Biz Saftirikler…
Seçim vaktine kadar bu tür konuları sıkça yazacağız anlaşılan.
Yazacağız, çünkü bıkmadan usanmadan aynı hareketleri tekrarlıyor kimi dostlarımız.
Akıl yürütmelerle, komplo teorilerle MHP’ye oy verdirmemenin bin bir bahanesini üretmekten çekinmiyorlar.
Adayların kişiliklerinden, geçmişlerinden tutun da, tercih edilme sebeplerine kadar didiklenmedik nokta bırakılmıyor.
Neden?
Bu dostlarımız neden ısrarla aynı mevzuları kaşımaktan zevk almaktalar.
Şahsî tatmin mi, yoksa hizmet mi?
Şahsî tatmin ise bu bizim ilgi alanımız dışında bir konudur.
Yok eğer hizmet amaçlıysa, bir yerlerde yanlış yapılıyor demektir.
Yanlış ya biz saftitikler de; yani her hal ve şartta MHP’ye oy vermeyi düşünenler de, ya da partiyi sandığa gömmenin tek doğru yol olduğunu iddia edenler de.
Bizim delillerimiz gayet sade:
MHP’ye zarar vermeyle partini düzelemeyeceğini yıllar bizlere göstermiştir.
Bunların tekrarlanması sadece eski filmlerin yeniden seyredilmesidir ki, Temel’in sürpriz araması dışında bir sonuç doğurmaz.
Daha evvel yazdığımız gibi, yeni bir yöntem denenmelidir.
*****
MHP’yi sandığa gömerek sonuç alacağını iddia edenler bu görüşlerini netleştirmek zorundadırlar.
Nasıl bir proğram gelştireceklerini, sandığa gömülen partiyi tekrar nasıl ve kimlerle toparlayacaklarını açıklayarak tabi ki...
Şu an aday olan, çocuklarının nafakalarını, vakitlerini, emeklerini harcayan milyonlarca ülkücüyü ne yapacaklarını da...
Öyle ya, MHP için çalışan milyonlarca ülkücü emeklerine sekte vuranları çiçekle karşılamayacaklardır elbette.
Ne diyecekler bu insanlara.
“Böylesi sizin için daha hayırlı oldu” mu?
Eminim ki birçok dostum bu sözün çağrışımları sebebiyle tebessüm ediyordur.
O kadar yaşadılar ki bunları…
*****
Evet! Biz saftirikler bu seçimde hiçbir bahanenin arkasına saklanmadan oyumuzu MHP’ye vereceğiz.
Siz uyanıklar istediğiniz gibi davranın.
Oy sizin…
İnanın umursamazlığımız saflığımızdan değil, bir çoğunuzun yarın ne hallere düşeceğinizi ne taklalar atacağınızı o kadar iyi biliyoruz ki…
Umursamazlığımız bu sebepten.
Sadece bu sebepten…
vahiy insan şehir revelation ahlâk etik ethica nüzhet yalan estetik metafizik ebrah doğu batı fıtrat creation yaratılış iyilik kötülük dürüstlük eşref-i mahlûkat kişilik asâlet cesâret vefâ sadâkat ihânet yalan immoralist mitoloji belh’um adâl aere perennius antere genetik şuur terbiye muâşeret muâşaka muvâsalat firâk zarâfet letâfet ferâset panteon rolyef fresk heykel portre gravür ideal ülkü ülkücü kerbelâ aşk keşke cennet cehennem araf âdem havva hâbil kâbil elma haz hayâ hicap gurur hürriyet adâlet musâvat agnostic akıl dacret locig analytical antiq aristokrasi kûrûn-i vustâ giyotin hakikat hikmet paradox dialectic tenkit stoa akademia logos logos spermaticos felâsife gelenek hermeneutic semantic hint upanişad mutezile ihvân-ı safa ilk neden iskenderiye okulu medinetü’l fâzıla hürriyet kölelik rönesans ütopya rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed kur’ân endülüs ibn-i rüşd aristotales şeyh gâlip farâbi platon sokrat marcus aurelius galile mimar sinan kirkedard farabi ibn-i sina ibn-i hâldun kafka taşköprülüzâde gazâli musa cârullah şemseddin sâmi frasheri bergson enver paşa muhammed ikbal hayyam mehmet âkif yâkup cemil şems ibn-i haldun mevlâna ali şeriâti fuzulî ebu’l âlâ el maarrî ahmet mithat efendi cemil meriç nâmık kemal ahmed hamdi tanpınar kemal tahir yahya kemal cahid zarifoğlu dostoyevski tolstoy knut hamsun nietzsche oğuz atay gogol albert camus descartes herman hesse puşkin halil cibran kaşgarlı mahmut tevfik fikret cenap şehabettin neyzen tevfik motzart bach mahler tarkovski suç ve cezâ anna karenina madonna prag istanbul çocuk kalbi sn. petersburg soljenitsin marks kant heraklit hegel el-hamra endülüs kâmus u türkî redhouse wagner kâmus u okyanus lugat-i fransevî iliria shqip meydan larusse şakâyık-ı nûmâniye mevzuâtü’l ulûm abdülkadir merâgi ıtrî muhammed esed michelangelo van gogh cezanne rembrand monet hoca ali rıza ulysess gaze eleni karaindrou sezen aksu golha farid farjad osman hamdi