
İşportaya düşen adalet
Güneydoğu’da mahkeme taklidi yapan çadır tiyatrolarına her geçen gün yenileri ekleniyor... PKK’nın kurduğu mahkemeleri biliyorduk... Hükûmetin kurduğu, Direklerarası’nı aratmayacak cinsten Habur tiyatrosu da fena değildi!..
Belli ki, bu iş bölgede alışkanlık yapmış... ’Mahkemecilik’, bölgenin gözde eğlencelerinden birine dönüşüyor... Son tiyatro haberi Diyarbakır’dan geldi... AKP Diyarbakır İl Teşkilatı “Bizim neyimiz eksik?” dercesine sahne aldı ve 12 Eylül döneminde Diyarbakır Cezaevi’nde yaşananlarla ilgili ’Demokrasi Mahkemesi’kurdu...
Partinin çıkardığı ilk Başbakan Abdullah Gül ve şimdiki Başbakan Erdoğan ile Cemil Çiçekler, Abdülkadir Aksular ve ismini sayamayacağımız nice ‘kahramanlar’12 Eylül’ün işkence tezgâhlarında uzun yıllar geçirdikleri için böyle bir mahkemenin AKP’nin bir teşkilatı tarafından kurulmuş olması cidden anlamlı oldu!.. Bu arada bir parantez açmak istiyorum: Şehir tiyatrolarının özelleştirilmesi gündemde ya, benim teklifim bu tiyatroların AKP teşkilatları tarafından satın alınıp
‘temsilî demokrasi’adına işletilmesi!.. Paraysa para, yetenekse yetenek!..
Sözde mahkemede dönemin Cezaevi Müdürü Binbaşı Esat Oktay Yıldıran yargılandı ve ömür boyu hapse mahkûm edildi... Bu cezayı çekerken de, sabah, öğle ve akşam birer saat olmak üzere işkence yaptığı kişilerin, işkence sırasında çıkardığı seslerin kendisine dinletilmesine karar verildi!.. Mahkemeyi ‘düzmece’zannetmeyin... Hâkimi, savcısı, müdahil avukatı, şikayetçisi olduğu gibi sanık avukatı bile vardı!.. Sonuçta taraflar dinlendi ve karar verildi!..
Şimdi adaletin tam tesisi için sıranın temyiz aşamasına gelmesi lâzım... Artık ‘temsilî Yargıtay’Genel Merkez mi olur, yoksa PKK’nın Kavaklı’daki bir mahkemesi mi, bilemiyoruz!..
Fakat bir ricamız var... Madem ki, AKP bölgede mahkeme sezonunu açtı, adalet bekleyen yüzlerce dâvâya bir el atabilir mi acaba? Diyarbakır’da iki yıl önce dershane çıkışında katledilen öğrencilerle ilgili AKP İl Teşkilatı bir mahkeme kurup, sorumluları yargılayabilir mi mesela?
Yine Kulp’ta PKK tarafından Türk bayrağı çekmemesi için tehdit edilen ve direğe bayrak çekmekte ısrar ettiği için şehit edilen öğretmenin katilleri hiçbir zaman yargılanmadı... Bir el atsalar da, bu olay aydınlatılıp, arkasındaki örgüt mahkûm edilse ya!..
Bu mahkeme ‘Bölge Mahkemesi’ne dönüştürülse iyi olmaz mı? Böylece 1993’te PKK’nın katlettiği MHP Genç İlçe Başkanı Abdülhadi Arı’nın dâvâsı da görülse... Arı, ateşte eritilen plastikler üzerine akıtılarak şehit edilmişti... Katilleri yargılansa ve onlara günde üç vakit, Arı’nın işkence sırasında çıkardığı sesler dinletilse...
Veya bu AKP mahkemesi, Hikmet Fidan dâvâsını yeniden ele alsa... Hani şu Öcalan’a ve silahlı eylemlere karşı çıktığı için Kandil’den gelen tetikçiler tarafından öldürülen HADEP eski Genel Başkan Yardımcısı...
Bunun gibi binlerce dâvâ konusu var Diyarbakır’da... Ama Diyarbakır AKP’nin yeni vizyona giren tiyatro repertuarında bunlar yok galiba!.. Çünkü bunları gündeme getirmek, sadece niyet ve cesaret değil, gerçek adalet duygusu, çifte standarttan uzak adamlık ve dürüstlük ister... Anlaşılan o ki, bölgede adalet ‘işporta’ya düşmüş durumda... Habur’da kurulan üçüncü sınıf tiyatro ‘adalet eşiği’ni öyle aşağılara çekti ki, bölgede bundan sonra her nevi mahkeme itinayla kurulursa şaşırmamak lâzım!..
