ODTÜ’lüler haklıydı!
Başkent’in ortasında dev bir alanı ‘kurtarılmış bölge’ye çevirdiler, ses çıkarmadınız!.. ‘Bilim yuvası’ cakası eksik olmayan ama baskın vasfı PKK ve Marksist örgütlerin egemen olduğu üniversitede başka siyasî görüştekilere hayat hakkı tanımayan ideolojik hunharlığa gözünüzü kapadınız!..
‘Devrim’ stadyumuna mumlarla PKK-APO yazılırken oralı olmadınız!.. ODTÜ’nün yurtlarında ve çarşısında terör estirilirken umursamadınız!..
Türk bayrağıyla gözüktüğü için linç edilmek istenen öğrencilerin derdi hiç birinizin huzurunu kaçırmaya yetmedi!.. Vatansever Anadolu çocuklarına o üniversite dar edilirken, ayakta uyuyordunuz ya da uyuyor numarası yapıyordunuz!..
Terörle mücadelede şehit düşenler için üniversite mescidinde anma programı düzenleyen öğrenciler şiddetle bastırılınca “Ne oluyor acaba” sorusunu sormak aklınıza bile gelmedi!..
PKK’lıların açlık grevine destek için eylem yapan ODTÜ’deki militan ‘öğrenciler’e öğretim üyeleri ve idarî personel eşlik ederken çıt çıkarmadınız!..
Bir üniversite göz göre göre PKK’nın ve onunla işbirliği yapan sol şiddet örgütlerinin kampına dönerken, jandarmanız, polisiniz, istihbaratınız bütün bunları tespit ederken adeta göz yumdunuz!..
Bu canavarı siz büyüttünüz, şimdi sızlanmayacaksınız... Onun için ODTÜ’lüler, daha doğrusu ithal militanların desteğindeki ODTÜ’lü ‘baskın azınlık’ haklıdır!.. Onlar elbette bildikleri, tad aldıkları dilden konuşacaklar!.. Yakacaklar, yıkacaklar, okutmayacaklar, PKK ve diğer örgütlere itaat şartı koşacaklar ve ‘kurtarılmış bölge’lerine seni de sokmamak için her türlü şiddeti hak görecekler!..
Eğer ülkenin başkentindeki bir üniversitede PKK bayrağı itibar görüyor ve Türkiye Cumhuriyeti bayrağı şiddete yol açan tahrik unsuru olarak algılanıyor, onu taşıyanlar linç edilmek isteniyorsa, elbette o cumhuriyetin Başbakanı da oraya elini kolunu sallayarak giremez!..
***
Son iki ayda dört kere bu konuya temas etmiş ve ODTÜ’nün bölücüler için adeta Mahmur’dan daha güvenli yer olduğunu vurgulamıştım... Başta Ankara Üniversitesi olmak üzere, diğer üniversitelerin de çok farklı olmadığını ifade etmiş, rektörlerin ayıkması için militan öğrencilerin bunların kafasında sigara söndürmesi gerektiğini işaretlemiştim...
ODTÜ’deki son olaylar bir anlamda ‘sigara söndürmektir’, hem rektörün, hem de Başbakan Erdoğan’ın kafasında... Kasımpaşalı raconuna gölge düşen Başbakan şimdi sert konuşuyor... Üniversitelerde hukuk, marjinal sol ve PKK’nın keyfiyetine göre şekil alırken hiç alınganlık göstermeyen, tedbir almayan hatta olayları ‘sağ-sol çatışması’ şeklinde şaşı bakış açısıyla değerlendiren irade, kendi nasırına basılınca, acı gerçekle yüz yüze gelince pek bozuldu...
Başbakan Erdoğan şimdi İçişleri Bakanı’nı atlasın ve Emniyet Genel Müdürü’nden bir brifing alsın... Mesela sorsun bakalım, bugüne kadar farklı illerde meydana gelen üniversite olayları dolayısıyla Emniyet’in ilgili birimleri nasıl tutanak tutmuşlar? Olaylardaki bölücü şiddeti göstermek, PKK’nın işi olduğunu belirtmek yerine, ‘sağ-sol kavgası’mı demişler? Bu soru hayatî bir sorudur ve olayları hafifleterek kayıtlara ‘sağ-sol kavgası’ olarak geçirenlerden mutlaka hesabı sorulmalıdır... Bütün bu olup bitenleri gerçeğinden farklı olarak tutanaklara geçirip, savcıların önüne bu şekilde çıkaranların ne amaçla bunu böyle yaptıklarının doğru analizi yapılmalıdır... Aksi hâlde bugünleri bile arar hale gelebiliriz...
