Bak yeğen! Mesele TÜBİ or not TÜBİ!
TÜBİTAK nihayet kararını verdi ve mâlûm kasetlerin montaj olduğuna hükmetti... Meğer konu ‘heceleme’ yöntemiyle halledilmiş!.. Ankara Hayvanat Bahçesi Müdürü’nün geçen ay Müdür Yardımcısı olarak atandığı TÜBİTAK bu... Devlet kurumu... Boru değil yani... Pandanın ‘pan’ından ne çıkacağını, hangi kelimelerin türetileceğini en iyi onlar bilir!..
Hiçbir teknik incelemeye gerek olmadan, o keskin kulaklarıyla dinler dinlemez, ‘hislenme’ yöntemiyle kasetin ‘montaj’ olduğuna hükmeden ‘Sanayi, Teknoloji’ ve dahi ‘Bilim’ Bakanı haklı çıkmanın verdiği gururla konuşuyor: “Meselâ ‘sıfırlandı mı’ kelimesini ‘ta-ma-men sı-fır-lan-dı-mı’ diye keserek yapıştırmışlar!..”
Gayet net anlaşılıyor... Buluyorsunuz herhangi bir konuşmayı, meselâ “Ulan hepiniz oradaydınız be” cümlesinden ‘lan’ı kesip alıyorsunuz... “PKK’yla masaya oturan şerefsizdir” den ‘ma’yı ve diğer farklı konuşmalardan işinize gelen heceleri teknoloji marifetiyle çekip koparıyorsunuz... Ondan sonra da heceleri birleştirmek suretiyle iftira destanları yazıyorsunuz!..
Bakanın dediği gibi yapanlar ‘acemice’ yapmışlar... Baksanıza yüksek bilim organımızın gözünden kaçmamış... Biz ülke olarak çok fazla patent, çok fazla marka, çok fazla telif üretemesek de bu konularda kül yutmayız!.. Kardeşlerim burası ciddi bir devlet kurumu, TÜBİTAK’ın ortasındaki ‘Bİ’’Bilal’in değil, ‘bilim’in ‘Bİ’si ekmek çarpsın... Neticede mesele ‘TÜBİ or not TÜBİ’!..
İşin en sevindirici taraflarından birisi de asrımızın müceddidi, büyük din alimi Egemen Bağış Hocaefendi’nin de ‘TübitAKlanmış’ olması... Artık derin ilmini Cumalara sıkıştırmaz, google’dan toparladığı ayetleri aziz milletimize her gün ‘çaka çaka’ gider!.. Böylesine abid ve zahid bir zat hakkında iftira yayan fâsıklar ve bu fâsıklara inanıp kalbini bozanlar da avuçlarını yalar...
Şimdi tevbe istiğfar yerine “İyi de madem montajdı, Egemen Bağış’la konuşan o gazeteci neden özür diledi ve buna rağmen çalıştığı gazeteden neden kovuldu” diye fitne üretmeye devam etmesin kimse... O gariban, iftiranın şiddeti karşısında travma geçirdi, zaafa düştü... Henüz Anadolu Ajansı’ndan böyle bir bilgi geçmedi ama o gazeteci TÜBİTAK’ın ilgili birimine götürülecek ve müspet bilimler ışığı altıda ‘kurşun döktürme’ tedavisiyle kendisine getirilecektir muhtemelen...
Varsın “Benim kriptolu telefonlarımı bile dinlemişler” diye feryat edilmiş olsun... Varsın radyo tiyatrosu gibi, ben diyeyim bin iki yüz, siz deyin üç bin dört yüz bölümlük ‘Alo Fatih’li diziler ikrar edilmiş olsun... Varsın dönemin Adalet Bakanı ‘Alevî hakim’ konuşmasını kabul edip, bunda tuhaflık arayanlara şaşırmış olsun... Varsın yandaş medya yani ‘havuzî kavmi’ film çıkacak korkusuyla telaş içinde ‘silikon maske’ haberleri yapmış olsun... Hiç önemi yok, mevzubahis ‘satan’sa ‘satan’sağ olsun!..
