MHP kurultayına doğru
Sadece MHP’yi değil, siyasî iktidar tarafından ucu açık ve karanlık bir restorasyona zorlanan Türkiye’yi de yakından ilgilendiren bir kurultay yaşanacak... Türkiye’yi ilgilendirecek, çünkü, Meclis’te 3. parti olmasına rağmen ‘etkisiz eleman’ pozisyonundaki MHP’nin bundan sonra izleyeceği çizgi ve yöntem, siyasî tabloyu ya derinden etkileyecektir veyahut da iktidar, temellerimizi sarsarak yürüdüğü yolda elini kolunu sallayarak ilerlemeyi sürdürecektir...
Dolayısıyla bu kurultay, sonuçları açısından ‘MHP’yi aşan’bir kurultay olacağından siyasetle ilgili her gözün odak noktasında bulunacaktır... Kendisine bu kadar hayatî önem atfedilen kurultay çalışmalarıyla ilgili daha önce Genel Başkan adayı Koray Aydın’ın taahhütname niteliğindeki sözlerini aktarmış ve “Başta MHP Genel Başkanı Bahçeli olmak üzere, diğer adayların, hatta çıkacak olan adayların geleceğe ilişkin program ve projelerini burada değerlendirip tartışacağız” demiştim...
Bunu diyeli yaklaşık bir ay olmuş... Ama o gün bu gündür, Genel Başkan Bahçeli ve ekibinden yeni döneme ait nelerin yapılacağına, partiye zarar vermiş uygulamalardan nelerin terk edileceğine dair en küçük bir açıklama yapılmadı... Dolayısıyla bir değerlendirme ve mukayese imkânına henüz kavuşamadık... Delege daha ne kadar ‘etkilenmesine ihtiyaç duyulmayan, önüne ne konulursa onaylamaya yarayan’ iradesiz bir kurultay aksesuarı muamelesi görecek, onu kalan bir aylık süre içerisinde bir kere daha test etmiş olacağız...
Umulurdu ki, mevcut yönetim, yeniden seçilmesi durumunda, partinin önünü tıkayan hataların artık terk edileceğini taahhüt etsin... Mesela partinin ülkücülerin iradesine güveneceğini ve artık teşkilatlara üye kayıtlarının önünün açılacağını deklare etsin... Çıksın birisi Koray Aydın’ın dediği gibi keyfiyete dayalı teşkilat fesihleri ve görevden almalarla ilgili kötü alışkanlığa son verileceğini, parti içi demokrasinin hayata geçirileceğini garanti etsin... Ama tık yok!..
Öyle ya, madem ‘devam’ niyetindesiniz ve delegeden oy almak mecburiyetindesiniz, neyi vaat ediyorsunuz? Söz gelimi, en büyük rahatsızlık sebeplerinden birisi olan milletvekili aday tespitinde yüzde yüz olarak kullandığınız ‘kontenjan’ı makul bir oranla sınırlamayı ve bunu ilan etmeyi neden düşünmüyorsunuz?
En ciddi rahatsızlıklarından birisi aday tespitlerinde ‘önseçim’adı altında yapılan ve ‘gizli sayım’la sonuçlandırılan tartışmalı oylamalardı... Genel Merkez’den beklenen bu yöntemin terk edileceği ve sayımın açık yapılacağı ‘resmî önseçim’ taahhüdüydü... Duyan var mı? O da yok!..
Peki ‘İdeolojide öze dönüş’ veya ‘Yolu bir gün bile MHP’den geçmiş herkesi kucaklama iradesi’ne benzer bir irade ortaya konuyor mu? Milliyetçi hissiyata sahip herkesi kuşatıcı, engin gönüllü bir parti içi siyaset tarzı hayata geçirilecek mi? Bu sorularda yoğunlaşan endişeyi dağıtacak en küçük bir emare olmadığı gibi, sanki dağınıklığın artmasına kapı aralanacak... “Parti geleceğe nasıl hazırlanmalıdır, iktidar yürüyüşü nasıl başlatılmalıdır, toplum nasıl cezbedilmelidir” sorularına cevap araması ve bu sorulara bulacağı sağlıklı cevaplarla kurultayda güven tazelemesi gereken iradenin bu hayatî ihtiyaçları hiç umursamadan, eleştirenler, çözüm önerenler ve adaylık iradesi ortaya koyanlarla ilgili ‘dışlayıcı’ve ‘iftira edici’ üsluba yeltenmesi “Gerekirse daha küçük olsun, ama benim olsun” mantığını nasıl tek çözüm olarak gördüğünü göstermiyor mu?
