Telvin Hüsn-ü Hat Sahaf Şiir
Anasayfa > Servet Avcı > “İŞTE BU BİZİM HİKÂYEMİZ”

“İŞTE BU BİZİM HİKÂYEMİZ”



Kültür, tarih, sanat, matematik, fizik, kimya hatta ekonomi...


O’nu hiçbir şeyden anlamaz, hiçbir şeyi bilmez zannederdik...


Meğer yanılmışız... Bir şeyi bilirmiş, hem de çok iyi bilirmiş... O bildiği de, Sen’in karakterin veya karaktersizliğinmiş!..


O en iyi bildiği bu gerçek üzerinden yönetir, yönetir, yönetirmiş...


O çok iyi bilir ki, Sen’in bütün itirazın, eleştirin, muhalefetin, çağrılmayı umduğun, çağrıldığın ya da huzura kabul edildiğin âna kadardır!..


Kapalı devre veya açık toplantılarda, zulalarda farketmez, istediğin kadar salla, bir parmak şıklatma sesi duyar duymaz, ayak tabanlarınla arkanı döve döve koşturup, huzurda diz çökeceğini en iyi O bilir...


Sen huzurdan büyük bir hürmetle geri geri adımlayarak ayrıldığında, O, yanındakileri ‘İşte bunlar böyledir’ der gibi, mağrur, alaycı ve belki de haklı bir edayla süzer...


Emin ol Sen hiç bitmezsin!.. Sen gidersin, öbür Sen gelir!..


Herhangi bir Sen’in batakhanede siyasi ikbali sönmeyegörsün, boşalan ‘Sen kadrosu’na girebilmek için,  ‘ülkü devi’ ve ‘efsane’ kavramlarını işportaya düşürmüş diğer Sen’ler biribirlerini çiğnemekten ar  bile etmezler!...


Bir Sen düşer tedavülden, öbür Sen gelir!.. Sen’ler devirdaim yaparken, O hep kalır!..


‘Etekten tutunma şerefi’ne nail olununca, eski söylenenler unutulur, ‘O aslında iyi de, etrafı kötüymüş’ nakaratını tekrarlama nöbeti yeni Sen’lere düşer...


Sen’i herkes tanıyor, ama en iyi O tanıyor...


Sen bazen korkaksın!.. Savaşın bittiğinden habersiz, ormanda 35-40 sene saklanan o Japon askerleri gibi... Nasrettin Hoca’yla Timur’un huzuruna çıkarken, yolda viraj alan o köylüler gibi...


Sen aslında bu karakterinle, O’nun kurduğu statünün teminatısın...


Sen varsan, O’na da, statüsüne de bir şey olmaz...


Mağlubiyetlerin yıkıcı tahribatını, Sen’in bu karakterin telafi edebilir ancak!.. O’nun için Sen çok gereklisin!..


Sahi, ne istiyorsun?


Hiçbir mevki, makam, rozet bu denli küçülmeye değer mi?


Hani Allah’ın rasulüne halini arzetmek için yaşlı bir kadın gelmişti de, heyecandan tir tir titreyip bir şey söyleyemeyince, Efendimiz ona şöyle seslenmişti:


“Korkma! Ben kuru et yiyen Kureyşli bir kadının oğluyum!..”


Allah rasulü bile kendisine ‘kuru et yiyen kadının oğlu’ ünvanını layık görürken, biz sana


ünvan beğendiremiyoruz pabucumun devi!..


Sen kim mi?


Sen, benim aslında!..


Ben, sen, yani biz!..


Sen, bu yazıya en çok kızacak olan veya üzerine alması gerektiği halde hiç oralı olmayacak olandır!..


Sen, değirmeni perişan etmiş değirmenciye bir yandan kızıp, bir yandan da yaranabilmek için, bir kısmı su taşıyan, bir kısmı ise değirmenin haznesine takla atarak girendir!...


Sen, fırsatçı, ilkesiz ve korkaktır... Üstelik, ‘Eceli gelmeyene ok değmez’ yazılı Kutadgu Bilig’den nasipsiz bir korkaktır...


Sen, karakter kaybından adamlığın öleceğini bilmeyendir!...


Sen, benim aslında!..


Ben, sen, yani biz!...


“İşte bu bizim hikâyemiz!..”

Yorumlar

Güvenlik Kodu

vahiy  insan  şehir  revelation  ahlâk  etik  ethica  nüzhet yalan estetik  metafizik  ebrah doğu  batı  fıtrat  creation  yaratılış  iyilik  kötülük  dürüstlük  eşref-i mahlûkat  kişilik  asâlet  cesâret  vefâ  sadâkat  ihânet  yalan  immoralist  mitoloji  belh’um adâl  aere perennius  antere  genetik  şuur  terbiye  muâşeret  muâşaka  muvâsalat  firâk  zarâfet  letâfet  ferâset  panteon   rolyef  fresk  heykel  portre  gravür   ideal  ülkü  ülkücü   kerbelâ  aşk keşke  cennet  cehennem  araf  âdem  havva  hâbil  kâbil  elma  haz  hayâ  hicap  gurur  hürriyet  adâlet  musâvat  agnostic  akıl  dacret  locig  analytical  antiq  aristokrasi  kûrûn-i vustâ  giyotin  hakikat  hikmet  paradox  dialectic  tenkit  stoa  akademia  logos  logos spermaticos  felâsife  gelenek  hermeneutic  semantic  hint  upanişad  mutezile  ihvân-ı safa  ilk neden   iskenderiye okulu  medinetü’l fâzıla   hürriyet  kölelik  rönesans  ütopya  rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed  kur’ân  endülüs ibn-i rüşd  aristotales  şeyh gâlip  farâbi  platon  sokrat   marcus aurelius  galile  mimar sinan  kirkedard  farabi  ibn-i sina   ibn-i hâldun  kafka  taşköprülüzâde  gazâli  musa cârullah  şemseddin sâmi frasheri  bergson  enver paşa  muhammed ikbal  hayyam  mehmet âkif  yâkup cemil  şems  ibn-i haldun  mevlâna  ali şeriâti  fuzulî  ebu’l âlâ el maarrî  ahmet mithat efendi  cemil meriç  nâmık kemal  ahmed hamdi tanpınar  kemal tahir  yahya kemal  cahid zarifoğlu  dostoyevski  tolstoy  knut hamsun  nietzsche  oğuz atay gogol  albert camus  descartes  herman hesse  puşkin  halil cibran  kaşgarlı mahmut  tevfik fikret  cenap şehabettin  neyzen tevfik  motzart  bach  mahler  tarkovski  suç ve  cezâ   anna karenina  madonna  prag  istanbul  çocuk kalbi  sn. petersburg  soljenitsin  marks  kant  heraklit  hegel  el-hamra  endülüs  kâmus u türkî  redhouse  wagner  kâmus u okyanus  lugat-i fransevî  iliria shqip  meydan larusse  şakâyık-ı nûmâniye  mevzuâtü’l ulûm  abdülkadir merâgi  ıtrî  muhammed esed  michelangelo van gogh  cezanne  rembrand  monet  hoca ali rıza  ulysess gaze  eleni karaindrou  sezen aksu  golha  farid farjad  osman hamdi

Tasarım : ATS