
Rakamların tuttuğu ayna
SİLO’nun (Siyasal İletişim Ofisi) Türkiye genelinde yaptığı anket özellikle muhalif seçmen kitleleriyle ilgili çarpıcı sonuçları ortaya çıkardı.
Geçtiğimiz Ocak ayında gerçekleşen anketin klasik soruları ve onlara seçmenlerin verdikleri cevaplar, kamuoyuna zaman zaman yansıyan diğer anketlerden çok farklı değil... Bizim burada dikkatimizi çeken özellik, muhalefete oy vereceğini söyleyen seçmenlerin siyasi hali değerlendirmedeki ezber bozan durumları ve gelecek tahminindeki karamsarlıkları...
Ankette “Muhalefet partilerinin çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?” başlıklı sorusuna deneklerin yüzde 54,6’sı ’başarısız’ cevabı verirken, muhalefeti ’başarılı’ bulanların oranı 12’5’te kalmış... 31,9 ise ’idare eder’ demiş...
Bu sonucun partilere göre dağılımına baktığımızda diğer ayrıntılar ortaya çıkıyor... Muhalefeti ’başarısız’ bulma oranı CHP’li seçmen içinde yüzde 40,1’i oluştururken, aynı durum MHP’li seçmen içinde yüzde 46,8’e çıkıyor... Muhalefeti ’başarılı’ görenlerin CHP’deki oranı yüzde 18’i gösterirken, MHP’de bu oran yüzde 13,8’de kalıyor...
Ancak muhalefet açısından üzerinde çok daha fazla düşünülmesi ve çözüm üretilmesi gereken problem bir başka soruda çok daha acı bir şekilde ortaya çıkıyor...
“Geleceğe duyulan güven” başlıklı bölümde “Partinizin gelecek seçimlerde iktidara geleceğine inanıyor musunuz?” Sorusuna alınan cevaplar muhalefetin adeta trajedisini sergiliyor...
Muhalefet adına ürkütücü verilerin elde edildiği bu bölümde, AKP’li seçmenin yüzde 89,5’i tekrar iktidara gelecekleri yönünde kararlılık gösterirken, bu oran CHP’de yüzde 45,2’ye, MHP’de ise 27,7’ye düşüyor... ’Fikrim yok’ diyenler AKP’de 7,6, CHP’de 16,7, MHP’de 25,8 oranlarında kalırken, muhalefetin canını sıkacak esas sonuçlar ’hayır’ sekmesinde kendisini gösteriyor...
Oy vereceği partinin gelecek seçimlerde iktidara gelemeyeceğini beyan edenlerin partilere göre dağılımına baktığımızda şu sonuçları görüyoruz: AKP’li seçmenin sadece 2,9’u iktidara tekrar gelemeyeceklerini düşünüyor... CHP’ye oy vereceğini belirten seçmenlerin yüzde 38,1’i partisinin önümüzdeki seçimlerde de iktidara gelemeyeceğine inanırken, MHP’ye oy vereceğini söyleyen seçmenlerde bu oran yüzde 46,4’e yükseliyor...
Üç dönemdir muhalefette olan partilerin seçmenlerindeki bu karamsarlık, demokrasinin sağlığı açısından incelenmeye değer bir durum...
Sürekli seçim kaybetme ve muhalefette kalma duygusu adeta alışkanlığa ve ümitsizliğe yol açmış gibi...
’Seçim kazanmak’ tutturulması zor bir hedefe dönüşüyor bu kitleler üzerinde... Aslında her seçim akşamı skor tabelasına yansıyan gerçek bunu vurgulamaya yararken, ülkedeki siyasi muhalefetin bunu değerlendirme ve tedbir geliştirme açısından nasıl bir zaafiyete sahip olduğunun delilidir bu anketler...
Oysa durum kronik hâl almış gözükmektedir... Parti ayırmadan ifade etmek gerekirse, genel olarak muhalefetin ortaya koyduğu performansın, etkilemek ve kazanmak zorunda oldukları seçmenleri bir kenara bırakalım, kendi seçmenlerini bile heyecanlandırmaktan uzak olduğu tartışma götürmez bir gerçektir...
