Kim mi? Nasıl mı?
Kimin başkan olacağından ziyade başkanın nasıl belirleneceğidir önemli olan.
Tartışılması gereken yöntemdir bu sebeple, vasıflar değil.
*****
Parti yöneticilerini ocak mantığıyla belirlemenin ne büyük sıkıntılar doğurduğuna yakın geçmişimiz şâhittir.
Ankara’da tüm hâlisâne niyetlerle yapılan plânlamalara, taşranın aynı hâlisâne niyetlerle karşı çıktığına da.
Elbette istişarede, söz konusu olan ildekilerin de görüşüne başvuruluyordu. Ancak istişareye kimin çağrılıp çağrılmayacağını geçmişte kurulmuş arkadaşlıklar belirliyordu.
Bu şekilde yapılan her belirlemede taşra Ankara’yı tezgâh yapmakla, Ankara da taşrayı lidere karşı olmakla suçladı durdu.
Yıllar sonra aynı insanlar bir araya gelince, ülkücülük, parti ve lider hakkında hiç de farklı şeyler düşünmediğimizi şaşkınlıkla fark ettik.
Kavganın sert ve acımasızlığı birbirimize bu kadar çok benzememizdi aslında.
*****
Oysa, Ankara’da kimi başkan yapacağız diye kafa yoracak yerde, ilçeler üyelik seferberliğine yönlendirilerek demokratik bir yarışa sokulabilirdi.
Oradan çıkacak irade kimi istiyorsa başkan o olurdu.
Bu kadar basit.
*****
İstişare mi? Sandık mı? Tartışması yapmanın bir anlamı yok bu noktada.
Hangisi daha doğru sonucu verir demenin de.
Bizim sandık dememiz, en doğru sonucu sandığın vereceğine olan inancımızdan kaynaklanmıyor çünkü.
Öyle olsaydı ülkede sandıktan çıkan başbakanlara biat eder, seçilenlerin bizlerden daha değerli, daha dürüst, daha donanımlı insanlar olduğunu kabul ederdik.
*****
Seçimlerde daha çok oy almak için de bunları söylüyor değiliz.
Ülkeyi yıllardır yöneten iktidardaki partinin bizdekinden çok daha anti demokratik şekilde yönetildiğinin farkındayız.
Ayrıca, Ankara’da oturup filanca ilin nasıl şekilleneceğini istişare etmek kaliteli insanı seçmek noktasında bizi doğruya götürür belki de.
Belki de delegenin seçeceğinden çok daha donanımlı bir insanı başkan olarak atanabilir.
Bunlara da itiraz ediyor değiliz.
İtirazımız bu metotla demokrasinin kurumlaşamayacağınadır.
İtirazımız bu yöntemin toplum mühendisliğini çağrıştırıyor olmasınadır.
İtirazımız bu bakış açısının demokrasi kültürünün çiçeklenmesine izin vermemesidir.
Evet itirazımız bunlaradır.
Parti içi demokrasiyi geliştiremeyenler, ülkeye demokrasiyi getiremiyorlar.
Bu kadroların yönettiği Türkiye’nin hâli ortada.
Sayın Başbakan’ı partide demokrasi adına frenleyen biri olabilseydi bütün bu hukuk cinayetleri olmazdı büyük ihtimalle.
Parti içi demokrasiyi geliştirmeyen bir MHP yarın Türkiye’yi yönetirse demokrasi bağlamında, hukuk bağlamında bundan farklı bir Türkiye olmaz, olamaz...
Bunu görebilmek için müneccim olmaya gerek yoktur.
Siyasî tarih buna tanıklık eden yüzlerce misalle doludur.
vahiy insan şehir revelation ahlâk etik ethica nüzhet yalan estetik metafizik ebrah doğu batı fıtrat creation yaratılış iyilik kötülük dürüstlük eşref-i mahlûkat kişilik asâlet cesâret vefâ sadâkat ihânet yalan immoralist mitoloji belh’um adâl aere perennius antere genetik şuur terbiye muâşeret muâşaka muvâsalat firâk zarâfet letâfet ferâset panteon rolyef fresk heykel portre gravür ideal ülkü ülkücü kerbelâ aşk keşke cennet cehennem araf âdem havva hâbil kâbil elma haz hayâ hicap gurur hürriyet adâlet musâvat agnostic akıl dacret locig analytical antiq aristokrasi kûrûn-i vustâ giyotin hakikat hikmet paradox dialectic tenkit stoa akademia logos logos spermaticos felâsife gelenek hermeneutic semantic hint upanişad mutezile ihvân-ı safa ilk neden iskenderiye okulu medinetü’l fâzıla hürriyet kölelik rönesans ütopya rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed kur’ân endülüs ibn-i rüşd aristotales şeyh gâlip farâbi platon sokrat marcus aurelius galile mimar sinan kirkedard farabi ibn-i sina ibn-i hâldun kafka taşköprülüzâde gazâli musa cârullah şemseddin sâmi frasheri bergson enver paşa muhammed ikbal hayyam mehmet âkif yâkup cemil şems ibn-i haldun mevlâna ali şeriâti fuzulî ebu’l âlâ el maarrî ahmet mithat efendi cemil meriç nâmık kemal ahmed hamdi tanpınar kemal tahir yahya kemal cahid zarifoğlu dostoyevski tolstoy knut hamsun nietzsche oğuz atay gogol albert camus descartes herman hesse puşkin halil cibran kaşgarlı mahmut tevfik fikret cenap şehabettin neyzen tevfik motzart bach mahler tarkovski suç ve cezâ anna karenina madonna prag istanbul çocuk kalbi sn. petersburg soljenitsin marks kant heraklit hegel el-hamra endülüs kâmus u türkî redhouse wagner kâmus u okyanus lugat-i fransevî iliria shqip meydan larusse şakâyık-ı nûmâniye mevzuâtü’l ulûm abdülkadir merâgi ıtrî muhammed esed michelangelo van gogh cezanne rembrand monet hoca ali rıza ulysess gaze eleni karaindrou sezen aksu golha farid farjad osman hamdi