Telvin Hüsn-ü Hat Sahaf Şiir
Anasayfa > Servet Avcı > Türkiye sevgisi imandan mıdır?

Türkiye sevgisi imandan mıdır?



ADostumuz Ebubekir Kurban, Milat’ta, Bekir Fuat imzasıyla, “Türkiye sevgisi imandandır” başlıklı güzel bir yazı kaleme aldı... Söz konusu yazı, ne bir fetvaydı, ne de fıkhî tartışma başlatma aracıydı... 


Son derece masum, mantıklı ve yalın ifadelerle kağıda dökülmüş bu yazının ana fikrini, yani “Türkiye sevgisi imandandır” ı bir mekânda yüksek sesle ifade edince, Ebubekir Kurban’a ‘şiddetle karşı çıkan arkadaşları’ olmuş!.. Kurban da bu yazısında, daha çok onlara cevap veren, deliller ortaya koymaya çalışan bir çaba içine girmiş...


Benim dikkatimi ‘Türkiye sevgisi’yle ilgili tahammülsüzlük sergileyen o ‘arkadaşlar’ı çekti... Hazreti Hamza hatırına Anthony Quinn’i bile gönlünde müslümanlaştıran, güzelleştiren bir ümmete dahil bazı kişi ve gruplar için ‘sevgi’ kavramı Türkiye sınırlarında hükmünü yitiriyor...


Söz konusu Türkiye olunca, filmlerin değil, gerçek kahramanların nizâm-ı âlem bayrağıyla vatanlaştırdıkları bu topraklar aynı sevgiye lâyık görülmüyor... 


Ebubekir Kurban, bu sevginin imandan olduğunu aşk ile bir daha söylerken, “Bize temiz bir toprak lazım” derken, “Türkiye ayaklarımızı basabileceğimiz tertemiz bir yer” nitelemesinde bulunuyor... Türkülerden, Türkçe’den bahsediyor... 


Ama yazıyı paylaşıma sunduğu facebook’tan gördüğümüz hazımsız kafalar, onu  “İman’ın şartını yediye mi çıkardın yoksa?” diye sorgulamaya cüret ediyor... Yorumculardan bir başkası hızını alamayıp, göndermede bulunulan  “Vatan sevgisi imandandır”  hadis-i şerifinin uydurma olduğunu, hadis uyduranların sonunun ‘gazap’ olduğunu sözde hatırlatıyor!.. 


Yazar,  “Türkiye derken, annemin gözyaşlarını, ahiretin tarlası olan dünyayı (ülkemizi), Gesi bağlarını kastediyorum” diyor ve biraz da hayal kırıklığıyla devam ediyor: “O muhteşem türküye dudak büküyor insanlar. ‘Kimseler yanmasın, anam yansın derdime’ sözü heyecanladırmıyor onları...” 


Yazar’ın ‘onlar’ dedikleri hakikaten heyecanlanmadıkları gibi, adeta bir laboratuar işlevi gören facebook’ta ona hücum ediyorlar... Söylemi ’fazla ırkçı’ bulanlar,  “Şimdi Türk olduğumuz için mi müslümanız, yoksa müslüman olduğumuz için mi?” diye abuk subuk sorularla sıkıştıracağını zannedenler,  “Türkiye’yi sevmeyen müslüman olamaz mı?”  sorusuyla aptallığı zirveye taşıyanlar, Kurban’ın  “Türkiye’yi sevmezsen, Filistin’i de sevemezsin”  ikazından anlarlar mı acaba?


Çoluk çocuğu burada bırakıp, Gazze’ye yardım için sonu kestirilemeyen yola çıkmak da, yani gönüllü binilen Mavi Marmara’nın hatırı da Ebubekir Kurban’ı bu konudaki eleştirilerden muaf tutamamış... O yazısında, “Git vatan, Kâbe’de siyaha bürün! diyerek bu toprakların anlamına işaret eden Namık Kemal’i anlamazsan Medine’yi Mekke’yi bile sevemezsin” vurgusunu yaparken, mâlum kafalar, meram ve içerikle hiç ilgilenmeden, Namık Kemal’in dinini, mezhebini sorgulayabiliyor... 


Kurban, “Türkiye’yi sevmeden şuurlu müslüman olunmaz” diye makalesinde adeta çırpınırken, Türkiye hissinden arınmış insan-duvar kırması canlı türleri ‘şirk’ hatırlatması yapabiliyor!..  Bu yaklaşıma ‘ırkçılığın ülke sendromu’ teşhisi koyanlar da var, ‘imanının sorgulanması’ gerektiğini yazarın kafasına çaktığını düşünenler de... 


Burada bir genelleme yaparak, bir başka hataya da biz imza atmış olmayalım... ‘Türkiye sevgisi’yle ilgili yorum yazan kişilerin, yani Ebubekir Kurban’ın ‘arkadaşları’ tamamen bu olumsuz örneklerden oluşmuyor... Daha çok ‘İslâmcı’ diye bilinen mahfillerde siyaset yapan bu kişilerin önemli bir kısmı yazıdaki vurguyu destekliyor... Ama can sıkıcı olan, ‘diğerleri’ olduğu için onları tahlil etme ihtiyacı hissettim...


