‘Biz’den katil çıkmaz!
Sosyolog Pınar Selek, Çirkin Kral Yılmaz Güney, Şair Ayşe Özzümrüt... Listeyi uzattıkça uzatabilirsiniz... Aynı mantığın ayak izlerine basa basa ilerlerseniz, Kılıçdaroğlu’nun dediği gibi DHKP-C’li oldukları için tutuklanan ‘yurtsever avukatlar’a kadar gelirsiniz...
Başka hangi mahkûm veya sanık anılırken mesleğiyle anılıyor, bilen var mı? Mesela romancı hırsız, atom mühendisi üç kağıtçı, marangoz tacizci, fizikçi kalpazan gibi!.. Peki, Pınar Selek’in ayrıcalığı nereden geliyor da sanki kimliğindeki ön ismi ‘sosyolog’muşçasına sürekli bu sıfatla anılıyor?
Zannedersiniz, Mısır Çarşısı’nda çoluk çocuğun katledildiği patlamadan değil de ‘meslekî’ bir dâvâdan yargılanıyor!.. Ve sanki onun şahsında ‘bilim’ ve bütün sosyologlar engizisyonda hesaba çekiliyor!..
İşte ideolojik dayanışma, işte imaj çalışması budur... Sizin ‘katil’ zannettiğiniz, bir ‘kahraman’ olarak çıkarılır karşınıza!.. Yıllardır televizyon dizilerinde ve filmlerde olduğu gibi... Mahkeme bu ‘sosyolog’u ömür boyu hapse mahkûm edince ‘sınıf’ ayağa kalktı... Avrupa basını ve başta Strasbourg olmak üzere bir çok üniversite, kıyameti kopardı... Büfedeki patlamada bulunan masum çocukların ise hiç sesi çıkmıyor, çünkü çoktan toprak oldular...
Selek ‘aile’den torpilli... Yazdığı Anadolu İhtilali’yle Milli Mücadele’yi Sovyetler’in neredeyse bizlere ‘bağış’ı olarak sunan Marksist siyasetçi ve yazar Sabahattin Selek’in ‘aziz hatırası’onu kollamaya yetiyor... Eh ‘özgürlüklere düşkünlüğü’ ve PKK-BDP’yle dostluğu da ‘korunası’ rüştünü ispatlamaya yarıyor...
Dolayısıyla o bir ‘katil’ değil, ‘sosyolog!.. Aynı kafaydı, Ayşe Özzümrüt’ü ‘şair’yapan, ödüller veren... Oysa o, MLSPB’li bir katildi ve MHP Gaziosmanpaşa İlçe Başkanı Ali Rıza Altınok’u eşi ve kızıyla birlikte katleden dört teröristten birisiydi...
Ahmet Uzun, o unutulmaz yazısında şöyle ifade ediyordu çarpıklığı: “Ayşe Hülya Özzümrüt’e 13 Mayıs 1985 günü Milliyet ve Hürriyet gazetelerinin manşetlerinde, siyasî mahkûmların görüş gününde annesine sarılan masum yüzlü genç kız olarak rastlarız. Hüküm giymiş olmasına rağmen Milliyet, sevimli Ayşe’yi, “Kapatılan MHP’nin Gaziosmanpaşa İlçe Başkanı ve ailesinin öldürülmesi olayına karıştığı öne sürülen...” şeklinde her tarafından muğlaklık akan tuhaf bir cümleyle tanıtır.
Özzümrüt, 1991 yılında tahliye oldu. Cezaevinde yazdığı şiirlerden biri Ahmet Kaya tarafından bestelendi ve yazdığı kitap, içinde bulunduğu çevrenin organizasyonlarının birinden ödül aldı. Şimdi aramızda, şair, yazar ve sevgi kelebeği olarak dolaşıyor...”
