Terörizme yataklık sanatçılık mıdır?
Son filmlerini meydanlarda çeviriyor pabucumun sanatçıları... Açlık grevlerine destek vermek için toplanıyorlar ama hızlarını alamayıp, şovlarını ’Öcalan’a özgürlük’le tamamlıyorlar...
Dünyanın sanatçı ve aydınları arasında bir ‘şerefsizler olimpiyatı’ düzenlense, ‘bizim’kiler diğerlerine koşu dallarında tur bindirirler...
Açlık grevinde olanların şimdilik hırıltıları duyuluyormuş, ama yakında hırıltıları da duyulamayacakmış... Öyle diyor ‘kumpanyacılar’ ve bir an önce el atmamızı istiyorlar acındıra acındıra... İnsanlık adına yapacakmışız bunu...
Oysa toprağın altında artık hırıltılarını duymadığımız binlerce insanımız yatıyor... Yaşını doldurmamış, daha ismi konulmamış bebekler katledilirken, göremedik bu ‘satanist’pardon ‘sanatist’ duyarlılığı... Dizili tabutların arasında dolaşırken “Hangisi benim babam?” diye soran masum çocukların bir ömür boyu sürecek hüzünleri hiç ırgalamadı bu ‘kripto’ları...
Okuluna bayrak çektiği için bayrak direğine asılarak şehit edilen öğretmen umurlarında olmadı, çünkü bayrak da umurlarında değildi... Canlı bombanın üzerine atlayarak çocuklarını kurtarmaya çalışırken ölen anne de umurlarında değildi, çünkü annelik de umurlarında değildi...
Siirt’te her birinin üzerinden yüzlerce kurşun çıkan o kızları da görmediler... “Bunlar da insandı” deyip, meydanlara çıkmadılar... Zulalarda ellerine tutuşturulan paçavraları okumak için bugün sokağa fırlayan sözüm ona sanatçı ve aydınlar (ki bunların çoğu PKK’lı değil, kompleksli solcu) ihanet mangası gibi Taksim’i arşınlarken, hâlâ şehit veriyor olmamızdan belki de gizli gizli haz aldılar...
***
Kahrolası ezberleriyle utanmadan boy gösteriyorlar... Hayatında bir yetim başı okşamamış, bir kimsesizin çilesine ortak olmamış bu ‘Nişantaşı kavmi’nin PKK’lılar söz konusu olduğunda insanlığı hatırlaması, herhalde dünyanın en adi çifte standardıdır...
Öyle bir düzen kurmuşlar ki, bu düzenin içinde tutunmak için ‘alçaklaşman’ gerekiyor... Eğer yeterince ‘alçaklaşmazsan’ zaten çarkın dışında kalıyorsun... Nasıl uluslararası aydınlar ve sanatçılar düzeninde tutunabilmek için, ülkene ve milletine ihanet etmen, “Tarihte şu kadar Ermeni, bu kadar Kürt kestik” demen rüşt ispatı için gerekliyse, yurt içinde de buna paralel yürüyen tezgâha onay vermen şart...
Eğer yeterince ‘ihanet potansiyeli’ taşımıyorsan, zaten ne aydın olabiliyorsun, ne de sanatçı!.. Doğal yetenek ve meslekî beceri bu işte ’zurnanın son deliği’ hükmünde... Önce yeterli miktarda alçak, göz kararı hain, üç su bardağı şerefsiz, iki çay kaşığı kadar da yetenekli olacaksın!.. Bütün formül bu... Eğer bu formüldeki ilk üç maddeye sahip değilsen, istediğin kadar yetenekli ol, kariyerinde gelebileceğin en iyi yer, bir belediye tiyatrosunda Mehmet Akif’i, Yunus Emre’yi filan oynamak...
Şimdi ‘gerilla şakşakçısı’rolüyle karşımıza çıkan bu tipler yıllardır sanat adına ‘ideolojik soykırım’ yapanlardır... Bunları iyi tanıyoruz... Sinema, tiyatro, müzik ve yayıncılık alanlarında organize biçimde kendi ’militan’larını parlatanlardır bunlar... Bir gün “Hepimiz Ermeniyiz” diye bağırırken boy gösterirler, başka bir gün KCK operasyonlarına karşı çıkarken... Devletin ilgili fonları bunlara çalışır, bir çete gibi davranırlar... Filmi çeviren, oynayan, o gazetelerde övüp piyasasını yapan, festivalde jüri olup o filme ve sözde sanatçılara ödül veren, çetenin rol paylaşımı yapmış elemanlarıdır...
