
Yol Ayrımı…
Yine bir balkon konuşması dinledik ve yine kohrolduk.
Yine o gürûhun sırıtık yüzlerini seyrettik içimiz yanarak.
Yine bir yenilginin acısını tattık doya doya…
Biz derken bütün ülküdaşlarımızı kastetmiyorum elbet.
Biz derken sürekli yenilenleri kastediyorum.
Hem içeride hem dışarıda sürekli yenilenleri…
*****
Genel Başkanımız seçimlerden başarılı çıktığımızı ifade etmiş.
Haklıdır…
O da, yanındakiler de, haklıdır...
Haklı ve belki de başarıdan dolayı mutlu...
Mutsuz olan bizleriz…
Başarıyı göremeyen ve algılayamayan bizler...
Bütün balkon konuşmalarını içi titreyerek hüzünle seyreden bizleriz o yüzden...
Ne mutluluğu paylaşabiliyoruz ülküdaşlarımızla ne üzüntümüzü…
Hüzün paylaşılınca azalırmış. Bizim hüznü paylaşacak dostlarımız çok az ne yazık ki...
Onun için olsa gerek, üzüntü artarak büyüyor içimizde...
Onun için kramplar giriyor midelerimize…
*****
Ülküdaşlarımızın bir kısmı mutlu…
Bilgelik bir yerde mutlu olma sanatı değil mi zaten...
Bunun yolu da hedefleri olabildiğince küçük tutmak olsa gerek...
Dolayısıyla küçük başarılardan mutlu olabiliyor insan…
*****
Hem içeride hem dışarıda sürekli kaybediyoruz..
Bizler müzmin mağlûplarız…
Yöneticilerimiz, her üç yılda bir bizlere karşı kazanmanın hazzını yaşıyor en azından.
Dışa karşı bizim anladığımız tarzda bir mücadele anlayışları olmadığı da açık.
Galibiyet anlayışları kendi istikballeriyle sınırlı...
Bunu da başarıyorlar Allah için…
*****
Ne kıvançta ne ne tasada ortağız demek ki.
Ülküdaşlık hukuku mu?
Çoktan tükettik o mefhumu.
Şimdi karşımızda cevabını bulmamız gereken bir soru var:
Bu duruma daha ne kadar tahammül edeceğiz?
Geleceğimizi belirleyecek olan bu soruya bulacağımız cevap ya da cevaplardır.
vahiy insan şehir revelation ahlâk etik ethica nüzhet yalan estetik metafizik ebrah doğu batı fıtrat creation yaratılış iyilik kötülük dürüstlük eşref-i mahlûkat kişilik asâlet cesâret vefâ sadâkat ihânet yalan immoralist mitoloji belh’um adâl aere perennius antere genetik şuur terbiye muâşeret muâşaka muvâsalat firâk zarâfet letâfet ferâset panteon rolyef fresk heykel portre gravür ideal ülkü ülkücü kerbelâ aşk keşke cennet cehennem araf âdem havva hâbil kâbil elma haz hayâ hicap gurur hürriyet adâlet musâvat agnostic akıl dacret locig analytical antiq aristokrasi kûrûn-i vustâ giyotin hakikat hikmet paradox dialectic tenkit stoa akademia logos logos spermaticos felâsife gelenek hermeneutic semantic hint upanişad mutezile ihvân-ı safa ilk neden iskenderiye okulu medinetü’l fâzıla hürriyet kölelik rönesans ütopya rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed kur’ân endülüs ibn-i rüşd aristotales şeyh gâlip farâbi platon sokrat marcus aurelius galile mimar sinan kirkedard farabi ibn-i sina ibn-i hâldun kafka taşköprülüzâde gazâli musa cârullah şemseddin sâmi frasheri bergson enver paşa muhammed ikbal hayyam mehmet âkif yâkup cemil şems ibn-i haldun mevlâna ali şeriâti fuzulî ebu’l âlâ el maarrî ahmet mithat efendi cemil meriç nâmık kemal ahmed hamdi tanpınar kemal tahir yahya kemal cahid zarifoğlu dostoyevski tolstoy knut hamsun nietzsche oğuz atay gogol albert camus descartes herman hesse puşkin halil cibran kaşgarlı mahmut tevfik fikret cenap şehabettin neyzen tevfik motzart bach mahler tarkovski suç ve cezâ anna karenina madonna prag istanbul çocuk kalbi sn. petersburg soljenitsin marks kant heraklit hegel el-hamra endülüs kâmus u türkî redhouse wagner kâmus u okyanus lugat-i fransevî iliria shqip meydan larusse şakâyık-ı nûmâniye mevzuâtü’l ulûm abdülkadir merâgi ıtrî muhammed esed michelangelo van gogh cezanne rembrand monet hoca ali rıza ulysess gaze eleni karaindrou sezen aksu golha farid farjad osman hamdi