Mavi Marmara kurban taşır, gemiler petrol!
Kader böyleymiş demek ki, Kuzey Irak’la İsrail arasındaki petrol ticaretinde ‘kuryelik’ işi bizim hükûmete düşecekmiş!..
Bu üçüncü sınıf sözüm ona ‘İslâmcı orta oyunu’ bizim için şaşırtıcı değil... Mavi Marmara baskınından sonra İsrail’le bütün iş birliği anlaşmalarının iptal edildiği ilân edilmişti... Halbuki kamuoyu, bu anlaşmaların Davos krizinden sonra iptal edildiğini biliyordu... Daha doğrusu zannediyordu...
Anlaşılan ‘İsrail’ söz konusu olduğunda ‘gerçek’le ‘yalan’arasında hiçbir fark yoktu!.. Ama bu konunun iç piyasadaki karşılığı çok verimli olduğu için tribünlerden antisiyonist mama hiç eksik edilmedi... Kükremenin üzerinden yarım saat geçmeden “Ben o sözleri moderatöre söyledim” şeklindeki geri vitese rağmen, havaalanında ‘fatih’ karşılaması yapan tribünler, konunun iç tüketimde ne kadar işe yaradığını gösteriyordu...
Dört yıl önce Mavi Marmara “Rotamız Filistin, yükümüz insanî yardım” sloganıyla Gazze’ye doğru yola çıktı... İçinde çoğu iyi niyetli yüzlerce yardımsever vardı... Fakat muhatap İsrail olunca başlarına neler gelebileceğini bilmesi gereken iktidar hiçbir tedbir almadı... Sonuçta uluslararası sularda adetâ boğuldular... İsrailli komandoların katliamı bittiğinde geride dokuz kayıp, onlarca yaralı ve bir gemi rehine kalmıştı...
Mavi Marmara, Ashdod limanına çekilmiş, bizim hükûmet bir kere daha çok kızmıştı!.. İç tüketimde ise bereket artmıştı!.. İsrail’le olan gerilim velinimetti her daim!.. Şimdi ise o Mavi Marmaralıların götürüldüğü Ashdod limanının güneyinde ve Gazze’nin burnunun dibinde yer alan Ashkelon limanına Türkiye istasyonundan giden petrol akıyor!..
Bu petrol, Barzanî’yle anlaşan AKP iktidarının Bağdat’tan kaçırıp, Ceyhan’a indirdiği petrol... Yapılan eylem hem uluslararası anlaşmalara aykırı olduğu, hem de ‘İsrail düşmanlığı’ üzerinden prim yapan iktidarın Türkiye kamuoyuna izahında zorluk yaşayacağı için saman altından su yürütülmeye çalışıldı ama becerilemedi...
Havuz medyası da yazmak zorunda kalmasaydı, dünyada inandıramazdık bu ‘kefenî kavmi’ni Barzanî ile İsrail arasında köprü olduğumuza... Ceyhan’dan yükünü alan United Emblem adlı tanker doğrudan İsrail’e gitmiyor, açık denizde yükünü Liberya bandıralı Altai’ye aktarıyor... O da petrolü İsrail’de boşaltıyor... Sonra aynı gemi yeni dolum için Ceyhan’a geliyor...
Barzanî yönetimiyle Ankara bu konuda hem dünyayı hem de Türkiye kamuoyunu ikna için çok basit bir savunma yönteminde ağız birliği etmiş görünüyorlar... Barzanî’nin sözcüsü Dizai “Kürdistan hükümeti olarak herhangi bir devlete direkt petrol satmış değiliz. Petrolümüzü satın alan şirketler, kendilerine gelen talepler üzerine istenilen yere satıyorlar” derken, bizim Enerji Bakanı Taner Yıldız bakın nasıl geveliyor: “Yüklenen kargo İsrail’e mi, başka ülkeye mi gitmiştir bilmiyorum... Bunlar Türkiye’nin problemi değil... Belki kargo İsrail’e gitmiş olabilir ama sattıkları nokta başka olabilir. Biz Türkiye olarak bu kısmıyla ilgilenmiyoruz...”