Eh, ‘insan hakları’nın çerçevesini çizmek ve o çerçevenin içine kimin girebileceğine, kimin giremeyeceğine karar vermek de bu ‘militan mangası’nın tekelindedir...
Uygulamalarına bakılırsa, insan, askerine, polisine, siviline, çocuğuna kurşun sıkan, bebekleri bombalarıyla duvarlara çivileyendir!.. İnsan, eroin ticareti yapan, kaçırdığı çocukları ateş hattına süren, okulları yakandır!.. İnsan, Türk bayrağından ve isminden rahatsız olandır!..
***
Şimdi bu PKK dostu sanatçı ve aydın takımına düşen bir görev daha vardır... Eğer samimiyseler bununla yetinmemeliler... PKK’lı yoldaşlarına destek amacıyla onlar da açlık grevlerine başlamalılar... Böylece bir şerden belki de hayır doğar da sanat aleminde bir ‘mıntıka temizliği’ yaşanır... Tabii BDP’lilerin kebap alemlerinden vazgeçemedikleri gibi yapmazlar, Nişantaşı’nın ışıltılı dünyasından vazgeçerlerse... Eminiz ki, milletimizin büyük çoğunluğu bu eylemi sonuna kadar destekleyecektir!..
Onlara bir hatırlatmada bulunalım... Asla içerik ve uygulama açısından Türkiye’yle mukayese kabul etmez ama İspanyol iç savaşı aydın tavrına iyi bir örnektir... Başta Hemingway olmak üzere ABD’den ve Avrupa’dan bir çok aydın, Franko’ya karşı savaşanlara destek için İspanya’ya gitmişlerdi...
Madem ‘bizim’kiler de aydın, onlara düşen de, ya dağa çıkıp yoldaşlarının arasına katılmak ya da onlara destek için ölüm orucuna başlamaktır... Rujunu bile esirgeyecek kokanaların “Öcalan’a özgürlük” noktasına taşıdıkları bu eylemleri, Türk devletine ve bu millete karşı besledikleri kini ve aşağılık duygusunu bir kere daha açığa çıkarırken, üzerimizdeki kuşatmanın nerelere vardığını belgeliyor...
vahiy insan şehir revelation ahlâk etik ethica nüzhet yalan estetik metafizik ebrah doğu batı fıtrat creation yaratılış iyilik kötülük dürüstlük eşref-i mahlûkat kişilik asâlet cesâret vefâ sadâkat ihânet yalan immoralist mitoloji belh’um adâl aere perennius antere genetik şuur terbiye muâşeret muâşaka muvâsalat firâk zarâfet letâfet ferâset panteon rolyef fresk heykel portre gravür ideal ülkü ülkücü kerbelâ aşk keşke cennet cehennem araf âdem havva hâbil kâbil elma haz hayâ hicap gurur hürriyet adâlet musâvat agnostic akıl dacret locig analytical antiq aristokrasi kûrûn-i vustâ giyotin hakikat hikmet paradox dialectic tenkit stoa akademia logos logos spermaticos felâsife gelenek hermeneutic semantic hint upanişad mutezile ihvân-ı safa ilk neden iskenderiye okulu medinetü’l fâzıla hürriyet kölelik rönesans ütopya rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed kur’ân endülüs ibn-i rüşd aristotales şeyh gâlip farâbi platon sokrat marcus aurelius galile mimar sinan kirkedard farabi ibn-i sina ibn-i hâldun kafka taşköprülüzâde gazâli musa cârullah şemseddin sâmi frasheri bergson enver paşa muhammed ikbal hayyam mehmet âkif yâkup cemil şems ibn-i haldun mevlâna ali şeriâti fuzulî ebu’l âlâ el maarrî ahmet mithat efendi cemil meriç nâmık kemal ahmed hamdi tanpınar kemal tahir yahya kemal cahid zarifoğlu dostoyevski tolstoy knut hamsun nietzsche oğuz atay gogol albert camus descartes herman hesse puşkin halil cibran kaşgarlı mahmut tevfik fikret cenap şehabettin neyzen tevfik motzart bach mahler tarkovski suç ve cezâ anna karenina madonna prag istanbul çocuk kalbi sn. petersburg soljenitsin marks kant heraklit hegel el-hamra endülüs kâmus u türkî redhouse wagner kâmus u okyanus lugat-i fransevî iliria shqip meydan larusse şakâyık-ı nûmâniye mevzuâtü’l ulûm abdülkadir merâgi ıtrî muhammed esed michelangelo van gogh cezanne rembrand monet hoca ali rıza ulysess gaze eleni karaindrou sezen aksu golha farid farjad osman hamdi