Telvin Hüsn-ü Hat Sahaf Şiir
Anasayfa > Servet Avcı > Bu yol çıkmaz sokak

Bu yol çıkmaz sokak




Kimsenin itiraz etmeyeceği kavramlarla adım adım ilerliyorlar; ‘barış’ gibi, ‘kardeşlik’ gibi, ‘akan kanın durması’ gibi... Başlıklar bu kavramlardan oluşup, içerik üzerinde fazlaca durulmayınca sanki bir ‘mutabakat’ varmış havası doğuyor... Elbette bu ‘mutabakat’a karşı çıkanlar da ‘kandan beslenenler’ şeklinde kategorize edilebiliyor...


Beylik sözlerle halka aktarılan sürecin içeriğine ve “Neye karşılık?” sorusuna dair ayrıntılar pek duyurulmak istenmiyor... Tıpkı ‘Milgram deneyi’nde olduğu gibi, halk, vicdanıyla çelişmesine rağmen otoritenin isteğini uygulamaya kademe kademe hazırlanıyor...  


Ne söyleniyor halka? PKK Türkiye sınırları dışına çekilecek, silahları bırakacak... Kim ister ki, bu dağlarda kalsınlar, pusular kursunlar, kan dökmeye devam etsinler? Ama bu ortak kabul üzerinden hareketle, karşılığında ne taahhüt ediliyor, işte endişe kaynağı burası... 


Başbakan Erdoğan, çekilme sırasında ‘geçmişte olduğu gibi’ vurulmayacaklarını garanti ederken, PKK’nın sözünde durup çekildiğini ama devletin kendilerini arkadan vurduğunu bir anlamda itiraf ederek, tıpkı ‘Dersim’ meselesinde olduğu gibi bu ülkeyi ve onun güvenlik güçlerini bir kere daha sanık sandalyesine oturtmuş oluyor... Ne gariptir, bu sözlerden o anlamın çıktığını ne yazan var, ne konuşan... 


Ekranları ‘rol paylaşımı’ yapan gazeteciler, sanatçılar ve hocalarla doldu... Tek taraflı bombardıman var... Lümpene artist mesaj veriyor, entellektüele İstanbul’daki özel üniversiteleri ‘yabancı üs’se çevirmiş öğretim üyeleri, saf müslümana da pop-müslim hocalar... Hepsi muhatabının anlayacağı dille aynı hedefe vuruyor... CHP Genel Başkanı PKK’ya uzanan ele, kefilsiz, teminatsız ‘limitsiz kredi’ sunma telaşında... ‘Çok yönlü kuşatma’nın kazandığı boyut gerçekten ürkütücü... 


Dikkat edilirse, sanki ‘barış’ için bütün altyapı hazırlanmış gibi, aksine gelişmeler ‘barış istemeyenlerin provokasyonu’ olarak niteleniyor... Buna göre son olarak Karataş karakolunu basma teşebbüsünü de ‘hayra yormamız’ gerekiyor!.. ‘Derin PKK’nın ‘barışı baltalama’ girişimlerine karşılık yapmamız gereken ‘iyi PKK’yla şartlar ne olursa olsun anlaşmak olmalı herhalde!..  


Neden bütün bu baskın girişimlerini ‘provokasyon’ olarak değil de, hükûmetin şahsında masaya itilen Türk halkına dayatılmış ‘terörle askerî yöntemlerle baş edemiyoruz’ algısına hizmet amaçlı olduğunu düşünmeyeceğiz? Kafamızı kaldırdığımızda  ‘Artık ne olacaksa olsun’ noktasına gelenlerin sayısının arttığını gözlemleyebiliyoruz!.. “Çözülsün de, nasıl çözülürse çözülsün” diyenlerin oranı maalesef yükseliyor... Toplumsal irade ‘şart koşacak’ ya da çıtayı yüksekte tutacak kimlikten ağır ağır uzaklaşıyor... 


Toplum üzerine uygulanan dezenformasyonun etkileri bunlar... Oysa sıkça vurgulamaya çalıştığım gibi, güvenlik güçleri terörle mücadelede tarihinin en parlak dönemini yaşarken, 2012’yi ‘final yılı’ ilan etmiş olan PKK tam bir bozgun içinde, neredeyse ‘tersten final’ arifesindeydi... Gariptir, PKK köşeye sıkıştıkça, onunla ters orantılı biçimde propaganda  arttı... Dağlardaki ‘defo’, propagandayla örtülmeye çalışıldı... Teröristle kucaklaşma da, milletvekili ‘kaçırma’ tiyatrosu da, 400 kilometrelik alan hâkimiyeti yalanı da, on dakikalığına ‘bayrak’ dikip fotoğraf çektirdikten sonra, bu fotoğrafların üzerine atlamaya hazır basına servis edilmesi de bu amaçlıydı...  


