![](include/class/timmy/timthumb.php?src=files/writers/s_avc.jpg&w=64&h=63&zc=2)
Açılım lobisi kelle istiyor
Geçen ay yayımlanan “Sen dokunmadıkça o yıkacaktır” başlıklı yazımı şu cümleyle noktalamıştım; “Beşir Atalay’dan esirgenen eleştirileri sırf KCK operasyonları dolayısıyla halef Bakan’a fırlatmak için bahane arayan gazeteciler var...”
Beşir Atalay’ın uyuyarak ve uyutarak savuşturduğu kayıp yıllardan sonra, İdris Naim Şahin’in terörle mücadele konusundaki farklı tavrı onu hedef tahtasına oturttu... AKP iktidarının gevşek bakanlarının aksine, hatasıyla sevabıyla son derece kararlı durdu... Birilerinin ‘sivil toplum kuruluşu’ diye lanse etmeye çalıştıkları KCK’yla ilgili haklı operasyonların arkasına irade koydu...
Şahin, laflarını eveleyip gevelemeden, dobra dobra konuştu... Ama sen misin, Meclis kürsüsünde PKK’lıların dinsiz veya zerdüşt olduğunu ilan eden? Sen misin o kürsüde PKK’ların domuz kesip yediği fotoğrafları sallayan? Sen misin BDP’nin KCK’nın uzantısı olduğunu söyleyen? Sen misin KCK’yı ‘lanetli yapı’ diye aşağılayan? Sen misin KCK’ya ‘Kürt’leri cebren köleleştirme’ örgütü damgasını vuran?
Her geçen gün Meclis kürsüsünde küstahlaşan ve artık ‘hangi hayvan’ diye soracak kadar pervasızlaşan zihniyete karşı, daha önce hangi bakan veya milletvekili şu sözleri söyleyebildi: “Bunların efendileri var. Çekerler dururlar, koyverirler gezerler. Emir alırlar yaparlar, emir alırlar dururlar.”
İdris Naim Şahin’den rahatsız olanların onunla ilgili suçlamaları ilginç... “Bu Bakan’ı dizginleyin” diye manşet atanlara göre Şahin bir ‘ayrımcı’... Ayrıca ‘domuz’ çıkışı güya gayrîmüslim vatandaşları çok üzmüş!..
Dindar Türkleri, din temelinde BDP’ye ve PKK’ya karşı kışkırtarak bölücülük yapmış!..
Irkçılık ve nefret suçunun ortağıymış, onun için görevden alınmalıymış!..
Hasan Cemal’e göre, bu ülkede sadece asker sorunu değil, bir de sivil sorunu varmış!.. ‘İdris Naim Şahin kafası’ buna en iyi örnekmiş!..
Kendisi demokrasi kültüründen nasibini almamış!.. Bu kafayla Türkiye’nin demokrasi sorunları derinleşirmiş!..
KCK’nın dinsizliğini, sahte namazların, oruç tutmadan açılan iftarlarını deşifre ederek, İslam’ı bir kriter şeklinde ortaya koyduğu için halt etmiş!..
Suçlamalar uzayıp gidiyor... Belli ki, İçişleri Bakanı sindirilene, istifa edene veya görevden azledilene kadar kampanya bitmeyecek... Şahin’in pozisyonu, Hükûmet ve Başbakan açısından bir ‘turnusol kağıdı’ niteliğinde... Açılım politikalarına sınırsız destek sağlayan, asker, polis ve sivil ölümlerini teğet geçen kalemler bu konuda çok ciddi ittifak etmiş görünüyor... Hükümet yanlısı medya organlarında bile İçişleri Bakanı’nın değiştirilmesine yönelik çok ciddi çabalar var... Buna bir de AKP içinden gelen ‘Güneydoğu eksenli’ baskıları eklemek gerekiyor...
AKP iktidar olduğu günden beri en çok eleştiriyi bölücülük konusunda ‘güvenlikçi politikaları gevşeten’ yönüyle almıştı...
Özellikle ‘açılım’ adı altında Habur’da yaşanan çadır tiyatrosu söz konusu eleştirilerin odak noktasını oluşturmuştu... Zaten kamuoyu araştırmalarında halk, Hükümet’e en yüksek notu ‘sağlık politikası’nda verirken, olumsuzluk skalasının tepesine ‘açılım’ı yerleştirmişti...