CHP ve MHP’ye oy verecek seçmenlerin önemli bir bölümünü hatta ana gövdeyi ’ideolojik’ davranan seçmenler oluştururken, AKP’de bu gövdeyi ’icraata bakarak’ oy verdiğini öne süren seçmen grubu oluşturuyor... Doğal olarak, ideolojik ağırlıklı seçmen grubunda var olması gereken ’kararlılık’ ve ’ümitvarlık’ değer yitirirken, daha çok pragmatik gerekçelerle oy veren seçmen grubunda bu duygunun diri kalması bir Türkiye gerçeğidir...
Aynı yerde dönüp duran, siyaset üretemeyen ve sadece ideolojik mensubiyetlere güvenerek siyaseti beleşe getirmeye alışkın tarzın kaçınılmaz bir sonucudur bu... Kendi başarısızlıklarını, verimsizliklerini, tıkanıklıklarını görmezden gelerek, bütün seçim başarısızlıklarını dağıtılan nohutun, bulgurun ve kömürün üzerine yıkarak işin içinden çıkılabileceğini zanneden bir anlayışa şunu hatırlatmakta fayda var: Bu yardımlar iktidarda kalabilmenin tek sebebi olsaydı, bugün Türkiye’yi hâlâ ANAP yönetiyor olurdu...
Not: 22 Nisan 2012 tarihli Yeniçağ Gazetesi’nden iktibas edilmiştir.
vahiy insan şehir revelation ahlâk etik ethica nüzhet yalan estetik metafizik ebrah doğu batı fıtrat creation yaratılış iyilik kötülük dürüstlük eşref-i mahlûkat kişilik asâlet cesâret vefâ sadâkat ihânet yalan immoralist mitoloji belh’um adâl aere perennius antere genetik şuur terbiye muâşeret muâşaka muvâsalat firâk zarâfet letâfet ferâset panteon rolyef fresk heykel portre gravür ideal ülkü ülkücü kerbelâ aşk keşke cennet cehennem araf âdem havva hâbil kâbil elma haz hayâ hicap gurur hürriyet adâlet musâvat agnostic akıl dacret locig analytical antiq aristokrasi kûrûn-i vustâ giyotin hakikat hikmet paradox dialectic tenkit stoa akademia logos logos spermaticos felâsife gelenek hermeneutic semantic hint upanişad mutezile ihvân-ı safa ilk neden iskenderiye okulu medinetü’l fâzıla hürriyet kölelik rönesans ütopya rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed kur’ân endülüs ibn-i rüşd aristotales şeyh gâlip farâbi platon sokrat marcus aurelius galile mimar sinan kirkedard farabi ibn-i sina ibn-i hâldun kafka taşköprülüzâde gazâli musa cârullah şemseddin sâmi frasheri bergson enver paşa muhammed ikbal hayyam mehmet âkif yâkup cemil şems ibn-i haldun mevlâna ali şeriâti fuzulî ebu’l âlâ el maarrî ahmet mithat efendi cemil meriç nâmık kemal ahmed hamdi tanpınar kemal tahir yahya kemal cahid zarifoğlu dostoyevski tolstoy knut hamsun nietzsche oğuz atay gogol albert camus descartes herman hesse puşkin halil cibran kaşgarlı mahmut tevfik fikret cenap şehabettin neyzen tevfik motzart bach mahler tarkovski suç ve cezâ anna karenina madonna prag istanbul çocuk kalbi sn. petersburg soljenitsin marks kant heraklit hegel el-hamra endülüs kâmus u türkî redhouse wagner kâmus u okyanus lugat-i fransevî iliria shqip meydan larusse şakâyık-ı nûmâniye mevzuâtü’l ulûm abdülkadir merâgi ıtrî muhammed esed michelangelo van gogh cezanne rembrand monet hoca ali rıza ulysess gaze eleni karaindrou sezen aksu golha farid farjad osman hamdi