Hatasız kul olmaz, hatamla ‘döv’ beni!
Madem bugün Pazar, ‘yeter siyaset’ diyelim, kendimizi sanata vuralım... Zaten önceki akşam Haliç Kültür Merkezi’nde yapılan Cumhurbaşkanlığı Türkiye Vizyon Belgesi tanıtım toplantısına katılan sanatçılarımızın ‘topluma karşı sorumluluk taşıyan’ aydın tavrını görmesek doğru olmazdı...
Milletçe birlik ve beraberliğe ihtiyaç duyduğumuz şu ‘klâsik’günlerde gerçekten özlenen tabloydu... Gözler tabii olarak Tatar Ramazan’ı aradı... Ne de olsa Başbakan kendisini ‘âkil adam’ ilân etmiş, âdeta ‘barış misyoneri’ yapmıştı... Toplantıya gelmedi... Meğer çoktan HDP ve onun adayından yana viraj almış... Onun desteğini ikinci turda bekliyoruz inşallah... Zaten programa katılmamasıyla oluşan ‘âkil adam’ boşluğu Bülent Ersoy’la giderildi... Mesele adamlıksa adamlık yani!..
Şunu biliyoruz ki, bir Hande Yener kolay yetişmiyor... Sansasyonlarıyla değil, Türk müziğine ‘kadife sesi’yle değer katan bu hanımefendi sanatçımızın orada bulunuşu muhtemelen Cumhurbaşkanlığı yarışını şimdiden formaliteye çevirmiştir... Varsa tereddüt içinde olan bazı kitleler bundan sonra netleşmiştir...
Amerikanvarî bu kampanyanın belki de en ağır topu İzzet Yıldızhan olmuş... Mâlûm kendisi bir haksızlığa uğramış, bunun sonucunda bir numaralı iktidar destekçisi Kanal 7’den kovulmuştu... ‘İhraç fazlası’ âkillerden Nihat Doğan’la birlikte bir grup telekızla otel odasında yaptıkları ‘siyasî grup’, telekızların şikayeti üzerine karakola intikal edince, bu sanatçılarımızın kariyerleri lekelenmiş, ‘muhafazakâr’ kanalımız artan ‘mahalle baskısı’ üzerine programı yayından kaldırmak zorunda kalmıştı...
Neyse ki, Tayyip Erdoğan’ın kucaklayıcı tavrıyla tekrar o kadraja girmeyi başardı... Gönül, gruptaki diğer arkadaşlarıyla birlikte katılmalarını arzu ederdi... Sonuçta Türkiye eski Türkiye değil, modernleşiyor, kalıplar kırılıyor, bunlara daha çok alışmamız lâzım... Dileğimiz, kendisinin milletvekili de seçilip Meclis grubuna katılması...
Ayrıca muhafazakâr bir toplum olarak bugün geldiğimiz noktayı takdir etmeyenin gözü çıksın, o imansız bedeni vesayet rejiminin altında kalsın... Ramazanda içki içen muhalif partili bulsak da yandaş gazeteye resmini bassak diye fellik fellik arananların Erdoğan’ın toplantısına yağanı ‘rahmet’ gibi karşılaması sanata ve sanatçıya olan duyarlılık farkını ortaya koyuyor elbette...
Böyle bir kampanya Kolpaçino’suz olmazdı zaten... ‘Kimse bizim sabrımızı test etmesin’ veya ‘Sabrımızın son raddesine geldik’ nakaratlarının artık taneyle değil, kiloyla satıldığı ve ancak mizah malzemesine dönüştüğü ortamda, devrin en gerçekçi sanat sembolü Kolpaçino’yu canlandıran sanat aşığı mutlaka yerini almalıydı... Sağ olsun organizatörler onu da unutmamışlar... Tabii ‘yedirmeyiz’ adlı sanat türünün ikonu Recep İvedik’i de... Gözler Külyutmaz Necmi’yi aradı... Keşke sağ olsaydı da, Türkiye’nin 2023 vizyonundaki hak ettiği yerini alsaydı...