Türkiye artık eski Türkiye değil... Yok öyle kelimeleri mayöz bölünme yöntemiyle parçalayıp, gerekirse atomlara ayırıp, aslı astarı olmayan senaryolar yazmak... Yemeyiz, yedirmeyiz!.. Habbeyi kubbe, kubbeyi habbe yapma devri çoktan geçti... Haşhaştan mütevellit ‘keş hececiler’ şunu iyi bilsinler ki, öyle okyanus ötesi karanlık montaj odalarında, pandanın ‘pan’ından, leblebinin ‘leb’inden aslı astarı olmayan hikâyeler üretmek yok artık...
Ne diyor rapor: “Yapılan spectrum incelemesi sırasında tespit edilen kaydın içinde gözlemlenen çok sayıda çıkıntı, bu kaydın çok sayıda farklı kayıttan yararlanılarak oluşturulmuş bir montaj olduğunu ortaya koymuştur...”
‘Adalet’ine kurbandık zaten... Şimdi de kurban olam bilimine teknolojisine yeni Türkiye’nin!.. Egemen Bağış Hocaefendi, o mübarek nefesiyle üflediği ‘okunmuş su’ gönderir, pardon ‘bağşeder’ artık bilim heyetine!..
vahiy insan şehir revelation ahlâk etik ethica nüzhet yalan estetik metafizik ebrah doğu batı fıtrat creation yaratılış iyilik kötülük dürüstlük eşref-i mahlûkat kişilik asâlet cesâret vefâ sadâkat ihânet yalan immoralist mitoloji belh’um adâl aere perennius antere genetik şuur terbiye muâşeret muâşaka muvâsalat firâk zarâfet letâfet ferâset panteon rolyef fresk heykel portre gravür ideal ülkü ülkücü kerbelâ aşk keşke cennet cehennem araf âdem havva hâbil kâbil elma haz hayâ hicap gurur hürriyet adâlet musâvat agnostic akıl dacret locig analytical antiq aristokrasi kûrûn-i vustâ giyotin hakikat hikmet paradox dialectic tenkit stoa akademia logos logos spermaticos felâsife gelenek hermeneutic semantic hint upanişad mutezile ihvân-ı safa ilk neden iskenderiye okulu medinetü’l fâzıla hürriyet kölelik rönesans ütopya rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed kur’ân endülüs ibn-i rüşd aristotales şeyh gâlip farâbi platon sokrat marcus aurelius galile mimar sinan kirkedard farabi ibn-i sina ibn-i hâldun kafka taşköprülüzâde gazâli musa cârullah şemseddin sâmi frasheri bergson enver paşa muhammed ikbal hayyam mehmet âkif yâkup cemil şems ibn-i haldun mevlâna ali şeriâti fuzulî ebu’l âlâ el maarrî ahmet mithat efendi cemil meriç nâmık kemal ahmed hamdi tanpınar kemal tahir yahya kemal cahid zarifoğlu dostoyevski tolstoy knut hamsun nietzsche oğuz atay gogol albert camus descartes herman hesse puşkin halil cibran kaşgarlı mahmut tevfik fikret cenap şehabettin neyzen tevfik motzart bach mahler tarkovski suç ve cezâ anna karenina madonna prag istanbul çocuk kalbi sn. petersburg soljenitsin marks kant heraklit hegel el-hamra endülüs kâmus u türkî redhouse wagner kâmus u okyanus lugat-i fransevî iliria shqip meydan larusse şakâyık-ı nûmâniye mevzuâtü’l ulûm abdülkadir merâgi ıtrî muhammed esed michelangelo van gogh cezanne rembrand monet hoca ali rıza ulysess gaze eleni karaindrou sezen aksu golha farid farjad osman hamdi