***
Peygamber Efendimiz’e hakaretler içeren fimle ilgili bütün İslâm dünyasına nazaran en az tepki Türkiye’den geldi... ‘İktidarda olma duygusu’nun İslamî hassasiyetiye nam salmış kitlelerde nasıl bir pelteleşmeye yol açtığı ortaya çıkıyor... İslâm coğrafyası emperyal güçler tarafından yıllardır yakılırken, dün Cuma çıkışlarında cami avlularında görmeye alıştığımız toplulukların ve onların önderlerinin şimdi nasıl da refleksleri alınmış ‘ululemre itaatkâr’pozisyonu benimsediklerine şahit oluyoruz...
İktidar, güç ve para en çok bu ‘mücahitler’i bozmuş galiba... İslâm’a karşı gizli-açık küresel veya bireysel saldırılar karşısında çoğunluğun kılı kıpırdamıyor... Evrensel adaletsizlik ‘müslümanın şahsiyeti’nden çalarken, sorumluluk duygusunu ‘ululemr’e havale eden, renksiz, tonsuz, teslimiyetçi, tattığı iktidar nimetleri hoşuna gidince ‘madde bağımlısı’kesilmiş bir canlı türü ortalıkta dolaşıyor...
Bir yandan bu adaletsizliklere göz yumulur, kitleler ‘umursamaz varlıklar’a dönüşürken, iktidarın bir kolu da kendi bölgeside ‘adaletçilik’oynayarak, adeta kafa yapıyor... Eğer onların da çok iyi bildiği ve yıllarca edebiyatını yaptıkları Hz. Ömer, ‘Turist Ömer’değilse-ki öyle- ‘temsilî olmayan’mahkemede çekecekleri var!..
vahiy insan şehir revelation ahlâk etik ethica nüzhet yalan estetik metafizik ebrah doğu batı fıtrat creation yaratılış iyilik kötülük dürüstlük eşref-i mahlûkat kişilik asâlet cesâret vefâ sadâkat ihânet yalan immoralist mitoloji belh’um adâl aere perennius antere genetik şuur terbiye muâşeret muâşaka muvâsalat firâk zarâfet letâfet ferâset panteon rolyef fresk heykel portre gravür ideal ülkü ülkücü kerbelâ aşk keşke cennet cehennem araf âdem havva hâbil kâbil elma haz hayâ hicap gurur hürriyet adâlet musâvat agnostic akıl dacret locig analytical antiq aristokrasi kûrûn-i vustâ giyotin hakikat hikmet paradox dialectic tenkit stoa akademia logos logos spermaticos felâsife gelenek hermeneutic semantic hint upanişad mutezile ihvân-ı safa ilk neden iskenderiye okulu medinetü’l fâzıla hürriyet kölelik rönesans ütopya rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed kur’ân endülüs ibn-i rüşd aristotales şeyh gâlip farâbi platon sokrat marcus aurelius galile mimar sinan kirkedard farabi ibn-i sina ibn-i hâldun kafka taşköprülüzâde gazâli musa cârullah şemseddin sâmi frasheri bergson enver paşa muhammed ikbal hayyam mehmet âkif yâkup cemil şems ibn-i haldun mevlâna ali şeriâti fuzulî ebu’l âlâ el maarrî ahmet mithat efendi cemil meriç nâmık kemal ahmed hamdi tanpınar kemal tahir yahya kemal cahid zarifoğlu dostoyevski tolstoy knut hamsun nietzsche oğuz atay gogol albert camus descartes herman hesse puşkin halil cibran kaşgarlı mahmut tevfik fikret cenap şehabettin neyzen tevfik motzart bach mahler tarkovski suç ve cezâ anna karenina madonna prag istanbul çocuk kalbi sn. petersburg soljenitsin marks kant heraklit hegel el-hamra endülüs kâmus u türkî redhouse wagner kâmus u okyanus lugat-i fransevî iliria shqip meydan larusse şakâyık-ı nûmâniye mevzuâtü’l ulûm abdülkadir merâgi ıtrî muhammed esed michelangelo van gogh cezanne rembrand monet hoca ali rıza ulysess gaze eleni karaindrou sezen aksu golha farid farjad osman hamdi