Mâlum, İçişleri Bakanı’nın değişmesiyle birlikte ‘güvenlik’ ve ‘açılım’ konularında önceki pozisyona oranla bir takım değişiklikler göze çarptı... İçlerinde belediye başkanlarının da olduğu PKK’nın şehir yapılanmasına yönelik peş peşe operasyonlar gündeme geldi ve ardından şehir eylemlerinde çok belirgin düşüşler yaşandı... Ayrıca Uludere olayına kadar PKK’ya son on yıldır vurulmayan darbeler arka arkaya geldi... Uludere olayının başarılı giden operasyon serisine vurduğu sekteyi bir de bu gözle inceleme ihtiyacını bir başka yazıya bırakırsak, PKK belki de son on yılın en kötü kışını geçirdi...
Bunda hiç şüphe yok ki, TSK’nın yeni komuta kademesi kadar, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin faktörünün de payı olmalıydı... ‘Güvenlikçi politikaların demokrasi ve özgürlük arayışının önüne geçtiği’ iddiaları bu süreçte yoğunlaştı... İşte ‘açılım lobisi’ bu süreçten sorumlu tuttuğu ‘tıkaç’ın kellesini istiyor...
“Operasyonlar dursun” derken, terör örgütüyle Türk devletinin güvenlik birimlerine eşitleyerek yayınlar yapan eski solcular, yeni liberaller, hatta ‘İslamcı’ geçinenler bu koronun medyada baskın rengi haline geldiler...
Yıpratmak için Şahin’in gafları, potları konu ediliyor... Bunların bir kısmı doğru olabilir... Ama kellesinin istenmesinin gerçek sebebi asla bunlar değildir... Eğer sadece gaflar bir siyasetçinin kellesinin istenmesi için yeterli olsaydı, halen bir partinin genel başkanlığını yapan, Lefter’i kaleci, hadisi ayet, Kazım Koyuncu’yu sağ, Metris’i Silivri zanneden, kırdığı potlar ve yaptığı gaflarla bir külliyat oluşturan o siyasetçiyle makara yapar, istifasını isterlerdi...
Burada amaç çok açık: Tıkanan ‘açılım’, kurban istiyor...
Not: 28 Mayıs 2012 tarihli Yeniçağ Gazetesi'nden iktibas edilmiştir.
vahiy insan şehir revelation ahlâk etik ethica nüzhet yalan estetik metafizik ebrah doğu batı fıtrat creation yaratılış iyilik kötülük dürüstlük eşref-i mahlûkat kişilik asâlet cesâret vefâ sadâkat ihânet yalan immoralist mitoloji belh’um adâl aere perennius antere genetik şuur terbiye muâşeret muâşaka muvâsalat firâk zarâfet letâfet ferâset panteon rolyef fresk heykel portre gravür ideal ülkü ülkücü kerbelâ aşk keşke cennet cehennem araf âdem havva hâbil kâbil elma haz hayâ hicap gurur hürriyet adâlet musâvat agnostic akıl dacret locig analytical antiq aristokrasi kûrûn-i vustâ giyotin hakikat hikmet paradox dialectic tenkit stoa akademia logos logos spermaticos felâsife gelenek hermeneutic semantic hint upanişad mutezile ihvân-ı safa ilk neden iskenderiye okulu medinetü’l fâzıla hürriyet kölelik rönesans ütopya rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed kur’ân endülüs ibn-i rüşd aristotales şeyh gâlip farâbi platon sokrat marcus aurelius galile mimar sinan kirkedard farabi ibn-i sina ibn-i hâldun kafka taşköprülüzâde gazâli musa cârullah şemseddin sâmi frasheri bergson enver paşa muhammed ikbal hayyam mehmet âkif yâkup cemil şems ibn-i haldun mevlâna ali şeriâti fuzulî ebu’l âlâ el maarrî ahmet mithat efendi cemil meriç nâmık kemal ahmed hamdi tanpınar kemal tahir yahya kemal cahid zarifoğlu dostoyevski tolstoy knut hamsun nietzsche oğuz atay gogol albert camus descartes herman hesse puşkin halil cibran kaşgarlı mahmut tevfik fikret cenap şehabettin neyzen tevfik motzart bach mahler tarkovski suç ve cezâ anna karenina madonna prag istanbul çocuk kalbi sn. petersburg soljenitsin marks kant heraklit hegel el-hamra endülüs kâmus u türkî redhouse wagner kâmus u okyanus lugat-i fransevî iliria shqip meydan larusse şakâyık-ı nûmâniye mevzuâtü’l ulûm abdülkadir merâgi ıtrî muhammed esed michelangelo van gogh cezanne rembrand monet hoca ali rıza ulysess gaze eleni karaindrou sezen aksu golha farid farjad osman hamdi