Artık Teşvikiye Camii’nden kalkan cenaze törenlerinde boy göstermek durumunda kalan iktidarın ‘nöbetçi akîl’i Orhan Gencebay’ın yanısıra, yandaş kanallar ile TMSF’nin kaynaklı medya organlarında ‘rızkını arayan’ diğer büyük sanatçılarımızın bu mukaddes yürüyüşe destek vermeleri ‘sanatçı duruşu’nun bir gereğiydi zaten...
Hani demiş ya Pablo Picasso “Sanatçı her yandan gelen duyguları algılayan bir anten gibidir” diye... Toplumun menfaati için anten olmak gerekiyorsa olmalı elbette... Katıldıkları toplantının başlığına bakın: Türkiye Vizyon Belgesi... Bunların her biri akademik kariyer sahibi zaten, Türkiye’yi de bilirler, vizyonu da, belgeyi de... Hele ’vizyon’deyince onun tropikal bir meyve veya Samanyolu’nda bir yıldız olmadığını çok çok iyi bilirler...
Hem “Sanatın görevi doğayı taklit etmek değil doğayı anlatmaktır” diyen Balzac’a da kulak vermek gerekir bazen... Bu sanatçılarımız hem sanatlarıyla, hem sosyal konulardaki ihata edici fikirleriyle, hem de duruşlarıyla, Türkiye’deki hâkim ‘siyasî doğa’yı sembolize etmekte, onu anlatmaktadırlar...
Bu anlamda taşıdıkları toplumsal sorumluluk dolayısıyla her türlü saygıyı da fazlasıyla hak etmektedirler... Ne diyelim, bunlardan iyisi, Şam’da kayısı...
vahiy insan şehir revelation ahlâk etik ethica nüzhet yalan estetik metafizik ebrah doğu batı fıtrat creation yaratılış iyilik kötülük dürüstlük eşref-i mahlûkat kişilik asâlet cesâret vefâ sadâkat ihânet yalan immoralist mitoloji belh’um adâl aere perennius antere genetik şuur terbiye muâşeret muâşaka muvâsalat firâk zarâfet letâfet ferâset panteon rolyef fresk heykel portre gravür ideal ülkü ülkücü kerbelâ aşk keşke cennet cehennem araf âdem havva hâbil kâbil elma haz hayâ hicap gurur hürriyet adâlet musâvat agnostic akıl dacret locig analytical antiq aristokrasi kûrûn-i vustâ giyotin hakikat hikmet paradox dialectic tenkit stoa akademia logos logos spermaticos felâsife gelenek hermeneutic semantic hint upanişad mutezile ihvân-ı safa ilk neden iskenderiye okulu medinetü’l fâzıla hürriyet kölelik rönesans ütopya rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed kur’ân endülüs ibn-i rüşd aristotales şeyh gâlip farâbi platon sokrat marcus aurelius galile mimar sinan kirkedard farabi ibn-i sina ibn-i hâldun kafka taşköprülüzâde gazâli musa cârullah şemseddin sâmi frasheri bergson enver paşa muhammed ikbal hayyam mehmet âkif yâkup cemil şems ibn-i haldun mevlâna ali şeriâti fuzulî ebu’l âlâ el maarrî ahmet mithat efendi cemil meriç nâmık kemal ahmed hamdi tanpınar kemal tahir yahya kemal cahid zarifoğlu dostoyevski tolstoy knut hamsun nietzsche oğuz atay gogol albert camus descartes herman hesse puşkin halil cibran kaşgarlı mahmut tevfik fikret cenap şehabettin neyzen tevfik motzart bach mahler tarkovski suç ve cezâ anna karenina madonna prag istanbul çocuk kalbi sn. petersburg soljenitsin marks kant heraklit hegel el-hamra endülüs kâmus u türkî redhouse wagner kâmus u okyanus lugat-i fransevî iliria shqip meydan larusse şakâyık-ı nûmâniye mevzuâtü’l ulûm abdülkadir merâgi ıtrî muhammed esed michelangelo van gogh cezanne rembrand monet hoca ali rıza ulysess gaze eleni karaindrou sezen aksu golha farid farjad osman hamdi