Mavi Marmara’ya iyi niyetli, yardımsever, gariban doldurup, başkaları ölürken canlarını kurtaran organizatörler bunu nasıl izah ederler acaba? Meselâ IHH ve paydaşlarının bu ticaretle ilgili bir itirazları var mı?
Ama hüsn-ü zanla da bakılabilir tabii!.. 18’lik Furkan’ın annesini teselli için, bu petrol ticaretinden doğan paranın Halkbank’a yatırıldığı, kurumun marka değerinin tekrar artmaya başladığı, borsanın canlandığı müjdelenebilir!.. Girdiği bitkisel hayattan çıkamayan ve geçtiğimiz günlerde vefat eden Uğur Süleyman Söylemez’in evine gidip kameralar önünde tekrar Kur’an okunabilir, çıkarken de İsrail’in ‘petrol’ yoluyla nasıl hizaya getirildiği anlatılabilir!..
İslâmcılık muhalefetteyken kolay da, iktidardayken zor zenâat!.. İktidar yağcılığıyla birlikte götürmek gerçekten çekilir gibi değil!.. Ümmetin çocukları kırılsın, sen ümmetin düşmanına petrol taşı!.. Gel de izah et bakalım!..
vahiy insan şehir revelation ahlâk etik ethica nüzhet yalan estetik metafizik ebrah doğu batı fıtrat creation yaratılış iyilik kötülük dürüstlük eşref-i mahlûkat kişilik asâlet cesâret vefâ sadâkat ihânet yalan immoralist mitoloji belh’um adâl aere perennius antere genetik şuur terbiye muâşeret muâşaka muvâsalat firâk zarâfet letâfet ferâset panteon rolyef fresk heykel portre gravür ideal ülkü ülkücü kerbelâ aşk keşke cennet cehennem araf âdem havva hâbil kâbil elma haz hayâ hicap gurur hürriyet adâlet musâvat agnostic akıl dacret locig analytical antiq aristokrasi kûrûn-i vustâ giyotin hakikat hikmet paradox dialectic tenkit stoa akademia logos logos spermaticos felâsife gelenek hermeneutic semantic hint upanişad mutezile ihvân-ı safa ilk neden iskenderiye okulu medinetü’l fâzıla hürriyet kölelik rönesans ütopya rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed kur’ân endülüs ibn-i rüşd aristotales şeyh gâlip farâbi platon sokrat marcus aurelius galile mimar sinan kirkedard farabi ibn-i sina ibn-i hâldun kafka taşköprülüzâde gazâli musa cârullah şemseddin sâmi frasheri bergson enver paşa muhammed ikbal hayyam mehmet âkif yâkup cemil şems ibn-i haldun mevlâna ali şeriâti fuzulî ebu’l âlâ el maarrî ahmet mithat efendi cemil meriç nâmık kemal ahmed hamdi tanpınar kemal tahir yahya kemal cahid zarifoğlu dostoyevski tolstoy knut hamsun nietzsche oğuz atay gogol albert camus descartes herman hesse puşkin halil cibran kaşgarlı mahmut tevfik fikret cenap şehabettin neyzen tevfik motzart bach mahler tarkovski suç ve cezâ anna karenina madonna prag istanbul çocuk kalbi sn. petersburg soljenitsin marks kant heraklit hegel el-hamra endülüs kâmus u türkî redhouse wagner kâmus u okyanus lugat-i fransevî iliria shqip meydan larusse şakâyık-ı nûmâniye mevzuâtü’l ulûm abdülkadir merâgi ıtrî muhammed esed michelangelo van gogh cezanne rembrand monet hoca ali rıza ulysess gaze eleni karaindrou sezen aksu golha farid farjad osman hamdi