***
Olayın eleştirilmesi gereken bir başka yönü de ODTÜ’deki şiddeti kınayan ve dolayısıyla Başbakan’a sahip çıkan bazı rektörlerin tavırları... Bir çoğunun üniversitesinde şiddetin boyutları aynı olmasa da gidişatın yönü aynı... İşgal adım adım yayılıyor... Ama bunu görüp tedbir almaktan aciz olan rektörler, sanki devletin değil de Başbakan Erdoğan’ın rektörleriymişçesine tavır koyuyorlar...
Şüphe yok ki bu durum, üniversitelerin bir siyasî hegemonyadan kurtarıldıktan sonra adil bir bilimsel ortama çekilmek yerine, bir başka siyasî hegemonyanın kontrolüne girdiğini gösteriyor... Elitistlerin elinde pagan bir dinin ritüellerini yapar gibi davranan rektörlerin çoğu gitti fakat onların yerine siyasî iktidarın emrinde irade zafiyeti yaşayan rektörler geldi... Böylelikle üniversitelerin bir ‘kötü’nün elinden bir başka ‘kötü’nün eline savrulduğu ortaya çıktı... Bilimsel nitelik açısından dünyanın çok çok gerisinde kalan üniversitelerin, saygınlığı koruma anlamında da diplerde süründüğü bir gerçek...
***
Sırf Tayyip Erdoğan’a yapıldı diye, ODTÜ’deki şiddetten alttan alta haz duyan ‘sığ muhalefet’ büyük resmi ya okumayı bilmiyor, ya da oradaki militanlarla aynı ideolojik kampları paylaşıyorlar... ‘Dağdaki genç arkadaşlar’ın reklamcısı Hüseyin Aygün’e ses çıkarmayıp, buradaki militanlardan ‘Yörük Ali Efe’ imal eden Kılıçdaroğlu yine kendisine yakışanı tercih etmiştir!.. Nasıl Yörük Ali’yse bunlar, o okulda Türk bayrağı taşıyan öğrencileri linç etmeye kalkarlar, PKK bayrakları ise serbesttir!.. Bu garabeti taşıyan kişi maalesef Mustafa Kemal Atatürk’ün koltuğunda oturmaktadır...
vahiy insan şehir revelation ahlâk etik ethica nüzhet yalan estetik metafizik ebrah doğu batı fıtrat creation yaratılış iyilik kötülük dürüstlük eşref-i mahlûkat kişilik asâlet cesâret vefâ sadâkat ihânet yalan immoralist mitoloji belh’um adâl aere perennius antere genetik şuur terbiye muâşeret muâşaka muvâsalat firâk zarâfet letâfet ferâset panteon rolyef fresk heykel portre gravür ideal ülkü ülkücü kerbelâ aşk keşke cennet cehennem araf âdem havva hâbil kâbil elma haz hayâ hicap gurur hürriyet adâlet musâvat agnostic akıl dacret locig analytical antiq aristokrasi kûrûn-i vustâ giyotin hakikat hikmet paradox dialectic tenkit stoa akademia logos logos spermaticos felâsife gelenek hermeneutic semantic hint upanişad mutezile ihvân-ı safa ilk neden iskenderiye okulu medinetü’l fâzıla hürriyet kölelik rönesans ütopya rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed kur’ân endülüs ibn-i rüşd aristotales şeyh gâlip farâbi platon sokrat marcus aurelius galile mimar sinan kirkedard farabi ibn-i sina ibn-i hâldun kafka taşköprülüzâde gazâli musa cârullah şemseddin sâmi frasheri bergson enver paşa muhammed ikbal hayyam mehmet âkif yâkup cemil şems ibn-i haldun mevlâna ali şeriâti fuzulî ebu’l âlâ el maarrî ahmet mithat efendi cemil meriç nâmık kemal ahmed hamdi tanpınar kemal tahir yahya kemal cahid zarifoğlu dostoyevski tolstoy knut hamsun nietzsche oğuz atay gogol albert camus descartes herman hesse puşkin halil cibran kaşgarlı mahmut tevfik fikret cenap şehabettin neyzen tevfik motzart bach mahler tarkovski suç ve cezâ anna karenina madonna prag istanbul çocuk kalbi sn. petersburg soljenitsin marks kant heraklit hegel el-hamra endülüs kâmus u türkî redhouse wagner kâmus u okyanus lugat-i fransevî iliria shqip meydan larusse şakâyık-ı nûmâniye mevzuâtü’l ulûm abdülkadir merâgi ıtrî muhammed esed michelangelo van gogh cezanne rembrand monet hoca ali rıza ulysess gaze eleni karaindrou sezen aksu golha farid farjad osman hamdi