Telvin Hüsn-ü Hat Sahaf Şiir
Anasayfa > Servet Avcı > Muhalefet seçimlerde ‘farklı’ ne yapacak?

Muhalefet seçimlerde ‘farklı’ ne yapacak?


Önümüzdeki seçimler önceki üç seçimin tekrarı şeklinde gerçekleşirse, muhalefet partilerinin sadece liderleri ve kurmay heyeti değil, o partilerin varlıkları da tartışmaya açılacaktır... Dolayısıyla hem Türkiye için, hem de muhalefet partilerinin yönetimleri için çok kritik seçime giriliyor...
On üç yılda devlet bir partinin yönetiminde kalmadı sadece, daha da ileri gidilerek o parti devletleşti!.. ‘Tek parti’ veya ‘ara rejim’ dönemi uygulamaları bu dönemde fazlasıyla hayata geçti... Muhalefetin çabaları bu süreci durdurmaya yetmedi...
Sayıca azlık, kitle iletişim araçlarına hâkimiyet konusunda yaşanan zaaf ve ekonomik açıdan haksız rekabet gibi faktörler de muhalefetin aleyhine işledi... Sebepler ne olursa olsun, ülke bir yandan soyulurken, diğer yandan bölünme eşiğine getirilirken, muhalefetin bütün seçimlerden yenilerek çıkması daha fazla katlanılabilir bir durum değil...
Muhalefet, içine düşülen kısır döngünün aşılabilmesi ve iktidar sahibinin balkon konuşmasıyla sonuçlanan alışılmış tabloların bozulması için neler yapmalıdır? Bu tartışılabilir elbette ama tartışılmayacak bir şey var: O da hüsran doğuran alışkanlıkları tekrarlamamaktır...
Denenmiş ve başarısız olmuş siyasette ısrar etmenin anlamı yok... Sanki daha önce seçim ve yenilgi tecrübesi yaşamamış, hiçbir şey olmamış gibi davranmak ve aynı çerçevede hareket etmek yenilgiler zincirine bir halka daha eklemekle sonuçlanacaktır...
Siyasette rutinin dışına çıkılacak radikal adımlar atmak gerekiyor... Pekiyi bu adımlar ‘seçim başarısı’nın garantisi midir? Şüphesiz değildir, fakat bu yöntemle başarılı olma ihtimali, başarısızlığı tescilli tecrübelerden çok daha yüksektir...
Siyaset, ekonomi gibi... Seçmen ‘müşteri’yi, seçilecek olan da ‘ürün’ü temsil ediyor...  “Seçmen neyi isterse mutlaka haklıdır”  demek doğru değil ama seçmenin isteklerini, kaygılarını, korkularını yönetmek siyasetçinin görevi... Siyasetçi toplumsal ihtiyaçları kontrol edebildiği veya yönlendirebildiği oranda başarılı...
El yordamıyla yürütülen siyaset dönemi çoktan kapandı... İşlenecek malzemenin iyi tanınması ve ona uygun politikaların geliştirilmesi lâzım... Kamuoyu araştırmaları bu konuda çok büyük bir fonksiyona sahip... İhtiyaç nedir, yeni üslup mudur, yeni yüzler midir, yeni birliktelikler midir, yeni saldırganlık mıdır, seçmen bazında açılım alanı ve rakiplerin yumuşak karnı neresidir, nasıl oya dönüştürülür? Bu sorulara hızla cevap bulunup, buna göre satranç gibi oynamak gerekir... Seçimlerde öncekilere göre ‘fark’ meydana gelmesi için ‘farklı’ hamleler yapılmazsa sonuç nasıl değişecek? Tombala, ilham veya kitlelerin kalbine bilinmez bir yerden düşecek cemre yöntemiyle mi?
Her şeyi bildiğini düşünen dar kadrocu anlayışların gemiyi her defasında karaya oturttuğu bir gerçek... Öyle bir döneme giriyoruz ki muhtemel bir başarısızlıkta hiçbir ‘hatır’ın değeri kalmayacak ve ortalık toz duman olacak... O yüzden tepeden tırnağa herkesin iyiliği için bugün ‘tedbir’, ‘teklif’ ve ‘hamle’ zamanı...
Ülkedeki olaylara bakarak kimse kendini aldatmasın... Kamuoyu yoklamalarında büyük değişiklikler yok... Son mahallî seçimlerde tecelli eden sonuçların bir-iki puan etrafında dönüyor her şey yine... Bugünkü fotoğrafa bakarak konuşmak gerekirse seçim sonuçlarıyla ilgili çok büyük kırılmalar yaşanacağına dair bir beklenti doğru değil...
Halbuki Türkiye’nin, iktidar partisinden düşecek beş puana, çok değil beş puana ihtiyacı var... Böyle bir düşme yaşanması, ilk domino taşının devrilmesi anlamına gelecektir... O dokunulmaz, o tartışılmaz, o denetlenemez ‘mutlak güç’ bir anda alışık olmadığı bir tartışmanın ortasında kalacak, Türkiye’de çok şeyin değişeceği yeni bir süreç başlayacaktır...