Doğrusu mevcut Genel Merkez’den, yarışta öne geçen muhalefetin bu çıkışına karşı, delegeyi yeniden kazanabilmek için, partiyi geride bırakmış ve ülkücülerle arasına mesafe sokmuş eski marazların terk edileceğini beyan eden bir ‘kurultay paketi’ beklenirdi... Yeni projelerin, yeni kadroların, yeni ufukların olduğu bir paket...
Sonunda ortaya bir paket geldi ve o paketten bütün bu beklentiler değil, 2002 günahı üzerine yıkılan Şefkat Çetin çıktı... ‘Kurultay öncelikli’avdet etmiş olsa da o artık ‘fiilî Teşkilat Başkanı’dır... Diğer yandan kaset skandallarıyla partiden ayrılmak zorunda kalan isimlerden ‘en önemlileri’de Bahçeli lehine partide mesaiye başladı... İşte size, ülkücü hareketin gönlünü ve geleceğini değil de ‘kurultayı kazanma’ projesi!..
Başta Bahçeli ve Şefkat Çetin olmak üzere, ‘ortak hedef’ için yeniden bir araya gelen bu ‘benzemezler’in aslında birbirlerine karşı ne büyük muhabbet besledikleri, on yıldır birbirlerini nasıl hayırla yâd ettikleri malumdur!.. O yüzden bu birliktelik pek de sürpriz olmadı!.. Eh bilinen gerçektir, toplulukları milletleştiren çoğunlukla felaketler ve acılardır... Bu isimleri de ‘gruplaştıran’ endişe ve panik olmasın sakın!..
Demek ki, kaybetme korkusu ‘muvazene’yi, ‘doğru değerlendirme kudreti’ni bu denli sarsabiliyor... Götüreceği, getireceğinden kat kat fazla olan bu teşebbüsün bulacağı karşılığı, Şefkat Çetin’in en yakın dostlarından ve kader arkadaşlarından birisi olan Suat Başaran’ın yazısından çıkarmak mümkün... ‘Sevgisinde eksilme olmasa da, onların karşısında bir siyaset belirlediğini’ ilan etti... Suat Başaran, yani ‘sevgisi bilinen’arkadaşı bile ‘karşı’da olduğunu ifade ettiğine ve herkes onun kadar ‘sevgi dolu’ olmadığına göre, ‘etki’nin hangi yönde olacağı az çok anlaşılmıyor mu?
vahiy insan şehir revelation ahlâk etik ethica nüzhet yalan estetik metafizik ebrah doğu batı fıtrat creation yaratılış iyilik kötülük dürüstlük eşref-i mahlûkat kişilik asâlet cesâret vefâ sadâkat ihânet yalan immoralist mitoloji belh’um adâl aere perennius antere genetik şuur terbiye muâşeret muâşaka muvâsalat firâk zarâfet letâfet ferâset panteon rolyef fresk heykel portre gravür ideal ülkü ülkücü kerbelâ aşk keşke cennet cehennem araf âdem havva hâbil kâbil elma haz hayâ hicap gurur hürriyet adâlet musâvat agnostic akıl dacret locig analytical antiq aristokrasi kûrûn-i vustâ giyotin hakikat hikmet paradox dialectic tenkit stoa akademia logos logos spermaticos felâsife gelenek hermeneutic semantic hint upanişad mutezile ihvân-ı safa ilk neden iskenderiye okulu medinetü’l fâzıla hürriyet kölelik rönesans ütopya rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed kur’ân endülüs ibn-i rüşd aristotales şeyh gâlip farâbi platon sokrat marcus aurelius galile mimar sinan kirkedard farabi ibn-i sina ibn-i hâldun kafka taşköprülüzâde gazâli musa cârullah şemseddin sâmi frasheri bergson enver paşa muhammed ikbal hayyam mehmet âkif yâkup cemil şems ibn-i haldun mevlâna ali şeriâti fuzulî ebu’l âlâ el maarrî ahmet mithat efendi cemil meriç nâmık kemal ahmed hamdi tanpınar kemal tahir yahya kemal cahid zarifoğlu dostoyevski tolstoy knut hamsun nietzsche oğuz atay gogol albert camus descartes herman hesse puşkin halil cibran kaşgarlı mahmut tevfik fikret cenap şehabettin neyzen tevfik motzart bach mahler tarkovski suç ve cezâ anna karenina madonna prag istanbul çocuk kalbi sn. petersburg soljenitsin marks kant heraklit hegel el-hamra endülüs kâmus u türkî redhouse wagner kâmus u okyanus lugat-i fransevî iliria shqip meydan larusse şakâyık-ı nûmâniye mevzuâtü’l ulûm abdülkadir merâgi ıtrî muhammed esed michelangelo van gogh cezanne rembrand monet hoca ali rıza ulysess gaze eleni karaindrou sezen aksu golha farid farjad osman hamdi