‘Biz’den oldu mu, o ‘katil’ değildir zaten!.. Siverek’e Yılmaz Güney’in heykelini dikenler, bir ‘katil’in değil, aslında büyük bir ‘sanatçı’nın, ‘Çirkin Kral’ın heykelini dikmiş oldular!.. Önceki Kültür Bakanı bu heykeli “Güney’e pek benzemiyor” diye eleştirince derhal yenilediler...
Aynı çark ‘KCK’ın akıl hocası’ Büşra Ersanlı’da da işlemişti... Onun etrafında oluşturulan büyük lobiye, Dışişleri Bakanı Davutoğlu da ‘kefalet’ açıklamasıyla eklenmiş, iki gün sonra da Ersanlı tahliye edilmişti...
‘Kan içiciler’i bir anda ‘Dağda gitar çalan, ana kuzusu kızlar’a çevirmeleriyle ünlü propaganda gücüdür bu olup bitenler... Bu ‘sınıf dayanışması’ marjinal medyada değil, ‘ana akım’ organlarda hayata geçer...
Bu belki de dünyanın en sadistçe ve en trajik çarpıklığıdır... Bayrak yapılan, heykeli dikilen, ödüle boğulan zanlılar ve katiller göz kamaştırıcı kahramana dönüştürülür, o ‘ideolojik klan’ın dünyasında mağdurların feryatları hiç bir anlam ifade etmez...
Demek ki o ideolojik dokunulmazlığa ve pamuklar içinde sarılıp sarmalanabilmek için ya biraz daha okuyup ‘sosyolog’ olmak veya biraz daha gayret edip ‘yurtsever’ kesilmek gerekiyormuş!..
vahiy insan şehir revelation ahlâk etik ethica nüzhet yalan estetik metafizik ebrah doğu batı fıtrat creation yaratılış iyilik kötülük dürüstlük eşref-i mahlûkat kişilik asâlet cesâret vefâ sadâkat ihânet yalan immoralist mitoloji belh’um adâl aere perennius antere genetik şuur terbiye muâşeret muâşaka muvâsalat firâk zarâfet letâfet ferâset panteon rolyef fresk heykel portre gravür ideal ülkü ülkücü kerbelâ aşk keşke cennet cehennem araf âdem havva hâbil kâbil elma haz hayâ hicap gurur hürriyet adâlet musâvat agnostic akıl dacret locig analytical antiq aristokrasi kûrûn-i vustâ giyotin hakikat hikmet paradox dialectic tenkit stoa akademia logos logos spermaticos felâsife gelenek hermeneutic semantic hint upanişad mutezile ihvân-ı safa ilk neden iskenderiye okulu medinetü’l fâzıla hürriyet kölelik rönesans ütopya rethoric allah’ın kulu abdullah muhammed kur’ân endülüs ibn-i rüşd aristotales şeyh gâlip farâbi platon sokrat marcus aurelius galile mimar sinan kirkedard farabi ibn-i sina ibn-i hâldun kafka taşköprülüzâde gazâli musa cârullah şemseddin sâmi frasheri bergson enver paşa muhammed ikbal hayyam mehmet âkif yâkup cemil şems ibn-i haldun mevlâna ali şeriâti fuzulî ebu’l âlâ el maarrî ahmet mithat efendi cemil meriç nâmık kemal ahmed hamdi tanpınar kemal tahir yahya kemal cahid zarifoğlu dostoyevski tolstoy knut hamsun nietzsche oğuz atay gogol albert camus descartes herman hesse puşkin halil cibran kaşgarlı mahmut tevfik fikret cenap şehabettin neyzen tevfik motzart bach mahler tarkovski suç ve cezâ anna karenina madonna prag istanbul çocuk kalbi sn. petersburg soljenitsin marks kant heraklit hegel el-hamra endülüs kâmus u türkî redhouse wagner kâmus u okyanus lugat-i fransevî iliria shqip meydan larusse şakâyık-ı nûmâniye mevzuâtü’l ulûm abdülkadir merâgi ıtrî muhammed esed michelangelo van gogh cezanne rembrand monet hoca ali rıza ulysess gaze eleni karaindrou sezen aksu golha farid farjad osman hamdi