Hepsi bozgunu örtme ve taraftarlarına moral verme tezgâhıydı ama tutmadı... Bu arada şehirleri yakıp yıkan, ‘sivil terör’ü organize eden KCK da çözüldü... Ama ne yazık ki, örgüt iki ayağıyla birden diz çökmek üzereyken şimdi ‘mola’ imkânı kazandı ve sahadaki açık mağlubiyetini masada ‘zafer’e çevirmeye çalışıyor... Eğer bu görüşmelerden 4. Yargı Paketi çerçevesinde, güya ‘şiddete bulaşmamış’ yorumuyla KCK’lıların salıverilmesi sağlanır ve yeni anayasada Türk tanımı yerine ‘nötrleşme’ yoluna gidilirse, bugün ‘barış’ adı verilen süreç, çok daha kanlı bir döneme hazırlık anlamında ‘nadas’ özelliği taşıyacaktır...  


Sahada kaybederken masada kazanmak, PKK’dan önce de var olan ve PKK’dan sonra da var olacak olan dış destekli etnik ayrımcılığa tarihî nitelikli bir motivasyon sağlayacaktır... Problemi sadece PKK ve Öcalan’la sınırlı olarak görmek tam bir cehalettir... “Bunları etkisiz hale getirelim” derken, karşılaşılacak komplikasyonları göz ardı ederek, yüz yılı aşan ateşe odun sürmek, orta ve uzun vadede çok daha yıkıcı sonuçlar doğurabilecektir... 


Düşünülen adımlar, iddia edildiği gibi birliği ve kardeşliği pekiştirmez... Tam tersine, ‘zorlama’ kimliklerin arasına duvarlar örer; millî birlik, yapay şekilde ayakta duran ve ilk fırsatta yıkılmaya hazır olan ‘koalisyon’a döner...  


Bu arada ‘KCK’nın diyeti’ adına ‘barış süreci’ne kurban vermek ve karşıya ‘iyi niyet mesajı’ göndermek için İçişleri Bakanı Şahin’in kellesi alınırsa şaşırmamalıyız!..

Yorumlar

Güvenlik Kodu

vahiy  insan  şehir  revelation  ahlâk  etik  ethica  nüzhet yalan estetik  metafizik  ebrah doğu  batı  fıtrat  creation  yaratılış  iyilik  kötülük  dürüstlük  eşref-i mahlûkat  kişilik  asâlet  cesâret  vefâ  sadâkat  ihânet  yalan  immoralist  mitoloji  belh’um adâl  aere perennius  antere  genetik  şuur  terbiye  muâşeret  muâşaka  muvâsalat  firâk  zarâfet  letâfet  ferâset  panteon   rolyef  fresk  heykel  portre  gravür   ideal  ülkü  ülkücü   kerbelâ  aşk keşke  cennet  cehennem  araf  âdem  havva  hâbil  kâbil  elma  haz  hayâ  hicap  gurur  hürriyet  adâlet  musâvat  agnostic  akıl  dacret  locig  analytical  antiq  aristokrasi  kûrûn-i vustâ  giyotin  hakikat  hikmet  paradox  dialectic  tenkit  stoa  akademia  logos  logos spermaticos  felâsife  gelenek  hermeneutic  semantic  hint  upanişad  mutezile  ihvân-ı safa  ilk neden   iskenderiye okulu  medinetü’l fâzıla   hürriyet  kölelik  rönesans  ütopya  rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed  kur’ân  endülüs ibn-i rüşd  aristotales  şeyh gâlip  farâbi  platon  sokrat   marcus aurelius  galile  mimar sinan  kirkedard  farabi  ibn-i sina   ibn-i hâldun  kafka  taşköprülüzâde  gazâli  musa cârullah  şemseddin sâmi frasheri  bergson  enver paşa  muhammed ikbal  hayyam  mehmet âkif  yâkup cemil  şems  ibn-i haldun  mevlâna  ali şeriâti  fuzulî  ebu’l âlâ el maarrî  ahmet mithat efendi  cemil meriç  nâmık kemal  ahmed hamdi tanpınar  kemal tahir  yahya kemal  cahid zarifoğlu  dostoyevski  tolstoy  knut hamsun  nietzsche  oğuz atay gogol  albert camus  descartes  herman hesse  puşkin  halil cibran  kaşgarlı mahmut  tevfik fikret  cenap şehabettin  neyzen tevfik  motzart  bach  mahler  tarkovski  suç ve  cezâ   anna karenina  madonna  prag  istanbul  çocuk kalbi  sn. petersburg  soljenitsin  marks  kant  heraklit  hegel  el-hamra  endülüs  kâmus u türkî  redhouse  wagner  kâmus u okyanus  lugat-i fransevî  iliria shqip  meydan larusse  şakâyık-ı nûmâniye  mevzuâtü’l ulûm  abdülkadir merâgi  ıtrî  muhammed esed  michelangelo van gogh  cezanne  rembrand  monet  hoca ali rıza  ulysess gaze  eleni karaindrou  sezen aksu  golha  farid farjad  osman hamdi

Tasarım : ATS