Yorumlar

Güvenlik Kodu

vahiy  insan  şehir  revelation  ahlâk  etik  ethica  nüzhet yalan estetik  metafizik  ebrah doğu  batı  fıtrat  creation  yaratılış  iyilik  kötülük  dürüstlük  eşref-i mahlûkat  kişilik  asâlet  cesâret  vefâ  sadâkat  ihânet  yalan  immoralist  mitoloji  belh’um adâl  aere perennius  antere  genetik  şuur  terbiye  muâşeret  muâşaka  muvâsalat  firâk  zarâfet  letâfet  ferâset  panteon   rolyef  fresk  heykel  portre  gravür   ideal  ülkü  ülkücü   kerbelâ  aşk keşke  cennet  cehennem  araf  âdem  havva  hâbil  kâbil  elma  haz  hayâ  hicap  gurur  hürriyet  adâlet  musâvat  agnostic  akıl  dacret  locig  analytical  antiq  aristokrasi  kûrûn-i vustâ  giyotin  hakikat  hikmet  paradox  dialectic  tenkit  stoa  akademia  logos  logos spermaticos  felâsife  gelenek  hermeneutic  semantic  hint  upanişad  mutezile  ihvân-ı safa  ilk neden   iskenderiye okulu  medinetü’l fâzıla   hürriyet  kölelik  rönesans  ütopya  rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed  kur’ân  endülüs ibn-i rüşd  aristotales  şeyh gâlip  farâbi  platon  sokrat   marcus aurelius  galile  mimar sinan  kirkedard  farabi  ibn-i sina   ibn-i hâldun  kafka  taşköprülüzâde  gazâli  musa cârullah  şemseddin sâmi frasheri  bergson  enver paşa  muhammed ikbal  hayyam  mehmet âkif  yâkup cemil  şems  ibn-i haldun  mevlâna  ali şeriâti  fuzulî  ebu’l âlâ el maarrî  ahmet mithat efendi  cemil meriç  nâmık kemal  ahmed hamdi tanpınar  kemal tahir  yahya kemal  cahid zarifoğlu  dostoyevski  tolstoy  knut hamsun  nietzsche  oğuz atay gogol  albert camus  descartes  herman hesse  puşkin  halil cibran  kaşgarlı mahmut  tevfik fikret  cenap şehabettin  neyzen tevfik  motzart  bach  mahler  tarkovski  suç ve  cezâ   anna karenina  madonna  prag  istanbul  çocuk kalbi  sn. petersburg  soljenitsin  marks  kant  heraklit  hegel  el-hamra  endülüs  kâmus u türkî  redhouse  wagner  kâmus u okyanus  lugat-i fransevî  iliria shqip  meydan larusse  şakâyık-ı nûmâniye  mevzuâtü’l ulûm  abdülkadir merâgi  ıtrî  muhammed esed  michelangelo van gogh  cezanne  rembrand  monet  hoca ali rıza  ulysess gaze  eleni karaindrou  sezen aksu  golha  farid farjad  osman hamdi

Tasarım : ATS