Türk bayrağına adeta müşriklerin bayrağı gibi bakan, vatanı, sistemi, rejimi, toprağı, içinde yaşayanları ayırmadan mevcut durumu ‘tağutî’yle damgalama beleşçiliğini çok seven, Türk ve Türkiye deyince bunu derhal ‘ırkçılık’la özdeşleştiren, özellikle 1980’lerden kalma bir anlayış var... Bu anlayışın zamanla etki gücünü ve heyecanını kaybettiğini, dönüştüğünü gözlemleyebiliyorduk... Fakat ‘Türk’, ‘Türkiye’ve ‘vatan’ kavramlarına karşı biriken alerjiye son yıllarda yeni bir boyut eklendi... ‘Müslüman’lıkları dolayısıyla marksist ve bölücü terör örgütünden farklı davranması beklenilen kişi ve gruplarda, terör örgütüyle aynı ‘dil’i kullanma oranı gittikçe yükselmeye başladı...


Bu can sıkıcı gerçeği yukarıda sözünü ettiğimiz tiplerin profillerine bakarak çok açık görebiliyoruz... Kim ‘Türkiye’yi ve ‘vatan’ı kutsayandan rahatsızsa, büyük ihtimal etnik fitnenin beşiğinden gelmiş... Maalesef’etnik kompleks, önce ‘dışarıdan bakma’ya kapı aralıyor ve bir süre sonra da husumeti perçinliyor... Terör örgütüyle günden güne benzeşen dil, ‘Türkiye sevgisi’ gibi son derece masum, halis ve samimi bir ifadeye bile tahammül edemiyor... 


Haydi bakalım Ebubekir Kurban! Sen istediğin kadar “Ben bunları Allah rızasını murat ederek yazıyorum” de...  O ‘arkadaşlar’ının bir kısmı bunu anlamıyor artık... Sonunda  “Kimseler yanmasın, anam yansın derdime” dediğimiz ‘Gesi bağları’ türküsüyle başbaşa kalmak var!..



Not: 10 Haziran 2012 tarihli Yeniçağ Gazetesi'nden iktibas edilmiştir. 

Yorumlar

Güvenlik Kodu

vahiy  insan  şehir  revelation  ahlâk  etik  ethica  nüzhet yalan estetik  metafizik  ebrah doğu  batı  fıtrat  creation  yaratılış  iyilik  kötülük  dürüstlük  eşref-i mahlûkat  kişilik  asâlet  cesâret  vefâ  sadâkat  ihânet  yalan  immoralist  mitoloji  belh’um adâl  aere perennius  antere  genetik  şuur  terbiye  muâşeret  muâşaka  muvâsalat  firâk  zarâfet  letâfet  ferâset  panteon   rolyef  fresk  heykel  portre  gravür   ideal  ülkü  ülkücü   kerbelâ  aşk keşke  cennet  cehennem  araf  âdem  havva  hâbil  kâbil  elma  haz  hayâ  hicap  gurur  hürriyet  adâlet  musâvat  agnostic  akıl  dacret  locig  analytical  antiq  aristokrasi  kûrûn-i vustâ  giyotin  hakikat  hikmet  paradox  dialectic  tenkit  stoa  akademia  logos  logos spermaticos  felâsife  gelenek  hermeneutic  semantic  hint  upanişad  mutezile  ihvân-ı safa  ilk neden   iskenderiye okulu  medinetü’l fâzıla   hürriyet  kölelik  rönesans  ütopya  rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed  kur’ân  endülüs ibn-i rüşd  aristotales  şeyh gâlip  farâbi  platon  sokrat   marcus aurelius  galile  mimar sinan  kirkedard  farabi  ibn-i sina   ibn-i hâldun  kafka  taşköprülüzâde  gazâli  musa cârullah  şemseddin sâmi frasheri  bergson  enver paşa  muhammed ikbal  hayyam  mehmet âkif  yâkup cemil  şems  ibn-i haldun  mevlâna  ali şeriâti  fuzulî  ebu’l âlâ el maarrî  ahmet mithat efendi  cemil meriç  nâmık kemal  ahmed hamdi tanpınar  kemal tahir  yahya kemal  cahid zarifoğlu  dostoyevski  tolstoy  knut hamsun  nietzsche  oğuz atay gogol  albert camus  descartes  herman hesse  puşkin  halil cibran  kaşgarlı mahmut  tevfik fikret  cenap şehabettin  neyzen tevfik  motzart  bach  mahler  tarkovski  suç ve  cezâ   anna karenina  madonna  prag  istanbul  çocuk kalbi  sn. petersburg  soljenitsin  marks  kant  heraklit  hegel  el-hamra  endülüs  kâmus u türkî  redhouse  wagner  kâmus u okyanus  lugat-i fransevî  iliria shqip  meydan larusse  şakâyık-ı nûmâniye  mevzuâtü’l ulûm  abdülkadir merâgi  ıtrî  muhammed esed  michelangelo van gogh  cezanne  rembrand  monet  hoca ali rıza  ulysess gaze  eleni karaindrou  sezen aksu  golha  farid farjad  osman hamdi

Tasarım : ATS