kâmus u okyanus lugat-i fransevî iliria shqip meydan larusse şakâyık-ı nûmâniye mevzuâtü’l ulûm abdülkadir merâgi ıtrî muhammed esed michelangelo van gogh cezanne rembrand monet hoca ali rıza ulysess gaze eleni karaindrou sezen aksu golha farid farjad osman hamdi