Kapitalizm Her Şeyi Dönüştürüyor…
Yeni değil elbette.
Adına kapitalizm denmeden önce de madde bir şekilde manayı dönüştürüyordu.
En manevî söylemler bile zamanı geldiğinde esiri oluyorlardı maddenin.
*****
Düşünebiliyor musunuz?
Adam birine küfrediyor, mahkeme bilmem ne kadar manevi tazminata mahkûm ediyor zanlıyı.
Adı manevi, ancak ödeme maddi.
Birisinin anasına küfrediyorsun; mahkeme ne değer biçiyorsa veriyorsun parasını çıkıyorsun.
Anasına göre fiyat değişiyor. Daha doğrusu oğlun statüsü ananın değerini arttırıyor.
Kimi bin, kimi on bin.
*****
“Şikâyetçiyim Hâkim Bey! Bu adam bana şerefsiz dedi.”
Hâkim, adamın şerefine göre bir değer tespit edip hükmünü veriyor:
Şerefin de standart bir değeri yok.
Kimini şerefi beş bin ise ötekinin elli bin olabiliyor.
*****
O kadar kanıksandı ki hemen hemen herkes doğal karşılıyor.
Koskoca adamlar kendilerine hakaret eden şahıslardan manevi tazminat adı altında para tahsil ediyor.
Kimse de sormuyor “senin namus ve şerefinin değeri bu mu?” Diye.
*****
En trajik olanı, İslâm Ahlâk ve Fazileti vaazlarını para karşılığı veren televizyon yıldızlarıdır.
Sahabelerin İslâm adına yaptıkları fedâkârlıkları ağlayarak dinleyen halkımızın aklına nedense şu soru gelmez:
Hocam! Siz ne tür fedakârlıklar yapıyorsunuz İslâm adına?
O sahabeler canlarını veriyordu siz para almadan nasihat vermekten neden imtina ediyorsunuz?
*****
Bu tip hocaların vaazlarına konser dinler gibi para ödeyerek girenlerin gerçekten İslâmi bir kaygıları mı vardır yoksa psikolojik sorunları mı ciddi bir araştırma konusu olsa gerek.
*****
İşte kapitalizm böyle bir şeydir.
Her değeri nakde dönüştürür.
Daha doğrusu nakde dönüşemeyen değerin ‘değer’ olma özelliği yoktur.
*****
Girişte ifade ettik.
Yeni bir şey değil bu.
Tarihi kökleri hemen hemen insanla yaşıt.
Böyle olmasaydı Ümeyyeoğulları kazanabilir miydi?
Böyle olmasaydı onları takipçileri halen tepinip durabilirler miydi halen tepemizde?
vahiy insan şehir revelation ahlâk etik ethica nüzhet yalan estetik metafizik ebrah doğu batı fıtrat creation yaratılış iyilik kötülük dürüstlük eşref-i mahlûkat kişilik asâlet cesâret vefâ sadâkat ihânet yalan immoralist mitoloji belh’um adâl aere perennius antere genetik şuur terbiye muâşeret muâşaka muvâsalat firâk zarâfet letâfet ferâset panteon rolyef fresk heykel portre gravür ideal ülkü ülkücü kerbelâ aşk keşke cennet cehennem araf âdem havva hâbil kâbil elma haz hayâ hicap gurur hürriyet adâlet musâvat agnostic akıl dacret locig analytical antiq aristokrasi kûrûn-i vustâ giyotin hakikat hikmet paradox dialectic tenkit stoa akademia logos logos spermaticos felâsife gelenek hermeneutic semantic hint upanişad mutezile ihvân-ı safa ilk neden iskenderiye okulu medinetü’l fâzıla hürriyet kölelik rönesans ütopya rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed kur’ân endülüs ibn-i rüşd aristotales şeyh gâlip farâbi platon sokrat marcus aurelius galile mimar sinan kirkedard farabi ibn-i sina ibn-i hâldun kafka taşköprülüzâde gazâli musa cârullah şemseddin sâmi frasheri bergson enver paşa muhammed ikbal hayyam mehmet âkif yâkup cemil şems ibn-i haldun mevlâna ali şeriâti fuzulî ebu’l âlâ el maarrî ahmet mithat efendi cemil meriç nâmık kemal ahmed hamdi tanpınar kemal tahir yahya kemal cahid zarifoğlu dostoyevski tolstoy knut hamsun nietzsche oğuz atay gogol albert camus descartes herman hesse puşkin halil cibran kaşgarlı mahmut tevfik fikret cenap şehabettin neyzen tevfik motzart bach mahler tarkovski suç ve cezâ anna karenina madonna prag istanbul çocuk kalbi sn. petersburg soljenitsin marks kant heraklit hegel el-hamra endülüs kâmus u türkî redhouse wagner kâmus u okyanus lugat-i fransevî iliria shqip meydan larusse şakâyık-ı nûmâniye mevzuâtü’l ulûm abdülkadir merâgi ıtrî muhammed esed michelangelo van gogh cezanne rembrand monet hoca ali rıza ulysess gaze eleni karaindrou sezen aksu golha farid farjad osman hamdi