Kendinizi kasmayın, gözlerinizi yumun, iyi şeyler düşünün!
Kamuoyundaki direnci kırma ve her şeye hazır, hatta istekli hâle getirme amaçlı kampanya sürüyor... Ve tabii işbirliği yapan medyanın bu kirli propaganda savaşındaki pespayeliği de...
Kaleme aldığım şu satırların üzerinden daha on gün bile geçmedi: “Medya yıllardır PKK içinden ’iyi PKK’çıkarmaya çalışıyor ve nerede savunulamayacak bir eylem olsa onu ’kötü PKK’ya fatura ediyor... Tam da ’barış’ı yakalayacakken ’kötü’nün mesaisi başlıyor!.. Bu oyuna ne zamana kadar kanacağız? Havaların ısınmasıyla birlikte ilk baskını yiyene kadar mı? O vakit yine kimin sesi çok çıkacak? Bugün ” Yanlış yoldasınız “ diyenlerin mi, ” Yok yok, bunu yapsa yapsa barış sürecini baltalamak isteyen derin PKK yapmıştır “ diyecek psikolojik savaşçıların mı? Gerçi çözüm zor değil...Yine ’gözlerdeki barış pırıltısı’nı yakalamak için Kandil’e gazeteci gönderir, suçu da Bahozlara atarız!..”
Evet, suçun ’kötü PKK’ya, yani Bahozlara atılacağını yazmamızın üzerinden henüz on gün bile geçmedi... Önceki Çarşamba günü Mardin’deki PKK saldırısında birbuçuk aylık Muhammet’in babası polis Cengiz Engizek şehit oldu... Şimdi bu olayı, iktidar destekçisi ’sağ’bir gazetenin nasıl aktardığını harfine dokunmadan okuyalım: “Çözüm sürecinden rahatsızlık duyan Suriye destekli PKK elebaşısı Bahoz Erdal, hastaların güvenliğini sağlayan polislere saldırdı. Bahoz Erdal kod adlı Fehman Hüseyin, güvendiği adamlarından biri olan M.Şirin Cebe’yi hastane polisine saldırmak üzere Mardin’e göndermişti...”
Her şey aptallara göre kurgulanmış, üçüncü sınıf komedi filmi gibi değil mi? Bahozların şerrinden korunmak için ’iyi PKK’ya sığınası geliyor insanın!.. Bu tür haber ve yorumları artık daha sık duymaya hazır olalım... Ağız birliği etmişçesine ne demişlerdi bize: Diyarbakır’da olay olmadı, sağduyu kazandı!.. Sahi ’olay’nedir? PKK artık ’terör örgütü’ olmaktan çıkarıldı, egemenlik paylaşıldı ve örgütün bayrak taklidi yapan paçavrası resmen ’eşbayrak’kabul edildi de haberimiz mi olmadı? Demek ki bizim daha önce ’olay’kategorisinde gördüğümüz fiilleri polisler çıkarıyormuş!.. Şekilde görüldüğü üzere, polis müdahale etmeyip, her türlü melaneti uzaktan seyredince ’olay’olmuyormuş!.. Yoksa o gün Diyarbakır’da teröristler için cenaze töreni sandığımız aslında Bob Marley’i anma günüydü de biz sarı-kırmızı-yeşil renklerden boşuna mı işkillenmiştik?
***
Doktorun iğneden önce çocuğa ’Hiç acımayacak, sıkma kendini “ dediği gibi sesleniyorlar... Sert dokuya değil, ancak yumuşak dokuya kolayca nüfuz edilebildiği için madrabazlar ” Kendinizi kasmayın, gözlerinizi yumun, iyi şeyler düşünün “ diyorlar...
Malum cenaze töreninin aktarılış biçimine baktığımızda ’neleri düşünmemiz’gerektiği ustaca tekniklerle kafamıza çakılıyor zaten... Sağ-sol, renkli-renksiz, amiral-başçavuş ayırmadan İşte gazete manşetleri:
” Diyarbakır barışa durdu/ Cenaze töreninde kitle olgun, polis hoşgörülü, hava barışçıl, gün olaysız...
“Bir eşik aşıldı/ Diyarbakır halkı samimiyet testini geçti, cenaze töreninde yas ve barış isteği vardı...”
“Hepimiz barışız/ Kürsüden barış sloganları haykırıldı, beyaz güvercinler uçuruldu. Diyarbakır’daki barışın gövde gösterisi tüm Türkiye’nin umudunu yansıttı...”
“Nihayet sağduyu/ Hem devlet hem PKK samimiyet sınavını geçti. Cenaze töreninde tek bir olumsuzluk yaşanmadı.Sadece barış mesajları vardı...”
“Haberler çok iyi Mehmet Ali Abi/ Türkiye Diyarbakır sınavını başarıyla atlattı Mehmet Ali Abi...”
“Diyarbakır barış dedi/ Üç kadın PKK’lı için Diyarbakır’da düzenlenen tören olaysız tamamlandı...”
“İsteyince oldu/ Diyarbakır’da tahrik değil, sağduyu vardı...”
“Çözüm umudu ilk sınavı geçti/ Paris’te üç PKK’lıyı infaz ederek süreci sabote etmek isteyenlere bölge halkı sağduyuyla cevap verdi...”
***
Manşetlerden de anlaşılacağı üzere ortada ’olay’yok, tıkır tıkır işleyen ’barış süreci’ve bu süreci baltalamaya çalışan ’kötü’ler var... Keşke polis Cengiz de barış sevinciyle sıkılan o mermilerin önüne atlamasaydı da barışa katkıda bulunmuş olsaydı!.. Ama yine de bu ’güzel’günde bunları konuşup, keyfimizi kaçırmayalım!.. Diyarbakır’daki o meydan ne demiş, onu dinleyelim!.. Birbuçuk yaşında yetim kalan Muhammet zaten konuşamıyor, onu dinlemeye gerek yok!.. Bayram günü Gaziantep’te katledilen Almıla da çoktan toprak oldu, o hiç konuşamaz!.. Başka kim ’gürültü kirliliği’yapacak ki? Yine bir bayram alışverişi için çıktıkları çarşıda ölüme yakalanan Veysel’le annesi Hatice mi, yoksa daha adı konmamışken, köylerini basan çakal sürürülerinin silahlarından çıkan ve boyları neredeyse ayaklarıyla eşit mermilerle dünyadan koparılan bebekler mi ’provokasyon’yapacak?
’Larç’olalım, sıkmayalım kendimizi!.. Hiç acımayacak, buna inanalım!.. Ne de olsa “Güzel günler, güneşli günler göreceğiz, motorları maviliklere süreceğiz, ışıklı maviliklere” değil mi?
vahiy insan şehir revelation ahlâk etik ethica nüzhet yalan estetik metafizik ebrah doğu batı fıtrat creation yaratılış iyilik kötülük dürüstlük eşref-i mahlûkat kişilik asâlet cesâret vefâ sadâkat ihânet yalan immoralist mitoloji belh’um adâl aere perennius antere genetik şuur terbiye muâşeret muâşaka muvâsalat firâk zarâfet letâfet ferâset panteon rolyef fresk heykel portre gravür ideal ülkü ülkücü kerbelâ aşk keşke cennet cehennem araf âdem havva hâbil kâbil elma haz hayâ hicap gurur hürriyet adâlet musâvat agnostic akıl dacret locig analytical antiq aristokrasi kûrûn-i vustâ giyotin hakikat hikmet paradox dialectic tenkit stoa akademia logos logos spermaticos felâsife gelenek hermeneutic semantic hint upanişad mutezile ihvân-ı safa ilk neden iskenderiye okulu medinetü’l fâzıla hürriyet kölelik rönesans ütopya rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed kur’ân endülüs ibn-i rüşd aristotales şeyh gâlip farâbi platon sokrat marcus aurelius galile mimar sinan kirkedard farabi ibn-i sina ibn-i hâldun kafka taşköprülüzâde gazâli musa cârullah şemseddin sâmi frasheri bergson enver paşa muhammed ikbal hayyam mehmet âkif yâkup cemil şems ibn-i haldun mevlâna ali şeriâti fuzulî ebu’l âlâ el maarrî ahmet mithat efendi cemil meriç nâmık kemal ahmed hamdi tanpınar kemal tahir yahya kemal cahid zarifoğlu dostoyevski tolstoy knut hamsun nietzsche oğuz atay gogol albert camus descartes herman hesse puşkin halil cibran kaşgarlı mahmut tevfik fikret cenap şehabettin neyzen tevfik motzart bach mahler tarkovski suç ve cezâ anna karenina madonna prag istanbul çocuk kalbi sn. petersburg soljenitsin marks kant heraklit hegel el-hamra endülüs kâmus u türkî redhouse wagner kâmus u okyanus lugat-i fransevî iliria shqip meydan larusse şakâyık-ı nûmâniye mevzuâtü’l ulûm abdülkadir merâgi ıtrî muhammed esed michelangelo van gogh cezanne rembrand monet hoca ali rıza ulysess gaze eleni karaindrou sezen aksu golha farid farjad osman hamdi